Mısır piramitlerinin bilinen yaşı 3 bin yıl
civarında. Ancak son yapılan araştırmalara ve bilimsel tespitlere göre 10 bin
hatta 15 bin yıl civarında olabilirmiş. Günümüzde inşaat teknolojisi hala
çözülememiş bu devasa anıt mezarların, 3 bin yıl ya da 15 bin yıl önce nasıl
yapıldığına ilişkin çeşitli teoriler ileri sürülmekle net bir sonuca hala
ulaşılamamıştır.
İnsanlık tarihi boyunca birçok medeniyetler
kurulmuş ve yok olmuştur. Bu büyük yok oluşlardan ise geriye teknolojileri
çözülememiş taşlardan başka bir bilgi kalmamıştır. Eski bir kale, ibadethane,
anıt mezarlar, antik şehir kalıntıları gibi. Bu kalıntılara baktığımızda çok
büyük ve üstün medeniyetlerin bile zamanın gerisinde yok olup kayboluşlarını
görüyor ve hayret ediyoruz.
Peki, bu medeniyetleri yok edip, tarihin
karanlık sırlarına karıştıran ne olabilir ki? 15 bin yıl sonraya eser
bırakabilen bir medeniyetten nasıl karanlık bir çağa girilip, sonrasında yeni
medeniyetler çıkabilir?
Tabi ki; bu medeniyetlerin yok oluşundaki
en büyük etken büyük savaşlar ve iktidar kavgalarıdır diyebiliriz. Ama her yok
oluşun ve karanlığın arkasından insanlık yeniden ve büyük medeniyetler kurarak
dünya üzerindeki hakimiyetini sürdürmeyi başarmıştır.
Eski medeniyetlerde büyük mimari taş
yapılar öncelikliymiş ya da günümüze sadece onların kalıntısı ulaşabildiği için
öyle zannediyoruz. Çin seddi gibi korunmak amaçlı inşa edilenden tutun da,
Ölümden sonraki hayatta rahat etmek için yapılan anıtsal mezarlara, kalelere,
büyük saraylara ve ibadethanelere kadar taştan inşa edilenler yeni
medeniyetlere büyük sırlar taşımışlardır.
Peki, günümüz medeniyeti ne durumda ve ne
kadar ömrü var?
Günümüz medeniyeti; Hıristiyanlık ve İslam
dini gibi semavi dinlerin gelmesinin ardından ve özellikle son 200-300 yılda
hızlı bir değişim ve gelişim göstermiştir. Öncesi büyük bir karanlıktır. Yani
insanlık kendini bir kez daha resetlemiş ve yeniden başlatmıştır.
Büyük coğrafi ve teknolojik keşiflerle
boyut değiştiren çağımız medeniyeti, Amerika’nın keşfi, Avrupa’nın karanlık ve
orta çağları yaşaması, dünya savaşları gibi büyük dalgalar atlatmış. Uzaya
yönelişin ardından ise dijital bir dönüşüm yaşamıştır.
Gelinen
noktada ise medeniyetin ve teknolojinin zirvesinde bir
çağ yaşıyoruz. Öyle bir teknoloji ki; artık sınır ve zaman kavramı yok!
İstediğiniz anda dünyanın istediğiniz noktasıyla iletişime geçebiliyor, her
türlü bilgiye anında ulaşabiliyor, neredeyse 20 saat gibi bir zamanda dünyanın
en uzak köşesine gidebiliyorsunuz. Bugün kullandığımız teknolojik cihazlar o
kadar çeşitli ve hızla gelişiyor ki; daha birini tam kullanamadan/tanımadan
yenisi çıkıyor. Örneğin bugün kullandığımız telefonların hiç biri 20-30 sene
önce hayal bile edilemiyordu.
İşte günümüz medeniyetinin sonunu getirecek
olan unsur da bu olabilir!
Bugün, baş döndürücü hızla gelişen ve her
gün yenilenen teknolojik ürünlerin ömrü ise çok kısa. 2 en fazla 5 yıllık bir
ömre sahip bu teknolojinin izlerini bırakın 3 bin, 15 bin yıl öteye taşımak, 10
yıl sonrasına bile taşıma ihtimali yok! Plastik ve cam gibi kırılgan ve en ufak
bir dış etkenden etkilenen ve bozulan günümüz teknolojik araçları günümüzün en
zayıf noktasıdır.
Hangi telefonu taksidi bitene kadar
kullanabiliyoruz? Yazıcılar toneri bitince çöp oluyor! Bilgisayarların ömrü en
iyimser ihtimalle 3-5 bilemedin 10 yıl bile yok!
Çok kısa ömürlü olan bu teknolojik
cihazların diğer en büyük kötülüğü ise eski teknolojileri ortadan kaldırması ve
hafızayı silmesidir. İşte bu gidiş sonun başlangıcı olabilir ve günümüz
medeniyetini resetleyerek teknolojik kıyameti yaşamamıza yol açabilir. Küresel
bir felaket ya da savaş durumu da bunu hızlandırabilir..
Ama hala çok geç değil! Hala az da olsa
mekanik teknolojiler kullanılabiliyor. 100 yıllık bir matbaa makinesi hala
çalışıyorken, 10 parmak daktilolar raflarda tozlu bekliyorken, amatör telsizler
hala kullanılıyorken, insanlar hala bisiklete biniyorken bir umut olabilir…