Şimdi hemen aklınıza şu soru gelebilir: Bu yazıya neden
“Günlük” adı verilmiş? Haklısınız bu soruyu sormakla. Şu anda önümde “Trabzon
Lisesi Günlüğü” isimli bir eser var. Trabzon Lisesi edebiyat öğretmenlerinden
İsmail Odabaş yazmış bu eseri. Yıllarca aynı okulda birlikte çalışmıştık. Böyle
bir günlük tuttuğunu gerçekten bilmiyordum. Sağ olsun imzalı bir kitabını bana
göndermiş. Dün akşam, saat 21.00’de okumaya başladım ve saat 4.00’te kitabın
okunmasını bitirdim. Gerçekten hem duygulandım hem de arkadaşımı kutladım.
Biliyorsunuz günlük, bir yazı türüdür. Her gün tutulan
notlardan oluşur. Bir bireyin kendi görgü ve düşüncelerini günü gününe yazarak
ve her yazının üstüne de yazıldığı tarihi koyarak oluşturduğu yazıdır. Bu yazı
türüne; ruzname, jurnal, günce adları da verilmiştir. Bize Batı’dan gelmiştir.
Odabaş, 16 Ekim 1969 tarihinde diyor ki; “Biraz sonra
Trabzon Lisesi’nde ilk dersime gireceğim. Bir tedirginlik var bende. Korku
gibi. “ Devam ediyor yazısına,
Hayatımın en büyük sınavını vereceğim Trabzon Lisesi’nde. Bu
giriş bölümünden anlıyoruz ki sevgili yazar 1969 yılında Trabzon Lisesi’nde
göreve başlamış ve günlüğünü de o tarihten itibaren tutmuş.
Haklı olarak, “Bir kararnameyle Trabzon Lisesi’ne öğretmen
olunmuyor. Branşınızda ne kadar yetkin ve donanımlı olursanız olunuz oradaki
büyük öğretmenlerle konuştuğunuzda kendinizde bir eksiklik hissediyorsunuz,”
diyor. Katılıyorum arkadaşıma. Çünkü bir geleneksel pilav gününde benden bir
konuşma istenmişti. Konuşmamda demiştim ki “Trabzon Lisesi’nin öğretmenler
odası, bir akademidir. Bu okula atanan öğretmenler, öğretmenliği burada
öğrenirler. Diplomaların öğretmenlik için yeterli olmadığını Trabzon Lisesi’nde
ve öğretmenler odasında öğrenirler.”
Odabaş, bu eserinde günlük yazarken okuyucusuna edebiyat ve
diğer sanatları da öğretmeye çalışmış. Birçok yazısında sevgiyi irdelemiş de.
“Sevgi sanattır, sevgi şiirdir, sevgi tiyatrodur,” demiş. Bu güzel duyguyu
devamlı dile getirmiş sınıflarında. Haklı ve doğru yapmış. Çünkü insan,
biyolojik, sosyal ve ruhsal varlıktır. Sanat ve dolayısıyla edebiyat, insanın
-ruhsal ve sosyal yönden- iyi bir insan olmasını sağlar.
Günlük yazı, günlük tutulur ama geleceğe anı olarak kalır.
Hatta tarihe yardımcı olur. Yani yazar bu dünyadan ayrılsa bile yazdığı eser
topluma mal edilmiştir.
Günlük yazılar için Andre Gide diyor ki; “Günlük, ölünün
elinden bir şey kurtarmaktır.”
Gençleri, giyim kuşam, saç sakal gibi dış görünüşle
değerlendirmeye karşı çıkıyor. Belli ki o yıllarda bile yapılan uygulamalar
kendisini rahatsız ediyor. Gençleri, dış donanımlarıyla değil, iç
donanımlarıyla değerlendirilmesini vurguluyor.
Odabaş, güzel şiir okur. Bu yetenek, onu elbette ki
sınıflarda farklı kılardı. Bu nedenle de kitabın tümüne baktığımızda birçok
yerde şiire yer vermiş. Diyor ki; “Hayal gücü şiirle beslenir. İnsan hayal
gücüyle kendisinden başka insanların varlığını fark eder, onları düşünür.
Şair, hayal gücü yüksek insandır. Şair, her durumda sevgi
üretebilen insandır. Şiir okumak, bu üretime katkıda bulunmak, ortak olmaktır.
Kişiyi sevgiye yaklaştırmanın, ona, sevgi eğitimi vermenin en kestirme yolu
şiir okumaktır. Şiir okuyan kişi, sevgiyle donatır içini, kötülük düşünmez.
Sanatla ilgilenen her bireyin bu eseri okumasını öneririm.
Çünkü bu eserde yılların birikimini yaşayacaklardır. Bu arada sanata daha çok ilgi
duyacaklardır.
Eserde zaman zaman kendimi de buldum. Geçmişimizi,
dostluğumuzu anımsadım ve yaşadım, gerilere gittim. Kutluyorum yazar
arkadaşımı.