Depremin üzerinden 13 gün geçti. Ama aramalar; yerli,
yabancı kurtarma ekipleri tarafından devam ediyor. O insanlar, enkaz altında
umut arıyorlar. Kar demeden, yağmur demeden yakınlarını bekleyen insanlar,
oradaki çalışanların gözlerinin içine bakıyorlar. O insanlardan müjdeli haber
bekliyorlar. Biz de aynı duygularla televizyon başında umuda koşuyoruz.
Ülkemizin her yerinden deprem bölgesine koşan insanlarımıza,
dünyanın birçok ülkesinden devletleri tarafından gönderilen kurtarma
ekiplerinin varlığına ve olağanüstü çabalarına ulus olarak minnettarız. Gördük
ki bir felaket karşısında insanlık, bir oluyor, birlik oluyor.
Bu arada çok üzüldüğümüz olaylar, yaklaşımlar da olmadı veya
olmuyor değil. 40 bine yakın insanımızı toprağa verdik. 200 bine yakın
insanımız, hastane köşelerinde yaralı ve sağlık sorunlarıyla boğuşuyor.
Binlerce insanımızın evleri başlarına yıkıldı ve bu insanlar, kendilerinin sağ
kalmalarına sevinemedi. Çünkü yardımlar zamanında o insanlara ulaştırılamadı.
Çocuklarını, büyüklerini, yakınlarını ve komşularını enkaz altında günlerce
beklediler ve bekliyorlar. Bu kadar büyük felaket karşısında insanlar,
barınacak yer ararken, kaybolan çocuğunun peşinden koşarken özellikle köylerde
insanlar aç-susuz devlet yolu gözlerken, insanların omuzlarına basarak
yükselmeye kalkışmak insani davranış olamaz ve olmamalıdır.
İktidara oy veren illere, kasabalara yardım götürülüp
kendilerinden olmayan illere, köylere ve kasabalara yardım gönderilmediğine
inanmak istemiyorum. Çünkü bu felaket karşısında insanlar, bu kadar
küçülemezler ve küçülmemelidirler de.
Depremin birinci gününden başlayarak toplanan temel ihtiyaç
maddelerinin insanlar tarafından paketlenmesini görmek ve bu güzel duygusal
çalışmayı izlemek özellikle genç kızlarımızın, delikanlılarımızın arı gibi
çalışmalarını görmek gerçekten beni hem duygulandırdı hem de umutlandırdı.
Şairimiz diyor ki:
“Yürü, ulusa yurda sonsuz bir güvenç olan
Yürü, bir sonsuza dek yürü, yürü genç olan” (F.H.D)
O gençlerin çalışmalarını, yağmur altında izlerken bu
dizeler, aklıma geldi. Ey insan sever, vatansever gençlerimiz! Siz, siyaset üstü
insanlarımız, aç, açıkta kalan insanlar
için bu korkunç felaket karşısında birlik oldunuz. Bu oluşum, ülkemiz adına
sevindiricidir.
Yurt içinden yurt dışından yardımlar yağmur gibi yağıyor.
Devlet kuruluşu AFAD’a, Türkiye Kızılay Merkezi’ne yardımlar gönderildiği gibi
özel kuruluşlara da yardımlar gönderiliyor. Güzel de özel kuruluşlara
gönderilen yardımlardan yetkililer neden rahatsız oluyorlar? Gerçekten bunu
anlayamıyorum. “Ölü, rahmet bulsun da kimden bulursa bulsun.”sözü, bence
bugünler için söylenmiş gibi. Hele bir partinin genel Başkanının bu özel yardım
kuruluşlarına hakaret etmesinin altında yatan gerçek ne? Sonra şu soru aklıma
geliyor, benim yardım miktarım ve yardım yapacağım yer seni ne ilgilendiriyor
Allah aşkına? Bu kadar acımasız, bu kadar sorumsuzluk karşısında kendi
insanlığımdan utanıyorum.
Devlet, devlet ciddiyetiyle, partiler üstü bir anlayışla
depremde zarar görenlere koşmalıdır. Devlet, ırk, dil, inanç ve parti ayırımı
yapmaksızın vatandaşının yanında olmalıdır. Devlet, özür belirtemez, devlet,
sorumluluktan kaçamaz, devlet insanları ötekileştiremez.
Evet, önce insanız, sonra devletiz. Bu gerçeği unutmayalım
lütfen.