Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un iki yıl bile dolmadan beşinci başbakanını seçmek zorunda kalması, büyük ölçüde kendi politikalarının yarattığı ve çıkış yolu bulunamayan bir krizi açığa çıkarıyor.
Başbakan François Bayrou’nun, bütçe açığını azaltmaya yönelik planları nedeniyle parlamentonun hükümeti düşürmesinin ardından salı günü istifasını sunması bekleniyor. Bayrou’nun selefi Michel Barnier de yalnızca dokuz ay önce benzer bir nedenle aynı akıbete uğramıştı.
Bayrou, 40 dakikalık konuşmasında ülkeyi “uçurumun kenarında” olarak nitelendirip ekonomik ve sosyal sorunları sıraladı. Sosyalist lider Boris Vallaud, Bayrou’nun güvenoyu talebini “yalnız ve sorumsuz bir hamle” olarak nitelendirirken, Yeşiller Grubu Başkanı Cyrielle Chatelain hükümetin düşüşünü “bir nebze rahatlama” olarak yorumladı. Aşırı sağ lideri Marine Le Pen ise erken seçim çağrısını yineledi.
Görevini korumak için mücadele eden Bayrou, milletvekillerine düşüşünün Fransa’nın mali disiplinsizliğini ortadan kaldırmayacağını söyledi. Ancak tıpkı muhafazakâr Barnier gibi, parlamento çoğunluğuna sahip olmadan dayanak bulmakta zorlandı.
Reuters'ın haberine göre, 2024’te yapılan erken seçim kumarı elini zayıflatan Macron için bölünmüş parlamentodan yasa geçirmek giderek daha riskli hale geldi.
Sciences Po Üniversitesi Siyasi Araştırmalar Direktörü Kevin Arceneaux, “Buradan kolay bir çıkış yolu yok. Cumhurbaşkanı gerçekten zor bir durumda” değerlendirmesini yaptı.
5. Cumhuriyet’ten bu yana en derin krizlerden biri
Fransa, 1958’de kurulan 5. Cumhuriyet’ten bu yana bu ölçekte bir siyasi krizle nadiren karşılaştı. Söz konusu anayasa, güçlü bir parlamento çoğunluğuna sahip merkeziyetçi bir cumhurbaşkanı ile istikrarlı yönetim hedefiyle hazırlanmıştı.
Ancak 2017’de iktidara gelirken siyasi sahneyi sarsan Macron, bugün merkez partilerin ağırlığını yitirdiği, aşırı sağ ile radikal solun güç kazandığı parçalı bir parlamentoda çıkış arıyor. Fransa, koalisyon kurmaya ve uzlaşmaya alışık değil.
Yeni başbakan arayışı
Bayrou’ya yönelik güven oylaması öncesinde artan baskılar karşısında Macron’un seçenekleri sınırlı görünüyor. Cumhurbaşkanının, kendi çevresinden bir ismi başbakanlığa getirmesi mümkün. Bu bağlamda Savunma Bakanı Sebastien Lecornu’nun adı öne çıkıyor. Ancak böylesi bir tercih kamuoyunda duyarsızlık olarak algılanabilir.
Kulislerde, Macron’un Sosyalist bir isme görev verebileceği de konuşuluyor. Ancak Sosyalistler, kalıcı bir koalisyon yerine kendi gündemlerini uygulayabilecekleri bir “saldırmazlık paktı” peşinde. Zenginleri vergilendirme ve emeklilik yaşını geri çekme gibi talepler, Macron’un iş dünyası dostu politikalarıyla taban tabana zıt.
Radikal sol milletvekili Eric Coquerel yaşananlarla ilgili yaptığı açıklamada “Sol bir hükümet senaryosuna inanmıyorum. Macron’un ekonomik politikasını değiştirmesi, küçük çapta bile olsa, söz konusu değil” dedi.
Erken seçim ihtimali
Macron’un elindeki bir diğer seçenek yeni bir erken seçim. Ancak anketler, Marine Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin konumunu daha da güçlendireceğini, Macron’un partisinin ise daha fazla sandalye kaybedeceğini gösteriyor.
Le Pen, olası bir seçimde milletvekilliğini kaybedeceği ve yeniden aday olamayacağı için kendini “feda etmeye hazır” olduğunu söylüyor ve Macron’a “ultra hızlı bir fesih” çağrısı yapıyor.
Ancak Macron’un milliyetçi, AB karşıtı rakipleriyle iktidarı paylaşması, siyaseten büyük bir darbe anlamına gelecek.
Cumhurbaşkanına yakın kaynaklar, Macron’un yeni bir erken seçimden kaçındığını belirtiyor. Bir parti üyesi ise, “Onunla hiçbir şey ihtimal dışı değil, gerçekten öngörülemez” yorumunu yaptı.
Referandum ihtimali
Bazı siyasetçiler anayasanın değiştirilerek 6. Cumhuriyet’in kurulmasını savunuyor. Ancak kronik istikrarsızlıkla anılan 3. ve 4. Cumhuriyet dönemlerinde denenen parlamenter modele dönüşün ülkenin yönetilebilirliğini nasıl artıracağı belirsiz.
Macron’un istifasını zorlayacak bir anayasal mekanizma bulunmuyor. Ancak cumhurbaşkanı hem parlamentoda hem de kamuoyunda artan baskıyla karşı karşıya.
Fransa, 2018-2019’daki Sarı Yelekliler protestolarında olduğu gibi halk hareketlerine yatkın bir ülke. Bugün hala hayat pahalılığıyla mücadele eden toplumda hoşnutsuzluk artıyor. Macron son yılbaşı konuşmasında referandum ihtimalinden söz etmişti. Köşeye sıkıştığında, yeni bir siyasi “joker” hamlesi arayışına girebilir.
1969’da Charles de Gaulle, 1968 öğrenci ayaklanmalarının ardından kontrolü yeniden kazanmak için benzer bir yola başvurmuştu.