İsrail ordusuna ait gizli bir istihbarat veritabanından elde edilen rakamlar, Gazze’de İsrail güçleri tarafından öldürülen her altı Filistinliden beşinin sivil olduğunu, son on yıllarda savaşlarda nadiren görülen düzeyde bir katliam oranını gösteriyor.
Guardian, İsrail-Filistin yayını +972 Magazine ve İbranice yayın yapan Local Call’un ortak araştırmasına göre; savaşın 19. ayında İsrail istihbarat yetkilileri, Hamas ve Filistin İslami Cihad’dan (PIJ) 8 bin 900 savaşçıyı ölü ya da “muhtemelen ölü” olarak listeledi.
Öldürülen Filistinlilerin yüzde 83'ü sivil
Gazze’de sağlık yetkililerine göre ,se İsrail saldırılarıyla toplam 53 bin Filistinli öldürülmüştü; bu rakam hem savaşçıları hem sivilleri kapsıyordu. İsrail askeri istihbarat veritabanındaki savaşçılar toplamın sadece %17’sini oluşturuyordu ki bu, ölenlerin %83’ünün sivil olduğunu gösteriyor.
Bu oranın, son dönemlerde dünyanın başka noktalarında görülen savaşlara kıyasla olağanüstü yüksek olduğu, Suriye ve Sudan iç savaşları gibi katliamlarla bilinen çatışmalarla kıyaslandığında bile dikkat çekici olduğu belirtiliyor.
Dünya çapında sivil kayıpları izleyen Uppsala Çatışma Veri Programı’ndan (UCDP) Therése Pettersson “Ölenler arasında sivillerin bu oranda yüksek olması dikkat çekici, özellikle de bu kadar uzun süre devam eden bir çatışmada bunun olması kayda değer”.
Pettersson, sözlerine şöyle devam etti:
“Başka bir çatışmada belirli bir şehir ya da savaşı tek başına ele alırsanız benzer oranlar bulunabilir, ama genelde asla”
UCDP’nin 1989’dan beri izlediği küresel çatışmalarda, ölüler arasındaki sivil oranı yalnızca Srebrenitsa’da ( fakat tüm Bosna savaşı boyunca değil) Ruanda soykırımında ve 2022’de Mariupol kuşatmasında daha yüksekti.
'Kitlesel katliam'
İsrailli akademisyen ve kampanya grupları da dahil birçok soykırım araştırmacısı, hukukçu ve insan hakları aktivisti, sivillerin kitlesel katliamı ve aç bırakılması nedeniyle İsrail’in Gazze’de soykırım işlediğini söylüyor.
İsrail ordusu, Local Call ve +972 Magazine’in yönelttiği sorularda veritabanının varlığını ya da Hamas ve PIJ ölümlerine dair verileri reddetmedi. Guardian aynı veriler hakkında yorum istediğinde ise yanıtlarını “yeniden ifade etmeye” karar verdiklerini söyledi.
Guardian’a gönderilen kısa açıklama, askeri istihbarat veritabanına dair soruları doğrudan yanıtlamadı.
Açıklamada “makalede sunulan rakamların yanlış olduğu” söylendi ama ordunun hangi verileri reddettiği belirtilmedi. Ayrıca bu sayıların “IDF sistemlerinde mevcut verileri yansıtmadığı” ifade edildi fakat hangi sistemlerden bahsedildiği belirtilmedi.
Bir sözcü, neden aynı veri seti hakkında farklı sorulara farklı cevaplar verdikleri sorulduğunda ise yanıt vermekten kaçındı.
Veritabanı, Hamas ve PIJ’in askeri kanatlarında aktif kabul edilen 47 bin 653 Filistinlinin ismini içeriyor. Bu veri, Gazze’de ele geçirilen fakat Guardian tarafından görülmemiş veya doğrulanmamış olan sözde iç belgelerden derlenmiş.
Yetkililerin açıkladığı bu rakamlar, Hamas bağlantısı olan devlet memurları ve polis gibi sivilleri kapsıyor olabilir. Oysa uluslararası hukuk, savaşta yer almayanların hedef alınmasını yasaklıyor.
Büyük ihtimalle Hamas bağlantısı olmayan Filistinlileri de içeriyor. İsrail’in güney komutanlığı, askerlerin Gazze’de öldürülenleri kimlik tespiti ya da doğrulama olmadan militan olarak rapor etmesine izin verdi.
Sahada birliklere eşlik eden bir istihbarat kaynağı. “Savaşçıların öldürülme oranı yüzde 200 gibi gösterilebiliyordu” dedi.
"Açıklanan rakamların gerçekle ilişkisi yok"
Emekli general Itzhak Brik de siyasetçilerin Hamas kayıplarını abarttığını bilen askerler olduğunu söyledi. Netanyahu’ya savaşın başında danışmanlık yapmış olan Brik, şimdi en sert eleştirmenlerinden biri. “Açıklanan sayılarla gerçekte olan arasında hiçbir bağlantı yok. Hepsi boş” dedi.
Brik, İsrail’in askeri kolejlerini komuta etmişti ve halen görevdeki subaylarla temasını sürdürüyor. Gazze’de öldürülenleri tespit eden bir birimden askerlerle buluştuğunu ve onların kendisine “çoğunun sivil” olduğunu söylediğini aktardı.
Gazze’nin büyük bölümü yıkılmış ve on binlerce kişi öldürülmüş olsa da gizli veritabanı, ordunun militan kabul ettiği yaklaşık 40 bin kişinin hâlâ hayatta olduğunu listeliyor.
Filistinli analist Muhammad Shehada, "Hamas ve PIJ üyelerinden alınan tahmini kayıp verileri de İsrail’in kamuya açıkladığı militan ölü sayısını abarttığını gösteriyor" dedi .
Aralık 2024’e kadar her iki grubun askeri ve siyasi kanadından tahminen 6 bin 500 kişinin öldüğü bildirildi. Shehada, “İsrail sınırları genişletiyor ki Gazze’deki herkes Hamas sayılabilsin. Bunların hepsi tehdidi ortadan kaldırmakla ilgili olmayan eylemler” şeklinde konuştu.
Mayıs’tan bu yana sivil ölüm oranı artmış olabilir. Çünkü İsrail, savaş boyunca Filistinlilere yiyecek sağlayan BM ve insani yardım örgütlerinin yerini almaya çalıştı. İsrail güçleri, askeri yasak bölgelerdeki dağıtım merkezlerinden yiyecek almaya çalışan yüzlerce kişiyi öldürdü.
Şimdi, topraklarının sadece %20’sine sıkıştırılmış ve açlıktan ölmek üzere olanlar, yeni bir kara harekâtına hazırlanan İsrail tarafından kuzeyi terk etmeleri için uyarıldı. Bu harekâtın siviller için yıkıcı sonuçları olacağı öngörülüyor.
İngiliz akademisyen Mary Kaldor, Gazze’deki katliam ölçeğinin, çatışmanın doğasıyla ilgili olduğunu söyledi. “Yeni Savaşlar” kitabının yazarı olan Kaldor, uluslararası insancıl hukukun esasen konvansiyonel savaşlarda sivilleri korumak için geliştirildiğini, ancak Gazze’de durumun farklı olduğunu belirtti. Kaldor“Gazze’de bir savaş değil, daha çok suikast kampanyasından söz ediyoruz ve bunlar siviller dikkate alınmadan yürütülüyor” ifadelerini kullandı.
Kaldor, Gazze’deki sivil ölüm oranını Sudan, Yemen, Uganda ve Suriye’deki son savaşlarla karşılaştırdı. “Bu, sivil nüfusa karşı yöneltilen şiddetin yoğun olduğu savaşlara benziyor” diyen Kaldor şöyle devam etti: “Belki İsrail için de durum aynı, bu bir nüfusu boyun eğdirme ve toprak kontrolü savaşı. Belki amaç hep zorla yerinden etme idi”
Meşru müdafaa
İsrail hükümeti ise savaşın, 7 Ekim 2023’te Hamas öncülüğündeki saldırılarda 1200 kişinin öldürülmesinin ardından meşru müdafaa olduğunu savunuyor.
Fakat siyasi ve askeri liderler düzenli olarak soykırıma varan söylemler kullanıyor. Savaş başladığında askeri istihbaratın başında olan general, 7 Ekim’de öldürülen her kişi için 50 Filistinlinin ölmesi gerektiğini, “çocuk olup olmadıklarının artık önemsiz olduğunu” söylemişti. Aharon Haliva, Nisan 2024’te istifa etmeden önce, Gazze’de kitlesel ölümlerin “gelecek nesillere mesaj” olarak “gerekli” olduğunu bir İsrail TV’sinde dile getirmişti.
Birçok İsrail askeri, Gazze’de tüm Filistinlilerin hedef olarak görüldüğüne tanıklık etti. Rafah’ta görev yapan bir asker, birimlerinin kumda “hayali bir çizgi” oluşturduğunu ve o çizgiyi geçen herkese ateş ettiklerini söyledi. Bunların arasında iki çocuk ve bir kadın vardı. “Kimse bacaklarını hedef almadı. Hepsi öldürmek için ateş etti” dedi.
Oxford Üniversitesi’nden uluslararası ilişkiler profesörü Neta Crawford, İsrail’in taktiklerinin sivilleri korumaya yönelik onlarca yıllık uygulamaların terk edildiğini gösterdiğini söyledi.
1970’lerde Vietnam’daki Amerikan katliamlarına yönelik kamu tepkisi, Batılı orduları sivillere verilen zararı sınırlamaya yöneltmişti. Yeni politikalar kusurlu şekilde uygulansa da sivilleri korumaya odaklıydı. Crawford, İsrail’in artık bu yaklaşımı benimsemediğini şu sözleriyle belirtti:
“ABD gibi devletlerle aynı prosedürleri uyguladıklarını söylüyorlar. Ama sivil ölüm oranlarına ve bombalamalarla altyapı yıkımına bakarsanız, öyle olmadığı açık”