Birbirinin tam karşıtı iki durum! Huzur ve mutluluk içinde yaşabilmek ve güçlerin, birbirlerinin hayat hakkına saygı duyması için durmasıdır barış. Ama ne yazık ki; bazen barışın sürmesi için savaşmak ya da her an savaşa hazır olmak da gerekebilir.. Ülke olarak, tam ortasında bulunduğumuz coğrafya tam bir ateş çemberi. Irak ve Suriye’deki belirsizlik ve tüm dünyanın bu belirsizlikten fayda sağlamaya çalışması, tehlikenin boyutlarını da her geçen gün artırmakta. Üstelik süper güçler olan İran ve Rusya’nın da sürekli dünyayı tehdit eden duruşları, coğrafyadaki kor ateşi harlamaya devam ederken...

Özellikle Suriye ve Irak’ı terör örgütleriyle kontrol altında tutmak isteyen güçler ve dünya ülkelerinin bölge üzerinde kurmaya çalıştıkları denge, Türkiye’nin jeopolitik önemini de her geçen gün artırmakta. Üstelik karmaşanın ve savaş rüzgarlarının estiği bu komşu coğrafyalarda en fazla etnik nüfusa sahip olan Türk varlığı bu önemi daha da artırmaktadır. Sadece İran’da, asıl nüfusun yarısından bile fazla olan Türk nüfusu (30 milyonun üzerinde) ve Suriye’de, Irak’ta ve Rusya’da bulunan milyonlarca Türk varlığı mevcutken.

Bölgede bulunan bu kadar çok Türk varlığı, Türkiye’nin sorumluluklarını da artırmaktadır. Hemen yanı başımızda; Hatay sınırında aylardır ölüm-kalım mücadelesi veren Bayırbucak Türkmenleri, Suriye-Irak coğrafyasında yıllardır süren savaşların ezdiği Türkmenlerin varlıkları ve Anavatan bildikleri Türkiye’den medet ummaları, göz ardı edilemeyecek bir durumdur. Yıllardır terör maskesiyle, bu coğrafyalarda ölüm-kalım mücadelesi veren Türk halklarının varlığından bihaber bırakılmaya ya da oyalanmaya çalışılan Türkiye, artık en üst sınıra dayandırılan bu yok etme projelerine tahammül edilemeyecek noktaya getirildi. Son zamanlarda bölge coğrafyasındaki Türk varlığının farkına varmaya başlayan Türkiye kamuoyu da duyarlılığını artırmış durumda. Bölgede oynanan stratejik hamleler, son olayda; Rus uçağının Türk hava sahasını ihlaliyle iyice ortaya çıkmış durumda.

DAEŞ’le mücadele bahanesiyle Türkmenlerin üzerine bomba yağdıran Rusların asıl amacı, düşürülen uçaklarıyla ortaya çıkmış ve dönüm noktası olmuştur. Türkiye’nin bölgedeki Türk varlığına karşı sürdürülen yok etme stratejilerine karşı bir hamlesi olarak da değerlendirilebilecek bu hamle, angajman kuralları çerçevesinde tam yerinde bir hamle olmuştur. Yüzlerce, binlerce kilometre uzaktan ‘terörle mücadele ediyorum’ diye bir bahanenin arkasına daha fazla saklanamazdınız. Türkiye’nin bu hamlesi karşısında dünyadan da beklediği desteği bulamayan Rusya burada durmak zorunda kaldı. Her zaman bölgede bir güç ve denge olarak görülen Türkiye, bölgedeki Türk varlığının da dünyaca fark edilmesi ve hissedilmesiyle artık daha aktif bir rol üstlenmiştir. Artık her isteyen, istediği gibi bölgede hamle yapamayacak.

Daha bu sabah haberlerinde çeşitli kaynaklardan verilen bilgilere göre, uzun yıllardır bölgede konuşlanan Türk Askeri Gücü, ustaca hamlelerle takviye edilmektedir. Kaynaklara göre; 25-30 Türk tankı ve 150 ile 6 bin civarında özel eğitimli Türk askeri, huzur ve barışın temini için Musul’a girmiştir. Bu özel harekâtta PKK uzantısı 60’ın üzerinde PYD terör örgütü üyesi de ilk gün temizlenmiştir. Türkiye’nin bölgedeki barış ve huzurun temini için gerçekleştirdiği bu hamle de artık bölgede hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının bir işareti ve başlangıcıdır. Barış ve huzur hepimizin dileği, evlerimizde rahatça yastığa baş koyabilmek hepimizin hakkı. Ama bu hakkı elde tutabilmek için mücadele edebilmek ve gerekirse savaşmak gerektiği gerçeğini de hiçbir zaman akıldan uzak tutmamak gerekir. Allah; Devletimize, Milletimize ve Askerimize güç ve kuvvet versin...