Türkçenin binlerce yıllık köklü tarihi, UNESCO’nun kararıyla 15 Aralık’ta “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” olarak tescillendi. Ancak asıl soru şu: Biz kendi dilimizin ne kadar farkındayız?
Dil, Milleti Millet Yapan En Güçlü Bağdır
Dil; bir toplumu millet yapan, bireyleri birbirine bağlayan en güçlü unsurdur. Toprak, bayrak, tarih, marş ve millet kavramlarının tamamı, ancak dil ile anlam kazanır. Türkçe, yalnızca bir iletişim aracı değil; binlerce yıllık bir medeniyet hafızasıdır.
Danimarkalı dil bilimci Wilhelm Thomsen’in, 1893 yılında Orhun Yazıtları’nı çözerek 15 Aralık’ta dünyaya duyurması, Türkçenin köklü geçmişini bilimsel olarak da ortaya koymuştur. UNESCO’nun 3 Kasım 2025’te aldığı kararla 15 Aralık’ın “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” ilan edilmesi, bu kadim mirasın uluslararası düzeyde tescili niteliğindedir.
Türkçe, Birçok Dilden Daha Eski
Bugün dünyada en çok konuşulan diller arasında gösterilen İngilizce ve İspanyolcanın tarihi 5. yüzyıla dayanırken; Türkçe, bu tarihlerden çok daha eskiye uzanır. Türkçenin resmi dil olarak kabulü 1277 yılına dayanırken, İngiltere’nin kuruluş tarihi bile 1260’tır.
Atatürk’ün şu sözleri bu gerçeği net biçimde özetler:
“İnsanlık tarihinde ne kadar geriye giderseniz gidin, Türke rastlarsınız.”
Bu kadar köklü bir tarihin doğal sonucu olarak Türkçe, sadece bir dil değil; insanlık tarihinin tanığıdır.
Orhun Yazıtlarından Dede Korkut’a Uzanan Yol
Göktürk Abideleri (732–735), Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügati’t-Türk’ü (1075) ve Dede Korkut Hikâyeleri, Türkçenin yazılı kültürdeki en güçlü kanıtlarıdır. Avrupa’da henüz birçok ulus yokken, Türkçe hem konuşuluyor hem yazılıyor hem de edebi eserler üretiyordu.
Türkçenin tarihsel gelişimi;
Ön Türkçe
İlk Türkçe
Eski Türkçe
dönemleriyle, milattan önce 3200’lere kadar uzanmaktadır.
Mu Kıtası, Atatürk ve Dil Araştırmaları
1930’lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat ilgilendiği Mu Kıtası araştırmaları ve Maya dili ile Türkçe arasındaki benzerlikler, Türk dilinin ne kadar geniş bir coğrafyada iz bıraktığını ortaya koymuştur. Atatürk’ün bu konuda raporlar istemesi ve çeviriler yaptırması, dile verdiği önemin açık göstergesidir.
Bugün Asıl Sorun Nerede?
Türkçe bu kadar köklüyken, bugün en büyük tehdit bizim ilgisizliğimizdir. Yabancı kelimeler hızla günlük dile yerleşirken, Türk Dil Kurumu’nun bu sürece geç ve etkisiz müdahaleleri, dilin yozlaşmasını hızlandırmaktadır.
“Printer, mail, selfie, motivasyon” gibi kelimeler yerleşip alışkanlık haline geldikten sonra verilen Türkçe karşılıkların toplumda karşılık bulmaması tesadüf değildir. Dil korunmazsa, kendiliğinden kaybolur.
Dil Giderse, Millet Gider
Gelişmiş ülkeler gittikleri her yerde kendi dillerini konuşur. Biz ise kendi ülkemizde yabancı kelimelerle yaşamaya alışıyoruz. Oysa diline sahip çıkamayan bir toplum, yarın hiçbir milli değerine de sahip çıkamaz.
UNESCO’nun işaret ettiği bu gerçek, artık görmezden gelinmemelidir.
Bir Kutlamadan Fazlası Olmalı
“Dünya Türk Dili Ailesi Günü” sadece kutlanan bir gün değil;
Türkçenin korunması, geliştirilmesi ve geleceğe taşınması için bir dönüm noktası olmalıdır.
Dileğimiz; Türkçenin sadece sözde değil, özde sahiplenildiği günlere ulaşmaktır.
Ebru ÖZTÜRK