Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ordu’da; “Çay ve fındığın ürün kalitesini artıracağız. Ekonomik ömrünü tamamlamış çay ve fındık bahçelerinin süratle yenilenebilmesi için model etüdü geliştiriyoruz” diye açıklama yapınca mutlu ve gururlu olmamak mümkün değil. * Neden mi? * Birincisi, dünya markası olan fındığımızdaki bu büyük sorunu yıllardan beri ve özellikle de son 3 yılda, sadece lâf üreterek değil, elini taşın altına koyup, sorunu “Fındıkta Verim ve Kaliteyi Arttırmak” diye projelendirip örnek bahçeler oluşturarak gündeme, dahası Başbakan’a söz ettirmeye kadar taşıyan Trabzon Ticaret Borsası’nın, sektörle ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla işbirliğine giderek gerçekleştirdiği önderliktir. Sonra; Başbakan’ın açıklama ve taahhütüdü ile devlet artık bu işe tam teşekküllü olarak el atmış demektir. Bu da üretimden ihracata kadar “daha çok çalışıp, daha çok üretip, daha çok kazanacağız” demektir ki, bu da herkesin refahının daha da artmasına neden olacaktır. Ve dahası, gelinen nokta şu gerçeği ortaya koymuştur ki, doğruda bir ve birlik olunca, istenilenler elde edilebiliyor. Ve en sonuncusu; Trabzon Ticaret Borsası gelinen bu nokta itibariyle takdiri ve teşekkürü hak etmiştir. * Ve de kişiseli: Borsada danışmanlık ve bu projede de koordinatörlük yapan birisi olmak, sonuç bu olunca gerçekten mutluluk verici.

MB’DAN, MB TARİFİ...

Yurt dışında yetiştiği için, başka hesapların değil, işinin uzmanı diyebileceğimiz Maliye Bakanı (MB) Mehmet Şimşek, Merkez Bankası (MB) ile ilgili son günlerdeki tartışmaya noktayı koydu. “Anlayana sivri sinek saz” hesabıyla: * “Bizim Merkez Bankası’na olan güvenimiz tamdır. O konuda en ufak bir tereddüt yoktur. Sürekli bir şekilde gündemde tutulmasını Türkiye’nin yararına bulmuyorum.”

NEYZEN’DEN...

Üzülüyorsun, “takma” diyorlar. Kızıyorsun, “değmez” diyorlar. Boş veriyorsun “gamsız” diyorlar. Konuşuyorsun, “muhatap olma” diyorlar. Çekip gidiyorsun, “mücadele et” diyorlar. Alttan alıyorsun, “tepene çıkardın” diyorlar. Bağırıyorsun, “sakin ol” diyorlar. Aklı başında davranıyorsun, “bu kadar uslu olunmaz” diyorlar. Ölünce ne diyecekler? Muhtemelen; “...ölüm sana yakışmadı.” Normal tabii!.. Dirimizi beğenmediler ki, ölümüzü beğensinler.