TBMM ile ABnin 2 yıldır ortaklaşa yürüttüğü Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Projesi kapanış programına TBMM Başkanı Cemil Çiçek, AB Bakanı ve
Projede ortaya çıkan iki tane tablo olduğunu, bunlardan birisinin parlamenter diplomasisi, diğerinin de diyalog olduğunu söyleyen AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, Bugün Avrupada en çok konuştuğumuz konulardan birisi cinsiyet eşitliği. Cinsiyet eşitliğinin yanında örneğin kadına yönelik şiddet, aile içi şiddeti nasıl durdurabiliriz ya da çocukları cinsel istismardan nasıl koruyabiliriz. Bunların hepsini bu parlamenterler platformunda konuştuğumuz, yasalar çıkarttığımız, hatta kampanyaya dönüştürdüğümüz konulardır. Bu değişim ve diyalog platformunda bunların konuşulmasından mutluluk duyuyoruz diye konuştu.
ÖNYARGILAR SEBEBİYLE IRKÇILIĞIN ARTTIĞINI GÖRÜYORUZ
Özellikle diyaloğun önyargılardan arınmak için önemli bir faktör olduğunu söyleyen Bakan Çavuşoğlu, Bugün Avrupada Avrupa kendi içinde, gerekse Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkilere baktığımız zaman en önemli sorunlardan bir tanesi önyargıdır. Önyargının toplumlara yansımasıdır, siyasete yansımasıdır. Gerek Avrupada, gerekse diğer bölgelerde sadece İslamafobia değil birçok fobiaların arttığını görüyoruz. Bugün önyargılar sebebiyle ırkçılığın arttığını görüyoruz. Daha önce parlamento seçimlerinde yaşanan endişe AB Parlamentosu seçimleri öncesinde birçok Avrupa ülkesinde yaşanıyor. Yani ırkçı partilerin AB Parlamentosunda ne kadar yer alabileceği. Maalesef bazı anket sonuçlarına baktığımız zaman ırkçı partiler anketlerde birinci ya da ikinci durumda. AB Parlamentosunda bunların sandalyelerinin arttığını görüyoruz. Irkçılıkla ve önyargılarla mücadele etmenin en önemli yolu diyalogdur şeklinde konuştu.
TBMMnin gündemindeki önemli konulardan birisinin AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler olduğunu söyleyen TBMM Başkanı Cemil Çiçek ise, Bu köklü ilişkiyi sadece fasılların müzakeresine indirgemek yanlış olacaktır. Bu devletlerarasında bir ilişki olduğu kadar meclisler, sivil toplum ve halklar arasında da bir ilişkidir. Bu çok boyutlu ve çok kapsamlı ilişkinin en iyi şekilde yürütülmesi için diyalog imkanlarının artması gerektiğini her daim vurguladık. Özellikle katılımcı demokrasinin çok önem kazandığı günümüzde sivil toplum ve milletvekillerinin bu diyalog sürecinden uzak kalması düşünülemez. AB ve Türkiye arasındaki önemli konular hem Türkiyeden hem ABden sivil toplum ve milletvekilleri tarafından tartışılmalı ve bu konular hakkında duyarlılık, farkındalık ve bilinç oluşturulmalıdır. Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Projesi bu bağlamda çok büyük bir hizmet sunmuştur ifadelerini kullandı.
ÜLKEMİZİN ABYE KATILIM SÜRECİ BAZI AB ÜYELERİ TARAFINDAN YOKUŞA SÜRÜLMEKTEDİR
Türkiye-AB ilişkilerinde gelinen aşamadaki en önemli engelin devletler ve halklar düzeyinde olmak üzere karşılıklı önyargılar ve korkular olduğunu açıkça belirtmek gerekir ifadelerini kullanan Çiçek, Türkiye-AB ilişkilerindeki önyargıların ve korkuların giderilmesi hedefine odaklanılmasını anlamlı bulduğunu söyledi. Çiçek, Ne yazık ki ülkemizin ABye katılım süreci bazı AB üyeleri tarafından siyasi nedenlerle kendi mecrasından çıkartılarak yokuşa sürülmektedir. Dolayısıyla müzakere sürecinde kaydedilen ilerleme, ticari ve ekonomik alanda kaydedilen bütünleşmeye oranla beklentilerimizin ve hedeflerimizin oldukça gerisinde kalmıştır açıklamasında bulundu.
Özellikle siyasi mülahazalarla üç yıldır sadece bir fasıl açılabildiğinin altını çizen Çiçek, Son olarak Kasım 2013te 22. faslın açılmasına ilişkin olarak alınan karar önemlidir ancak yeterli olmaktan çok uzaktır. Bu olumsuz görüntüye rağmen Türkiye teknik düzeyde tüm fasıllar için gerekli hazırlıkları yapmaktadır ve hızla bu fasılları kapatabilecek seviyeye gelmiştir. Esasen, müzakere süreci Türk hukuku ile AB hukuku arasındaki farklılıkların birbirleri ile uyumlaştırılmasını kapsamaktadır ve bu nedenle eğer siyasi engellemeler olmasaydı, inanıyorum ki Türkiye şu ana kadar fasılların tamamına yakınını açmış ve yarısından fazlasını da kapatmış olacaktı. Eğer siyasi mülahazaları ve engelleri aşabilirsek, Türkiyenin rahatlıkla en kısa vadede ABye üye olmaması için hiçbir sebep yoktur. Ancak maalesef yaşanmış tecrübeler ve güncel gelişmeler nedeniyle AB tarafı ortaya inandırıcı ve samimi bir yol haritası koymadığından ya da koyamadığından Türk halkı da üyelik konusunda geleceğe ümitle bakamamaktadır. Türkiye, AB üyeliği doğrultusunda ev ödevlerini yapmaya devam ederken, ABnin de ülkemize karşı önyargılı ve ikircikli tutumunu aşması gerekmektedir dedi.
KİMSE KİMSEYİ ALDATMASIN
Türkiye ile AB ilişkilerinde zamanlama konusunda iki türlü saat kullanıldığını söyleyen Çiçek, Bizim yükümlülüklerimiz söz konusu olduğu zaman AB kol saatini kullanıyor, ABnin yükümlülükleri açısından ise kum saati kullanımı tercih ediyor, işine nasıl geliyorsa kum saatini öyle çeviriyor. Bu çifte standarttan AB vazgeçmelidir. Günümüz dünyasında iki yanlılık çok net ve açık olarak anlaşılıyor. Kimse kimseyi aldatmasın. Hele hele imtiyazlı ortaklık gibi 50 sene sonra bizim zihnimizi karıştıracak tekliflerden herkes vazgeçsin. Samimiyetin, ahde vefanın, verdiğin sözde durmanın bir Avrupai değerler olduğuna inanıyorum ve her ülke bu ülkeler açısından kendi durumunu bir kere daha değerlendirmelidir. Meclis Başkanı olarak bu noktada ben bugüne kadar ortaya konan tavır nedeniyle işin yokuşa sürüldüğü kanaatindeyim. ABli dostlarımız kum saatini kullanmaktan vazgeçsin, gelin aynı saati kullanalım. Bu noktada Türkiyede ve AB ülkelerinde yaşanan olaylara AB kriterleri açısından bakılması ve çifte standarttan uzak durulması gerektiğini bilhassa belirtmek isterim. Zaman zaman Türkiyede ve AB ülkelerinde vuku bulan aynı veya benzer nitelikli hadiselerle ilgili yapılan değerlendirmelerde, ne yazık ki farklı tutum takınılmasını anlamakta güçlük çekiyoruz diye konuştu.
BİR ÇİÇEK İLE YAZ GELMEZ
Gerek Fransanın, gerek Güney Kıbrıs Rum Kesiminin ortaya koyduğu engeller sebebiyle müzakere edecek başlık bulmakta da zorlanıyoruz açıklamasında bulunan Çiçek, Türkiye-AB ilişkilerine şu örneği verdi: Biz kırmızı ışıkta yakıt yakıyoruz, mazot yakıyoruz, motor çalışıyor, mesafe alamıyoruz. Kaldı ki şu ana kadar fasıllardan bir tanesi açıldı kapandı, geri kalanların açılış ve kapanış kriterleri de yok. Ya AB dersine iyi çalışmadı ya da bunu bize vermiyor. Bazı konularda, bazı fasıllarla ilgili bize henüz bilgi bile verilmedi, yani biz neyi, neye göre yapacağız? Dolayısıyla, bu müzakere sürecinde çok ciddi bir tıkanıklığın yaşandığını hepimiz görmemiz gerekir. Ben bunu AB temsilcilerine hem bu sıfatımla hem bundan önceki görevlerim sebebiyle müteaddit defalar söyledim. Bir anlama zafiyeti olduğu kanaatinde değilim, önyargı olduğu yönünde kesin kanaatim var. 2013te bir faslın açılmasından duyduğumuz memnuniyeti dile getirdim, ama bizde bir atasözü var, bir çiçek ile yaz gelmez.