SON DAKİKA



Haber > Gündem > Demirel'den Orhan Kaynar'a... Şükriye Teyze'den De

Demirel'den Orhan Kaynar'a... Şükriye Teyze'den De

19 Haziran 2015 Cuma - 09:11








Yazarken yani dün tarih 18 Haziran 2015 idi.

Kulağımıza gelen ezan sesi, saatin sabahın 3'ünü solladığının göstergesi olsa da, gözlerim açık olan televizyondaki alt yazıya takılıp kaldı: "Süleyman Demirel saat 2.05'de vefat etti."

*

Gözlerim ekranda ne kadar sabitlenmiş ise, hafızamın hatırlattıkları ile gönlüm bir anda patlayan kasırga, denizde art arda gelen dev dalgaların esareti altına girmişti sanki..

Çocukluğumuzun, rahmetli babamın deyimi ile "Kıratın üstündeki Adam" olan Süleyman Demirel ile mesleğimizi icra ederken, "Siyaset Adamı muhabir" ilişkisi ile de bir süre birlikte olduk.


Hani deniyor ya; "6 defa gitti. 7 defa geldi."

1924'de başlayan bir ömrün, 1954'de devlet hizmeti ile yol alıp, 1960 sonrası siyasetin Çoban Sülü'lüğü ile Cumhurbaşkanlığına kadar uzanan hikayesini hiç kimse tam olarak yazamaz. Çünkü kitaplara sığmaz.

Onu, bugünkülere bakarak anlatacak en veciz cümle, "Büyüdükçe mütevazılığı artan, gurur ve kibiri olmayan adam"dır.

*

Trabzon'a bir seyahatinde havada birlikte iken, helikopterin bir an sarsılması ile içine düştüğümüz korku çukurunda O'nun elini omuzumda hissederken, "Korkmayan yanınızda bu ülkenin en sorumlu adamı, bu ülkenin Cumhurbaşkanı var" demişti.


Helikopterden indiğimizde de, kendisine, "Yanınızda da bu ülkede her şeyden sorumlu kamu adına görev yapan gazeteciler vardı" diyerek şaka yaptığımız da, "Aferin, aferin" deyişindeki samimiyeti ve sıcaklığı unutmamız mümkün müdür?

*

Dün, tarih 18 Haziran 2015 idi...

18 Haziran 2001'in üzerinden tam tamına 14 yıl geçmiş. Biz bir kaç gazeteci dostum ve ailesi ile 14 yıl önce aramızdan ayrılan Orhan Kaynar ile, ondan bir ay sonra babasının yanına giden Ali Turan Kaynar'ın mezarı başında idik.

İhsan Öksüz'ün; "60 yaşında Ziyad Nemli, 54 yaşında Mehmet Tan, 53 yaşında Orhan Kaynar aramızdan ayrıldı.


Ben 62 yaşında,sanki ölmeyecekmiş gibi dimdik ayaktayım" demesi bile ölüm gerçeğinin zaman ve mekan tanımadığının ifadesi değil mi?

"ÜÇ KEFELİ TERAZİ" adıyla bir kitap da topladığımız 3 büyük ustadan bizler o kadar çok şey öğrendik ki! Yazılarını okurken halâ da öğreniyoruz. Allah onlardan razı olsun. Gani gani rahmet eylesin.

*

O ki ölümsüz bir gerçek olan ölümle başladık Necip Fazıl'ın iki mısrasıyla devam edip, geçen haftaki Derviş Dayım ile Şükriye Teyze'yi de daha göçüp gideliri 3-5 gün olmasına rağmen yad etmeme müsade ediniz. “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber... Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?..

*

Derviş Tüysüzoğlu. Yani rahmetli Anamın kardeşi, "Hacı Derviş", dahası dayım da, yaşaması gibi ölümde de sessizliği tercih etti. "Arsin'in sahillerindeki turumuz bitti. Bundan sonrası Konak Camii'nin yanı, Allah'ın rahmet kucağı" diyerek göçüp gitti.


*

3 gün sonra ise çocukluğumun yaz döneminin geçtiği  Bayburt'un Balahor yaylasındaki evimizin hemen yanıbaşında "Murat... Çocuğum gel sen de kuymak ye" diye seslenen Şükriye Teyze bu dünyadan terk-i diyar eyledi. Baba dostum saygıdeğer Ahmet Akçay'ın eşi, yaştaşlarım Cemal ve Kamuran Akçay'ın sevgili anneleri... Kursağımızda yemeği, üzerimizde emeği bulunan yayla çiçeği kokulu Şükriye Teyze de anıları ile bizi mezarına taşıdı.

*

Orhan Kaynar'dan, Derviş Dayıma; Şükriye Teyze'den, Süleyman Demirel'e kadar bu dünyadan ahirete göçenlerin başları inşallah mezar taşları gibi Allah'ın huzurunda da dik olacaktır.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap