Çokluğu “işimiz ve görevimiz hesabına”, azı da Türkiye ve Trabzon gerçeklerinden uzaklaşıp, 2-3 günlüğüne de olsa kafamızdakileri biraz katarlamak için KATAR’a seyrüsefer eyledik. Liglerin millilikten uzaklaştırılması yetmezmiş gibi, başına da gayr-i milli teknik adam oturtulmuş MİLLİ TAKIM’ın perişanlığının anlaşılacağı maçlar için verilen aradan yararlanan TRABZONSPOR’un hatırı sayılır sponsorlarından Katar National Bank’ın “Memleketi nasıldır?” sorusuna da cevap aradık.

Al Sadd takımı karşısında, Trabzonspor’da genelde ilk 11’de forma giyme şansı bulamayanların, yakaladıkları fırsatı değerlendirip; “Ben bu takımda oynarım” dedirtecek futbol ortaya koyacaklarını umduk, bekledik. Umutlarımızı da, beklentilerimize de boşa çıkardılar. Bu konuya, yani söz konusu spor ille de futbol olduğunda çarşamba günü bize ayrılan yerde daha detaylı değineceğiz.

*

Biz işin, genelde Türkiye, özelde Amerika için Körfez’de önem arzden Katar’ın, sosyo-ekonomik ahvalinin nasıl olduğuna, “kulağımın duyduğunun hiçbirine inanmam. Gözümün gördüğünün ise yarısına inanırım” ilkesiyle araştırıp anlamak için caddeleri arşınladık, sokak aralarına daldık, ofislerde hasbıhal eyledik.

*

Gezdik, gördük, anladık ve de daha önce bu sütunlarda iddia ettiğimiz gibi “Katar’ın bizdeki devlet tarifi ile uyuşan bir yönü olmadığına” canlı şahitlik eyledik. Tamamen bir emirin ben diyeyim “idaresine”, siz söyeyin “iki dudağının arasından çıkacak sözlere” bağlı olarak yönetilen, bir zamanlar Osmanlı’nın vergi aldığı yerlerden, şimdinin Türkiye’sinde sıradan bir il gibi olan Katar. “Sıradan” dediysek, öyle bizdeki gibi çarpık yapılaşma, cadde ve sokak demeye bin şahit ister ulaşım yerleri, pislik içindeki mekanlardan daha beter yerler olarak algılamayın. Bu konularda bizdekinin “tam tersi”, yani söz konusu şehirleşme ise mükemmel tasarımlar, planlar ve de kişiye değil topluma has uygulamalar. Sanırım bu uygulamaları kafilede görenler için de en çok da, Trabzon BB Genel Sekreter Yardımcısı sevgili Mustafa Akkaya, “...keşke” diyerek iç çekmiştir.

*

Sosyal açıdan nüfusunun dörtte biri “yerli”, yani ayrıcalığı bulunan Katarlı olan bir denize yüzünü dönmüş bir Katar. Dörtte birin yıllık geliri çalışmadan 150 bin doların üzerinde. Dört üçün büyük kısmının aylık geliri ise bizim parayla hemen hemen eşdeğer olan Riyal üzerinden 1.500 ile 5.000 lira. Gelirdeki uçurum Katarlılığını korumak isteyen devletin kuralları ile “yerli halktan biri dışarıdan gelen yabancılarla evlenemez” daha da katılaştırılmış. Adeta kast sistemi gibi... Giyim kuşam adabında kendi vatandaşına çarşaflı, (erkekler beyaz, kadınlar siyah) gelene “ne giyinirsen, nasıl gezersen gez” kuralı geçerli.

*

Hemen hemen her yerde, yani arabaların arkasında, büyük binaların dış cephelerinde, dergilerin broşürlerin her yerinde Katarlılar tarafından çok sevilen Emir’in fotoğrafları, afişleri azda olsa bir çağrıştırma yapmıyor değil.

*

Gelelim, söz konusu “Katar’a gitmek” olduğunda Murat Taşkın’ın hareket etmeden önce yüz yüze, gittikten sonra da cep telefonu ile, elektronik özürlü olduğumu bilmelerine rağmen arkadaşlarımızın, dostlarımızın “Iphone bilmem kaç ucuzsa al” şeklinde karşılık bulmayan istekleriyle ilgili duruma. Anlayanlar aldı. Arada yaklaşık 1000-1500 TL’lik bir fark var. Yeni çıkan Iphone 8 Plus’ı 3.300 TL vererek alanlarda epeyce oldu. Ama, “İphone 10 yok mu?” diye soranlar da olmadı değil! Ben ise tüm bunları tuşlu olan ve değeri 150 TL’yi geçmeyen cep telefonumla istişare ettiğimi de, satır arası diyerek paylaşmak isterim.