“Demokrasi ve seçim” denilerek, sandığın kurulduğu üniversitelerde son vuruşu Cumhurbaşkanı yaptıktan sonra, oyların çok fazla bir hükmü bulunmuyor artık. Anlayacağınız, demokrasiyi de kendimize benzettik vesselam...!

*

İşte böyle bir sistem içinde kuruluş bakımından ülkemizin 4’üncü büyüğü olmasına rağmen, eğitimdeki yeri ile çok arkalarda bulunan KTÜ’de Haziran’da yeniden sandık kurulacak. Bir önceki dönemin sandığında hatırı sayılır oy ile ikinci sırayı alan Prof. Dr. Orhan Aydın, ilk sıradakilerin atanmasıyla adeta bir temayülün oluştuğu KTÜ’de, Prof. Dr. Süleyman Baykal ile birlikte yeniden yarışa girecek. Dünkü basın toplantısında da gerekçelerini ve hedeflerini açıkladı. Performansı iyi değil, çok iyiydi. Çünkü, bir şekilde konuların ve hayatın içinde idi. Yüksek hakimiyeti ve temsil kabiliyeti bundan olsa gerek. Sonuç ne olur? Bana göre, hem “Milli irade” denilen sandıkta, hem de “kişisel irade” olan Külliye’de şansı, geçen dönemden fazladır.

NEDEN SADECE SPORDA ŞİDDET?

Spor da Şiddetin Önlenmesi için yine Çalıştay yapılmış! Ayıp edilmiş! Diğerleri unutulmayı hak mı ediyorlar? Sanki bu ülkede bir tek sporda mı şiddet var? Daha doğrusu tersinden soralım: Bu ülkede tepeden tırnağa, meclisinden sokağına kadar çeşit çeşit şiddetin olmadığı bir yer, alan var mı? Neden ayrımcılık yapılıyor da, sadece “Sporda şiddet” ele alınıyor? Tam olarak değilse de, Türkiye’nin en güvenilir şehri olan Trabzon’da sadece bu alanda görüldüğü için mi? Olabilir mi? Neden olmasın!

*

İşte ben buna da karşıyım. Ülkenin dört bir yanını şiddet sarmış, bizimkiler sadece spordan dem vuruyorlar! Bu neye benziyor bilir misiniz? 3 Temmuz süreci ile ülke gündemine oturan ‘şike’ konusunda, ben “Sadece sporda değil, her yerde ‘rüşvet’ demek olan şike var” derken, birileri hükümet edenlere ‘kıyak olsun’ diye sadece sporu hatırlıyorlardı ya! Hah işte ona benziyor! Anlayacağınız, şike ve şiddet olduğunda tam bir riyakârlık söz konusu vesselâm...

KİTAP OKUMUYOR İSENİZ!

Medeni toplumların sadece bir tarifi var. O da “Okumak ve dinlemek”tir. Yoksa; yol ile, araba ile, hastane, postane ile, cep telefonu- bilgisayar ile, gökte uçmak, denizde yüzmek ile değildir. Zaten, Türkiye ahalisi olarak o yüzden bir türlü, ben diyeyim “Medeniyeti yakalayamıyoruz”, Siz söyleyin “Medeni olamıyoruz”.

*

Bunların göstergelerinden Birini Trabzon şu sıralar yaşıyor. Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi’nde Kitap Fuarı ve söyleşiler var. Her ne kadar, benim meslektaşlarım “Dolup taşıyor” yazsa da, olması gereken kadar değil. Kitapların 2-3 günde bitmesi, salonlardaki söyleşilerde de boş yer kalmaması gerekiyor. Benim gözümle gördüğüm bu. Ancak hafta sonuna kadar açık kalacak. “Tarihin en eski ve kültür-sanat şehri” diye yapılan Trabzon tarifine uygun düşme adına 3 günümüz daha var.

TARIM KREDİ’NİN FINDIK ALMASI...

Fındık piyasasında, üreticiyi bir kandırmacadır gidiyor. Birileri bir şeyler söylüyor, üreticiler de kaşına-gözüne bakmadan inanıyor.

*

En sonuncusu, Tarım Kredi Kooperatifleri’nin “Fındık alırız” şeklindeki mesajı. Alır! Ama ne kadar alır? Bilir misiniz? Kendine ait satış merkezlerinde üreticiye sunmak için 300-500 ton. Tıpkı kuru çay alıp sattığı gibi. Yani; devede kulağı bırakın, tüy kadar bile değil...