Ortalıkta "İslâm Alemi'nin liderliği" adına sadece sözle dolaşan bir Türkiye var değil mi? Oysa bir zamanlar Libya'ya Başbakan ihraç ederek,yönetimi elinde bulunduran bir Türkiye vardı. Şimdi ise esamesi dahi okunmayan bir Türkiye ortalıkta geziniyor!

*

Hem de, 1922-1925 yılları arasında Trabzon'un Maçka, Of ve Sürmene ilçelerinde kaymakamlık da yapmış olan daha sonra Vali olan Sadullah Koloğlu'nu 1950'de Bakanlar Kurulu kararı ile Libya'ya Başbakan olarak tayin eden ve vefatına kadar bu işte kalmasını sağlayan bir zamanlar ki Türkiye'den bugünküne...

*

Meslektaşlarımız rahmetli Doğan ve Orhan Koloğlu'nun babası olan Sadullah Koloğlu'nu bu vesile ile okumak ve konuyu daha detaylı öğrenmek isteyenlere ‘Arap Kaymakam’ adlı kitabı öneririz.

*

O ki kitaptan söz ettik, Levent Gültekin'in İslamcıların iktidarla imtihanını anlatan ‘Şatafatlı Mağlubiyet’ ile, Ortadoğu'yu çok iyi bilen Hüsnü Mahalli'nin ‘Kanlı Bahar’ kitapları da günceli okumayı ve gerçekleri öğrenmeyi isteyenlere önerimizdir.

FINDIKTA İNİP ÇIKMAK EN ÇOK KİME YARIYOR?

Fındık fiyatının çıkıp-inmesi en çok kimlere yarıyor? Nereden baktığınıza bağlıdır! Para açısından bakıyor iseniz, satıcı ile alıcıyı! Kimin zaman satıcı mutlu oluyor, kimi zaman alıcı. Bunda bir anormallik yok. Çünkü piyasa, serbest koşullarda oluşuyor. Fiyatın artıp-azalması birilerine de çok yarıyor! Mali açıdan olmasa da, kamuoyunda tanınma ve bilinir olma açısından bu yarayış... En çok da Ziraat odaları adına konuşanlara! Nasıl mı? Her durumda, yani fiyat inse de, çıksa da bu zat-ı muhteremlerin söyleyecekleri bir şeyler mutlaka var. Sanırsınız ki; bunların derdi fiyat falan değil, hemen hemen her gün medyada yer almak!Ne diyelim? Medya penceresinden ben de "Yer aldıranlar utansın" diyerek bir özeleştiri yapsam, yanlış olmaz değil mi?

TRABZONSPOR'DA İŞLER...

Geçen gün adı ve adresi, hatta delilleri ile "Usta değil, hasta işi" dedik ya Trabzonspor'da bazı olup-bitenlere... Kimse ne üstlendi, ne de bir cevap verdi! Demek ki, Trabzonspor'da usta da yok, hasta da... Oysa biz usta var biliyorduk. Ustanın da hastayı iyi edebileceğini umuyorduk! Umutların ilk günlerden boşa çıktığını düşünmek bile gerçekten kötü bir duygu imiş! Haa, bir de selefin medya ile ilgili sarf ettiği söylenen ibareler vardı değil mi? Daha önce de benzeri türden etmişti. Eksiği çok, doğrusu az. Mevlâna'nın "... lafa bakarım..." diye başlayan baba sözü var ya! O aklıma geliyor ama, neyse... Kamuoyu için yorum bile yapmam...