Gazeteci ve yazar Nagehan Alçı’nın Azerbaycan’a giriş yasağı bulunan tek Türk olduğu iddiası zaman zaman sosyal medya platformlarında kendine yer buluyor. Nagehan Alçı bugün yaptığı açıklamada, Azerbaycan'a giriş yasağı olduğu iddialarını yalanlayarak, "Hakkımda yalan fırtınası var, bu iftiracıların hepsi de mahkemelerde hesap verecek." dedi.

Nagehan Alçı sosyal medya platformu Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Sosyal medyada yine hakkımda yalan fırtınası var, bu iftiracıların hepsi de mahkemelerde hesap verecek. Azerbaycan’a giriş yasağım olduğu külliyen yalan. Azeri Türkleri ile biz tek millet iki devletiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile beraber gittik biz Azerbaycan’a, Bakü heyetindeydim. Elbette Aliyev yönetimine tenkitlerim vardır. Azerbaycan halkını ne kadar sevdiğimin şahidi de arkadaşım Sevil Nuriyeva’dır. Yönetim ayrıdır, kardeşimiz Azeri Türkleri ayrıdır. Yıllar önceki saçmalığı da bizzat Azerbaycan Büyükelçisi kaldırmıştır. Bunu o zaman köşemde yazdım.” ifadesini kullandı.

Nagehan Alçı, Akşam gazetesinde 20 Kasım 2009 tarihinde yayımlanan “Nagehanakert” başlıklı yazısında Azerbaycan Dışişleri Bakanlığının kendisini “persona non grata” ilan ettiğini şu ifadelerle belirtmişti:

“Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı beni ‘persona non grata’ yani ‘ istenmeyen kişi’ ilan etmiş. Bildiğim kadarıyla bu mertebe diplomatik kişilere verilebilir. Gazetecilere değil.

Gerçi yukarıda bahsettiğim ‘absürt’ habere bakınca ben de kendimden şüpheye düşmüyor değilim ancak nihayetinde bildiğim kadarıyla diplomatik bir şapkam yok. Ben hepi topu bir gazeteciyim ve kendimi Azeri yetkililere buradan ihbar ediyorum:

Sayın yekililer,

Bırakın kitleleri harekete geçirecek bir Ermeni milliyetçisi olmayı, ben bütün milliyetçiliklere toptan karşı çıkan bir ‘rütbesiz’im.

Hatta ‘rütbesiz’den öte bir ‘takımsız’ım!

Ne gördüysem onu yazarım.

Bir gün sizi, ertesi gün Ermeniler’i hayal kırıklığına uğratabilirim!

O nedenle beni bir şey ilan etmekle zamanınızı harcamayın!

Seni kral ilan ediyorum

Doğruya doğru. Başıma gelenler absürtlük sınırlarını zorlasa da günlerdir kendi kendime ‘Vay be, ben neymişim?’ deyip duruyorum. Düşünsenize, ‘kendi yağında kavrulan’ bir gazeteci olduğumu zannederken bir anda neredeyse savaş çıkarıyordum!”