A+ A-
Yorum
10

Ortadoğu'da kaynayan kazan Türkiye'yi de yakabil

Yayın Tarihi: 29.03.2015 - 09:58 | Güncelleme Tarihi: 29.03.2015 - 09:57

Yemen’de Ali Abdullah Salih rejiminin devrilmesinin ardından, Sünni Cumhurbaşkanı Hadi yönetimindeki hükümet işbaşına geldi. İlerleyen süreçte hükümet güçleri ile Şii Husiler arasında çatışmalar ve gerilim patlak verdi. 21 Eylül 2014'te taraflar arasında "Barış ve Ulusal Ortaklık Anlaşması" imzalanmıştı. Ancak daha sonra Yemen ordusu ile Husiler arasındaki çatışmalar ülkede karışıklık çıkarırken, diyalog görüşmelerinin kilit ismi Cumhurbaşkanı Hadi'nin özel kalem müdürü Ahmed Avad Bin Mübarek'in 17 Ocak'ta Husiler tarafından kaçırılmasıyla gerilim iyice tırmandı. Cumhurbaşkanı Abdrabbu Mansur Hadi ve Başbakan Halit Bahhah’ın hükümeti, Husilerin ülkeyi silah baskısıyla otorite altında tutmasını protesto ederek eş zamanlı istifa ettiğini açıklamıştı. Ancak parlamento toplanamadığı için istifalar hiçbir zaman resmileşmedi. Husiler geçtiğimiz ay parlamentoyu feshedip yerine 551 üyeden oluşan, ülkeyi yönetecek Geçici Ulusal Konsey'i kurduğunu ilan etmişti. Başkent Sana’da kontrolü sağlayan Husiler daha sonra ülkenin güney kesimine doğru ilerledi. Devlet Başkanı Hadi de güneydeki Aden kentine geçerek yönetimi buradan üstleneceğini ilan etti.

HAVA HAREKATI

İran, Şii Husilerin en büyük destekçisi. Geçmişte Yemen hükümeti, isyancılara İran tarafından gönderilen silahlara el koyduğunu açıklamıştı. Son olarak İran'ın yoğun desteğini alan Husiler, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile Hadi'nin Sittin Caddesi'ndeki konutuna saldırdı. İran yönetimi Suriye, Irak ve Yemen'de kendisine yakın silahlı birliklerin olduğunu inkâr etmiyor. İran'ın Yemen'deki etkisinden de bahseden İran Devrim Muhafızları Komutanı General Hüseyin Selami, Husi Ensarullah hareketinin, İslam Devrimi'nin temel prensipleriyle hareket ettiğini ifade etmişti. Cumhurbaşkanı Hadi’yi güçlü biçimde destekleyen Suudiler, Husilerin etkisinin artmasına net biçimde karşılar. 2009 yılında petrol zengini Suudi devleti Saada vilayetindeki Şii isyancılara karşı hava harekâtı düzenledi. Geçen sene de Husileri 'terör örgütü' ilan etti. Riyadlı yetkililer Husileri İran'ın bölgedeki temsilcisi olmakla suçluyor. Aşırı derecede varlıklı ve politik etkiye sahip olan Suudilerin Yemen'de kilit rol oynamayı sürdürmesi bekleniyor. Riyad daha önce İran’ı ‘Yemen’den işgalci güçlerini çekmesi’ konusunda uyarmıştı. Bölgenin güçlü Sünni devleti Suudi Arabistan ve güçlü Şii devleti İran arasında gergin olan ilişkiler, Yemen'in yıkıcı bir mezhep çatışmasına sürükleneceği kaygısına neden oluyor. ABD yönetimi, Suudi Arabistan öncülüğünde başlayan hava operasyonlarına lojistik ve istihbarat desteği veriyor.

KAOS SENARYOSU

İran’ın örtülü yayılma haritasına, bölgesel savaş senaryolarına, mezhep kimliği üzerinden bütün bölgeyi iki ana cepheye ayırma senaryolarına, otuz yıldır devam eden Arap-Fars savaşlarının seyrine, Suriye ve Irak’ta yaşananların aynısının Yemen’de de başlayacağına, eski Osmanlı haritasındaki yeni güç yapılanmasına, bütün bölgeyi rehin alacak kaos senaryosuna, bu senaryonun nihai cephesinin Türkiye ile İran arasında şekilleneceğine… İran bir an önce İslam dünyasında güvenilir bir pozisyona çekilmeli. Aşırı yayılmacı, komşularını tehdit edici, açgözlü saldırganlığına derhal son vermeli. Yabancı işgallerle mücadele eden bütün coğrafya bugün en az işgaller kadar tehlikeli bir İran saldırganlığı tehdidi altındadır. Yıllardır antiemperyalist görünümüyle bölge toplumlarının saygısını kazanan Tahran yönetiminin bugün bu değer yargısını istismar ederek, bölgeyi kendine düşman ettiğini görüyoruz. Son yıllarda aşırı silahlanmanın getirdiği bir şımarıklıkla Arap dünyasını tehdit etmekte, dahası Türkiye’yi güneyden çevreleme, Türkiye’nin Müslüman-Arap dünyası ile arasında bir tampon kuşak oluşturma projesi yürütmektedir. Bütün bölgeyi ikiye ayırıp sonu gelmez bölgesel savaşlara neden olabilecek mezhep savaşları projesi İran eliyle uygulanmaktadır. Bu müdahalelerin bir sonraki aşaması çok daha tehlikelidir ve asıl bölgesel savaş o zaman çıkacak ve Türkiye de bu savaşın içinde yer almak zorunda kalacaktır.

DİRENİŞ EKSENİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Mart 2015 başında gerçekleştirdiği Suudi Arabistan ziyareti, hem Türkiye içinde hem de Ortadoğu'da yeni bir tartışmanın başlamasına neden oldu: "Sünni Cephe". Uzun süredir zaman zaman gündeme gelen bu konunun belirgin şekilde tartışılması, sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyaretiyle açıklamak doğru olmaz. Bölgede yaşanan İran merkezli gelişmelerin alevlendiği bir zamanda Erdoğan’ın bu ziyaretinin, zamanlama açısından tartışmayı hızlandırdığı söylenebilir. Son yıllarda Ortadoğu’da yaşanan karmaşadan İran’ın faydalandığını söylemek mümkün. İran’ın, 1979 İslam Devrimi'nden beri inşa etmekte olduğu "direniş ekseni", ABD’nin 2003’teki Irak işgali ve Suriye’de 2011’de başlayan iç savaş sonrasında, bölge siyasetini ciddi şekilde etkiler hale geldi...

Etiketler