Birkaç gündür Ankara’dayız. 3-5 günde gördüklerimiz, duyduklarımız velhasılı kelâm yaşadıklarımız; “Ankara’nın taşına bak, Gözlerimin yaşına bak” diye İstiklâl Savaşı öncesini yâd ettiren marşı hatırlatıyor dersek, lütfen abartı saymayınız. Çünkü, söze değil, yüze ve göze bakarak yaptığımız, yapacağımız insan tarifi, “Donuk, farklı bir hesap kitap ile endişeleri sözüne ve özüne yansıtmış” olacaktır.

*

Kapağına “VEKTÖR” adı yazılacak kitabın içini, son 50 yılı kapsayacak şekilde satırlar ve fotoğraflarla doldurmanın son aşaması için ilk günlerimizi sevgili Metin İslâm ve Ertan ile dizayn etmekle geçirdik. Yakında okuyucuyla buluşacak. Kimi ve neyi anlatıyor? Şimdilik sadece; “Bir Efsaneyi” diyeyim. * Dünü ise merkezi Ankara’da bulunan Gazeteciler Cemiyeti’nin “Özgürlük İçin Basın” projesinin ülke buluşmasında geçirdik. Türkiye’nin dört bir yanından gelen, işine 20-30 yılını vermiş 40’a yakın meslektaşımla yaklaşık bir yılın değerlendirmesini yaptık. Kamu dediğimiz toplumun tümü adına, sağcı-solcu, ondan bundan, Laz-Kürt, siyah-beyaz, zengin-fakir, doğulu-batılı ve de en önemlisi “senden-benden” demeden, “yandaş” ya da “yoldaş” olmadan mesleğini “son devrin, son adamları” denilebilecek şekilde mesleğini yapmaya çalışan basın mensupları olarak paylaşımlarda bulunduk. “En kötü gerçek, en güzel yalandan iyidir” diyerek. Gerçek basın mensubunun işini, “toplumun hakkı ve de bu hakkın ihlallerini ortaya koymak için, o dönem bu dönem demeden, her zaman muhalifim” şekliyle yaptığını hiç ama hiç unutmayarak...

*

Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgut Özdemir ve TSYD Genel Merkez Genel Sekreteri Ergun Ata ile birlikte katıldığımız toplantıdan önce elimize “Mart-Aralık 2014” tarihleri arasını kapsayan, 48 sayfalık “İfade ve Basın Özgürlüğü İhlalleri Raporu”na göz attığımızda, “Neden böyle?” diyerek Ankara’da gözlerimiz üzüntü ile buğulanmadı değil. Toplantının ve raporların detaylarını “acı ama gerçek” diyerek önümüzdeki günlerde paylaşacağız. Bunu toplumun tümü için, yani kamu için yapacağız. Çünkü, “Basın özgürlüğü, sadece basın mensuplarının şahsi özgürlüğü değildir. Çünkü; bana göre basın mensubu, kamu adına görev yapmayı becerebilenler olduğu için, onların özgürlüğü, kamunun da egemen güç sahiplerinden korkmadan özgür olması demektir.”

YALANIN BİLE HAYSİYETİ!..

Ben; “Yalanın bile bir haysiyeti vardı” diyeyim de, siz de “Bunlar kuyruklu yalanlara bile rahmet okuturlar” ekleyin. Başkaları da; “Yalancının kendi bile yanmış, kimse inanmış” diye ardına eklesinler. Ama neye yarar ki? Öyleleri türemiş ki; “O kadar çok yalan söyledim ki, ben bile inanmaya başladım” diye kendilerini tarif edecek hale gelmişler!. Nerede mi? Siyasette-sporda; işte-aşkta; evde-sokakta; camide-meyhanede!.. Kimler mi? O kadarını da görün, anlayın; Allah Aşkına!.. CAN KARYAĞIDI VE

YUNUS EMRE SEL İÇİN...

Trabzonspor’da Kurumsal İletişim Direktörü olarak görev üstlenen Can Karyağdı’ya başarılar, Kübra kızımız ile hayatını birleştiren Sabah Gazetesi’nin genç spor muhabiri Yunus Emre Sel’e ise ömür boyu mutluluklar diliyorum.