Rus Büyükelçi’den Türkiye'ye veda: Kalbimin bir parçasını Türkiye’de bırakıyorum
Yayın Tarihi: 14.09.2025 - 11:38
Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, 14 yıllık Türkiye görevini tamamlayarak Özbekistan’a atanıyor. Yerhov, “Türkiye’den hüzünle ayrılıyorum, kalbimin bir parçasını burada bırakıyorum” diyerek veda etti. Görev süresince yaşanan tarihi gelişmelere ve ikili ilişkilere dair dikkat çekici mesajlar verdi.
2017’den bu yana Rusya’nın Ankara Büyükelçisi olarak görev yapan Aleksey Yerhov, Türkiye’deki diplomatik misyonunu tamamladı. Yerhov, yeni görev yeri olan Özbekistan’a gitmeden önce yaptığı açıklamada, “Bu harika ülkede sadece 14 yılımı değil, kalbimin bir parçasını da bırakarak hüzünle ayrılıyorum” ifadelerini kullandı.
Hürriyet’e konuşan Büyükelçi, dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
"Hüzünle ayrılıyorum"
Aleksey Yerhov, Türkiye’de 6 yıl İstanbul Başkonsolosu, 8 yıl Ankara Rusya Büyükelçisi olarak görev yaptı. Geçirdiği 14 yıllık süreci “Hayatının bu dönemini kesinlikle son derece ilgi çekici ve aynı zamanda çok ama çok zor” ifadesiyle tanımlayan Büyükelçi, “Neler olmadı ki...” diyerek pandemiden depreme kadar tarihi anlara dikkat çekti.
Yerhov, “Özellikle önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Türk toplumunun kelimenin tam anlamıyla en tepeden en alta kadar, selefim Büyükelçi Andrey Karlov’un trajik ölümü karşısında hissettiği acı, beni derinden sarstı. Türkiye’ye geldiğimde, Türk muhataplarımın samimi bir başsağlığı dile getirmediği, merhumun ailesine yardım etme arzusunu dile getirmediği tek bir konuşma, tek bir toplantı dahi olmadı. İnsani açıdan çok dokunaklıydı, bir şekilde teskin etti. Benim için bir başka önemli anı daha. 2017’de Ankara’ya Büyükelçi olarak geldikten sonra hemen güneye, Akkuyu Nükleer Güç Santralı’nın inşaat sahasına gittim. O zamanlar fiilen oldukça ıssız bir yerdi, birkaç binanın olduğu bir bölgeydi. Şimdi her şey nasıl da değişti! Şu anda orada dört güç ünitesinin görkemli inşaatı devam ediyor ve ilk reaktörün fiziksel devreye alma anına doğru kararlılıkla ilerleniyor. Bu, pandemiye, depreme ve yaptırımlara rağmen böyle. Bu, halklarımızın, inşaatçılarımızın, hükümetlerimizin ve başkanlarımızın tartışmasız bir başarısıdır. Nükleer alandaki Rus-Türk işbirliğinin parlak bir geleceği olduğuna ve kesinlikle ikili ilişkilerin en önemli bileşeni olmaya devam edeceğine inanıyorum. - Dolayısıyla genel itibarıyla bu harika ülkede yaptığım çalışmalardan memnunum ve buradan sadece 14 yılımı değil, kalbimin bir parçasını da bırakarak hüzünle ayrılıyorum. Görüşmek üzere Türkiye!” ifadelerini kullandı.
İstanbul’da gerçekleştirilen Rusya-Ukrayna müzakerelerine de değinerek Rusya’nın diyaloga hazır olduğunu vurgulayan Yerhov, şu ifadeleri kullandı:
“Devlet Başkanımız Putin, İstanbul platformunda yeniden görüşmelere başlamaya hazır olduğumuzu birçok kez dile getirdi. Üç tur görüşme yapılmış, insani bazı başlıklarda anlaşmaya varılmıştı. Biz heyetlerin seviyesini yükseltmeyi, ayrıca siyasi, askeri ve insani konular için üç ayrı çalışma grubu kurulmasını önermiştik. Fakat bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen Kiev’den yanıt gelmedi. Sonuçta tango tek kişiyle olmaz; iki kişiliktir. İstekliler çözüm arar, istemeyen bahane üretir. Top artık bizim sahamızda değil.”
Zengezur koridoru hakkında
Bölgenin gündeminde olan Zengezur Koridoru’na ilişkin de konuşan Yerhov, Moskova’nın yaklaşımını şu sözlerle özetledi:
“Güney Kafkasya’da, hem Rusya hem de Türkiye’nin önemli ve dinamik bir rol oynamaya devam ettiği bir hayli zor ve çelişkili süreçler yaşanıyor. Moskova ve Ankara, bu bölgede bir istikrar ve refah alanının oluşturulmasına eşit derecede ilgi duyuyor ve burada güvenliğin sağlanmasına ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliğinin kurulmasına katkıda bulunan tüm çabaları destekliyor. Bunun temeli Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Barış Anlaşması’na istinaden Ermenistan-Azerbaycan normalleşmesi olmalıdır. (Hatırlatayım, bu süreç, Rusya’nın desteği ve merkezi rolüyle 9 Kasım 2020 tarihli Üçlü Ateşkes Bildirisi’nin kabul edilmesiyle başlamıştır). Anlaşma henüz imzalanmamış olup şimdilik sadece paraflanmıştır. Güney Kafkasya’daki sorunların çözümü için önemli bir koşul, ‘bölgesel sahiplik’ (‘regional ownership’) olarak adlandırılan şeydir; yani karar alma ve onları uygulama süreçlerinin en başta bölge ülkeleri tarafından, yakın komşuları Rusya, Türkiye ve İran’ın desteğiyle yürütülmesidir. Bölge dışı aktörlerin katılımı yeni ayrım hatları oluşturmamalıdır. Bu aynı zamanda ulaşım hatları önündeki engellerin kaldırılması gibi önemli bir konuyu da kapsıyor. Syunik bölgesinden geçen sözde ‘Donald Trump Yolu’ da dahil olmak üzere bu konuda birçok konuşma ve hatta söylenti mevcut. Bu noktada belirtmeliyim ki şu anda tartışılan senaryolar ve projeler hakkında henüz pek fazla ayrıntı bilmiyoruz. Kim, ne, nasıl ve ne zaman soruları gibi burada belirsiz olan çok fazla şey var, çok fazla soru işareti var. Ermenistan’ın Avrasya Ekonomik Birliği’nin ortak gümrük bölgesine üyeliğinin, bu ülke toprakları üzerinden transit kargo taşımacılığı açısından da olmak üzere tüm bunları nasıl etkileyebileceğini anlamak da önem arz ediyor.”