Hafta sonu TOBB'nin 71. Genel Kurulu'nda idik. TOBB Genel Kurulları daima bir gösterge olmuştur. Hele hele bu yılki gibi seçime yakın olanlar. Bu yıl da olmadı mı? Hem de nasıl... Mesela, bundan önceki genel kurullarda Başbakan olarak katılan Recep Tayyip Erdoğan, genel de oda-borsa başkanlarından iyi alkış alırdı. Daha doğrusu muhalefet temsilcilerinden daha fazla... Ama bu kez alkış işi tam tersine idi...

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kendinden önce kürsüye çıkan Başbakan Davutoğlu'ndan çok daha fazla alkış aldı, ilgi gördü. Hakeza MHP adına konuşan Grup Başkanvekili Oktay Vural'da. Ama, 16 Haziran 2001'de seçildiği TOBB Başkanlığını 14 yıldır aralıksız sürdüren Rıfat Hısarcıklıoğlu'nun konuşmasında Atatürk'e atfederek söylediği sözler salonu dolduran 3 bine yakın işadamından ısrarlı alkış alması yok mu? Çok kişi, "Atatürk'e sahip çıkma kadar, dolaylı ya da dolaysız Atatürk ile ilgili kem söz edenlere de tepki bu alkışlar" demedi değil.

*

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu'nun konuşmasında bir bölüm daha vardı ki, "anlayana" değil, "hükümet edenlere" mesaj hesabıyla en fazla alkışı aldı. İşte o sözler: "İş adamı işini kanunu uygun yapacak. Düzgün çalışacak. Yapamadığında da hesabını verecek. Zaten veriyoruz. Peki, keyfi kararla haksız bir müteşebbisin hayatını karartan bürokrat niye dokunulmaz olsun. Nasıl özel sektör yaptığı hatanın bedelini ödüyorsa, bürokrat da yaptığı hatanın bedelini ödemeli."

*

Haa; genel kurulda bir de ülkemizdeki "basın özgürlüğü" ile ilgili oylama yapıldı ki, iki satır yazmaz isek, kendimize bir haksızlık ederiz. Kemal Kılıçdaroğlu, "birinci sınıf demokrasi"den söz ettiği konuşmasının bir yerinde; "Sorarım size: Bu ülkede basın özgür mü? Özgür diyen varsa elini kaldırsın" dediğinde, 3-5 kişi dirsekten kırık şekliyle ellerini yukarıya doğru uzatmaya çalıştılar, o kadar!