Geçen gün, yandaş ve yoldaşlıktan çıkmış, işi tetikçiliğe kadar vardırmış mevkutelerden birinde öylesine bir habere rastladım ki; bunlara uzun bir “Günaydınnnnn efendilerrrrr” çekmek bile az gelir! Haberin başlığı aynen şöyle idi: -“Teröristler örgüt değiştirdi.” Ortadoğu’da özellikle de Suriye’deki terör örgütlerinden birinin elemanları bir gecede toplu olarak, daha önce kurşun yağdırdıkları bir başka cellat topluluğuna iltica etmişler! Bizdekiler de bunu, büyük ve hayret edici bir haber gibi vermişler. Oysa, biz bunları çeyrek asırdır, özellikle de son 4-5 yıldır sürekli yazıp duruyor, adıyla adresi ile dile getiriyorduk. Tepeden tırnağa; PKK’dan IŞİD’e, El Nusra’dan El Kaide’ye, DHKP-C’den PYD’ye kadar aklımıza gelen/gelmeyen tüm terör örgütlerinin kadrolarının tamamına yakınının lejyoner, yani paralı askerlerden oluştuğunu yazmadık mı? Yani, Nasrettin Hoca misali; “Parayı verenin düdüğünü çalarız” türünden...

Bu gerçekten hareketle; Ortadoğu’daki terör örgütlerinin İsrail’in koordinasyonunda, ABD ve AB tarafından her türlü destek sağlanarak, belli bir amaca yönelik olarak kurulduğunu rakamlarla ortaya koyduk. Hatta, PKK’nın eylemlerinde “Kürt” denilerek etnik kimliği ile kullanılanların, genetik olarak yüzde 40’ının İsrailoğulları’ndan olduğunu bilim adamlarının açıklamalarına dayandırarak, yazdık çizdik. * Ama ne acıdır ki, bunlar ve onları kullananlar gerçekleri bir türlü anlayamadılar. Ya da siyasi ve ekonomik çıkara dayalı küçük hesaplar adına anlamak istemediler. Türkiye’nin de böylesine acı hadiseleri yaşamasına neden oldular. Şimdi de, körün gördüğü, sağırın duyduğu, salağın bile anladığı 25-30 yıllık gerçekleri; yeni imiş gibi yazıp, çizip, söylüyorlar. Hem de, çok değil 1-2 yıl öncesinde zikrettiklerinin tam tersini yaparak, yazarak...

*

Durum bu hal olunca; gel de, A’râf Suresi 179’uncu ayeti, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mealinden bir kere daha hatırlatma: -“Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.”

NUMUNE-AVNİ AKER…

Bu ülkede refah, huzur ve zenginliği tekzip edercesine artan hastalıkların tedavisi için hastane üstüne hastane inşa edilmesi, kimilerine göre tam bir gelişmişlik göstergesi! Oysa gelişmiş ülkeler hastalıkların tedavisinde değil, hastalığın oluşmamasında etkili olanlardır. Bizim gibi, hasta edip de sonra tedavi uygulayan değil. Halk arasındaki tabirle; “Fakire önce eşeği kaybettirilip, sonra buldurularak sevindirilir” şekliyle değil! Her neyse, konumuz hastane ama bu açıdan değil... Önceki gün, Trabzon’da Şehir Hastanesi’nin, Akyazı’daki stadın yanına, yakınına kurulması ile ilgili, “Trabzon, Türkiye’de bir ilke daha imza atacak” demiştik. Ama, Numune Hastanesi ile Avni Aker’in yıllardır yan yana hizmet verdiğini unutmuştuk. Anlayacağınız; Şehir Hastanesi Akyazı’ya yapılırsa, ilk olmayacak, rekor egale edilecek!

ESKİDEN HAİN YOKTU, ŞİMDİ ÇOOOK!

Ne günlere geldik Yarabbi! Tek cümle ile özetleyelim: Çok değil, 3-5 yıl öncesine kadar birilerine “Hain” denildiğinde, buna karşı çıkıp; “İşiniz gücünüz memlekette hain üretmek, hain ilan etmek” diyenler, şimdi malum kelimeyi ağızlarından düşürmüyorlar! “Nasıl oluyor?” diye sormayın! Cevap hazır: “Dün dündür, bugünse bugün.” İyi de; bu alemde tamam da, ötekinde yani Allah indinde, dünün hesabı verilmeyecek mi sanılıyor?