SON DAKİKA



Haber > Gündem > Türkiye ve Rusya arasındaki gerilim Karadeniz'e sı

Türkiye ve Rusya arasındaki gerilim Karadeniz'e sı

06 Aralık 2015 Pazar - 10:14








Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın Rusya ile ilişkilerin önemine vurgu yapan, iki ülkenin dostluğu ve işbirliğini öne çıkaran açıklamalarına bakıldığında akla şu soru geliyor: "Peki o zaman sınır ihlali diyalogla çözülemez miydi, yani uçağı düşürmeye ne gerek vardı?" Türkiye, "Sınırlarımızı korumak egemenlik haklarımızın gereğidir" tezini işliyor. Tek başına bakıldığında kuşkusuz ki bu doğru bir yaklaşımdır. Türkiye gibi her egemen ülke, sınırlarını korumak durumundadır. Silahlı kuvvetler bir ülkenin en önemli caydırıcı gücüdür. Sorunları aşmak için kullanılması gereken en son şeydir. Kendisine yönelik olarak bir saldırı yoksa, hele hele dost ülkelere karşı kullanılması tercih edilmez, hatta kullanılmamalıdır, kullanılması yanlıştır. Hiçbir olay; gerçekleştiği ortam ya da koşullardan, neden ve sonuçlarından ayrı düşünülemez. Yani bu ‘sınır ihlali’ iddiasının hukuki haklılığı, eğer size karşı bir tehdit söz konusu değilse, havada kalmaktadır.

TEZEK YAKMA

Erdoğan yönetiminin, "Gerekirse her türlü zorluğa katlanırız. Ülkemizin egemenlik hakları için Rus gazı kesilirse, gerekirse tezek de yakarız" gibi hamaset yaklaşımı, kararlı bir duruştan çok ucuz bir popülizmi gösteriyor. Sizin siyasal ya da stratejik hatanız nedeniyle halk neden sıkıntı çekecektir? Elbette Türkiye’ye yönelik bir tehdit olduğunda; her araç ve yolla, bir bütün olarak o tehdidin karşısında durmak gerekir. Fakat burada Türkiye’ye karşı bir tehdit yoktur. Rusya, beğensek de beğenmesek de Suriye devleti ile ortak bir operasyon yürütmektedir. Erdoğan Rusya’ya "Ne işin var Suriye’de?" demektedir. Oysa sadece Rusya değil, dünyanın belli başlı güçlerinin hepsi Suriye’dedir. Üstelik ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, Suriye operasyonlarında Türkiye üslerini ve topraklarını kullanmaktadır. Bu ülkelere "Ne işiniz var?" demek yerine, her türlü lojistik desteği sağlayan Erdoğan yönetimi, Rusya’ya "Ne işin var?" diyebilmektedir.

RUSYA’NIN YAŞADIĞI

ŞOK Türkiye’nin Rus savaş uçağını düşürmesi, iki ülke ilişkileri açısından derin bir yara açmıştır. Rusya gibi onuruna düşkün, Batı yayılmacılığına karşı savunmada olan, askeri ve stratejik açıdan süper bir devletin uçağının düşürülmesi, elbette anlamı çok daha büyük bir darbedir. Üstelik Rusya Türkiye’den böyle bir darbeyi beklememektedir. Türkiye ile Rusya arasında yaşanacak gerilim ya da soğuk savaşın iki ülkeye hiçbir yararı yoktur. İki ülke çıkarlarına vurulan bir darbedir bu olay. Dolayısıyla Türkiye’nin ulusal çıkarlarına, egemenlik haklarına aykırıdır.


İKİ ÜLKEYE DE ZARAR VERİYOR

Rusya’nın Türkiye’ye karşı uyguladığı ya da uygulayacağı önlem paketi ya da ambargonun orta ve uzun vadede özellikle ekonomide çok olumsuz etkileri olacağı açık. İki ülke arasında her açıdan çok büyük işbirliği potansiyelinin, yaşanan gerilime kurban edilmesi; sadece Türkiye değil, Rusya açısından da olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Hele Rusya’nın yaşadığı hayal kırıklığı içinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yönelik incitici tavırlar içinde olması asla kabul edilemez. Bu yaklaşım Putin’in "Türkiye ile Erdoğan yönetimini birbirinden ayıran" politikasına da uygun değildir. İki ülke de, birbirine kalıcı zararlar vermeden krizi aşacak yollar bulmak durumundadır. Birbirine muhtaç olan, yaşamsal çıkarları açısından birbirini gözetmesi gereken iki ülke, güveni ve işbirliğini yeniden tesis etmelidir.

TÜRKİYE DIŞLANDI

Kriz iki ülkeye, özellikle de Türkiye’ye çok pahalıya patlarken, ne yazık ki stratejik açıdan ülkeyi ABD ve Batı Bloğunun yanına itmiştir. İslam Devleti (IŞİD) örgütüne karşı operasyon bahanesiyle Suriye’de belli başlı bütün güçlerin kendi hesabını gördüğü, giderek sınırlı çapta bir dünya savaşına dönüşme eğilimi gösteren ortam, Türkiye için çok büyük tehditler içeriyor. Kriz, Türkiye’nin yanı başındaki bu soruna müdahale araç ve olanaklarını ne yazık ki sınırlandırmıştır. Kriz sonucunda Rusya bölgeye en etkili silahlarını getirmek için bir gerekçe bulurken, NATO’nun bölgede daha etkili biçimde temsili yolunu da açmıştır. Yani küresel açıdan rekabet içinde olan güçler, durumlarını güçlendirerek çok daha büyük ve tehlikeli bir çatışma yolunda yer tutmaktadır. Yaşananlara bakıldığında şu soru akla gelmektedir: Türkiye’nin kendi sınırlarına hapsedilmesi ve Batı Bloğu içine itilmesi, Rusya’ya karşı Batı çıkarlarının korunması için daha ne olması gerekirdi?

KARADENİZ’E SIÇRAYABİLİR


Bu kriz bir biçimde bitirilemez, hatta daha da büyürse, önümüzdeki dönemde Karadeniz’de çok tehlikeli gelişmeleri tetikleyebilir. NATO’nun Karadeniz’e girmesi, ABD’nin Karadeniz’de etkili olma çabaları, Türk boğazlarının statüsü, Ukrayna ve çevresinde yaşanabilecek yeni kışkırtma ve gerilimlerle krizin topyekun bir çatışmaya dönüşmesi mümkün. Yani krizin Suriye’den Karadeniz’e sıçraması Türkiye için gerçek bir felaket olabilir. Ki, ABD ve Batı bunu zorlayacak senaryolar yazacaktır.

OLMASI GEREKEN

Bütün bu olup bitenler, Erdoğan yönetiminin Suriye ve Ortadoğu politikasının ne kadar yanlış, tutarsız ve maceracı olduğunu gösteren yeni bir örnektir. Erdoğan yönetiminin, iç politik hesap ve beklentileri ile küresel bazı güçlere hizmet eden yaklaşımı, ülkemizi büyük tehdit ve faturalarla karşı karşıya bırakmaktadır. Türkiye derhal bu yanlış politikadan uzaklaşmak zorundadır. Türkiye ve Rusya’nın uzun vadeli çıkarları çatışmadan değil işbirliğinden geçmektedir. İki ülke yöneticileri ülkelerinin çıkarlarını düşünüyorsa, bu krizi ortadan kaldıracak adımları atmalıdır.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap