80 yıllık bir ömrün yaklaşık 70 yılına "Üretmek, gerçek yaşamak demektir" düsturuyla; ben diyeyim "ay yıldızlı", siz söyleyin "beş yıldızlı" Hekimoğlu Sanayii'ni yaratan, inatçı değil kararlı, yiğit bir adam Celal Hekimoğlu...

Evet, kelimenin tam anlamıyla "Yiğit bir adam." 

Çünkü, O adam, yokluk içinden varlık yaratarak Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Atatürk'ün, İstiklal Savaşı denilen mucizenin kalıcı olması için; "Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik başarılar ile taçlandırılamazlarsa kalıcı ve sürekli olmazlar ve meydana gelen zaferler varlıklarını sürdüremez, az zaman sonra sönerler" dediklerinin ne anlama geldiğini çok iyi bilen,

tahlil eden ve ona göre hareket adamdır. Günümüzün yiğitliği de işte budur.

*

"Sanayi benim için aşktır" diyen 80 yıllık bir ömre 800 yıllık iş sıkıştırmış Celal Hekimoğlu; meslektaşımız Nurgül Günaydın Kurum'un "Bir Başarı Hikayesi" adı altında kitaplaştırdığı hayat hikayesinin paylaşım töreninde "Trabzon benim için olmazsa olmazdır" dediğinde başındaki dikliği, gözlerindeki gururu görmenizi isterdim. 

O'nun zevkin doruğu olan üretmek adına "korkmayın yapın" çağrısı ne kadar alkış aldı ise, "Haram yemeyin" demesine çarpan eller en az onun iki katıydı. Nedeni de, haramın çokça yendiği bir döneme katılımcıların alkışla verdiği tepki olsa gerek. 

Celal Amca; "En büyük hayalim tank yapmaktı" deyince, neden yapmadığı sorusunun cevabını, babasının yolundan giden, ama onun kadar cesaretli olmadığını kendi beyan eden oğlu, arkadaşımız Celil Hekimoğlu verdi: "Ben engel olmasaydım onu da yapacaktı."

İNCEBEL'DEN İNCEBELE...

"İncebel" denilince akla ilk gelenin kadın olacağını söylemeye gerek var mı? Hayır.

Sonra; İstanbul'da İncebel Sokak, Hatay'da İncebel Yaylası; Tosya'da İncebel köyü. O kadar mı? Hayır. 

Bir de ince belli bardak var. Hani şu demli bir çayı içmeyi tercih ettiğimiz bardak türü... Yanında bir simit, bir parçada kaşar peyniri oldu mu, değme damağa düşen tada!..

*

Tat dediğiniz de öyle her çay da olmuyor... 

Hele hele 80-90 bin tonu kalitesiz ve sağlığa zararlı şekliyle kaçak olarak yurda sokulanlardan ise... Yetmedi, 2.5 yaprak yerine yarısı odunsu sap olan 6-7 yapraktan üretiliyor ise...

Dahası merdiven altı çay üretimi hala sürdürülüyor ise kalite bu ülkede hala sorun demektir. 

Kaliteli üreten kuruluşlar yok mu?

Tabii ki var. Ama biraz daha özen göstermek gerekiyor. 

Gürçay'ın sahibi bizim Hayrullah Öztel gibi... Çayın imalat aşamasında odunsu kısmını ayırarak özsuyunun buralara kaçmasını önlemek ve tozdan tamamen arındırmak için bu yıl yeni değil, yepyeni bir yöntemle İncebel ismini verdiği en iyi  arkasını daha da kaliteli hale getirecek. 

İşte benim "incebelli bardakta incebel çay" dediğim bu. Tavsiye ederim.