SON DAKİKA



Haber > Karadeniz > Haluk Pekşen’den satır başları...

Haluk Pekşen’den satır başları...

08 Eylül 2016 Perşembe - 10:30








CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in dünkü basın toplantısında ben diyeyim “dikkat çektiği”, siz söyleyin “açıkladığı” öylesine çıplak gerçekler var ki; hepsi başlı başına incelenmesi ve irdelenmesi gereken birer vaka... Haber olarak okuduğunuz bu vakaları zaman içinde birer birer irdeleyeceğiz. Ama birkaç ana başlık var ki; şimdiden not düşmek lazım. Mesela; başkalarını FETÖ’cü olmakla suçlayanlara çektiği dikkat... Askeriye dışında serbest piyasada şimdiye kadar dokunulanların çoğunluğunun, Anadolu’daki tabirle “zurnanın son deliği” olması... Halk Bankası’nı halen idare edenlerin, tamamına yakınının Bank Asya’dan gelmelerine rağmen, hâlâ yerlerinde yurtlarında durmaları... Gerçek tarihi silmek için eline silgi alan Trabzon Milli Eğitim Müdürü için kullandığı ifadeler... Süleyman Soylu’nun düşünce ve davasındaki samimiliğe güvenip, başarılı olacağına inandığını söyleyip, “Trabzon’un itibarını kurtarmıştır” demesi... Darbe teşebbüsü ve FETÖ davasında en samimi kişinin Cumhurbaşkanı olduğunu söyleyip, AKP’nin yüzüne gözüne bulaştırdığını ileri sürerek, “Cemaat 1-0 önde” demesi... İçine düşülen çukurdan çıkmak için muhalefet ile samimi olarak ittifak yapılması gerektiği... Ve de, son çıkan teşvik yasasının Trabzon için de büyük fırsatlar taşıdığını hatırlatıp, işadamlarına “Artık mazeretiniz yok” diye çağrıda bulunması.. En çok tartışılacak olanı da; “Fındık rekoltesi 250 bin tondur” açıklamasıyla Türkiye tarihinin en düşük rakamını telaffuz etmesi... Daha onlarcası; hepsi tek tek halk adına, kamuoyu hesabına irdelenip araştırılıp, paylaşılması gereken çok ama çok önemli konular.

BUGÜNÜ DÜNKÜ KİTAPTAN OKUMAK İSTEYENLERE...

Birilerinin, “göremedik, duyamadık, bilemedik, anlayamadık, aldatıldık” dedikleri, bugün bulunan ahval içinde ahali tarafından mazeret kabul ediliyor mu, edilmiyor mu? Ya da; bu mazeretlerle yapılan tövbeler Allah (CC) tarafından affa tabi tutuluyor mu, tutulmuyor mu? İyisi mi, ne olur olmaz biz her ikisi için de bir yorum yapmayalım! Ama, masamın üzerinde biri 2010’dan, diğeri 2014’ten beri iki kitap var ki onlar birini 6, diğerini 2 yıldan beri zaman zaman karıştırır dururum. Ancak ilki var ya ilki!... Milli Görüş çizgisinden şaşmayanlardan araştırmacı-yazar ve siyaset bilimcisi olarak bilinen 34 eserin sahibi Ahmet Akgül’ün yazdığı 2010 baskısı, “Küresel Fesatçılık ve Fetullahcılık” adlı 800 sayfalık kitap. Tamamı delillere dayalı bu kitap, “görmeye, duymaya, bilmeye, anlamaya ve aldatılmamaya” niyeti olanlara 15 Temmuz öncesi, sırası ve sonrasında olup bitecekleri dünden öylesine net bir şekilde anlatıyordu, uyarıyordu ki... İkincisi, yani 4 yıl sonra 2014 baskısı ile masamın üzerine, Ahmet Akgül’ün kitabının yanına bırakılanın ismi ise Ahmet Şık’ın “Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda” idi. Olan olmuş, biten bitmiş... Her iki belgeseli de alıp okumanızı tavsiye ederim. Oldu olacak, gerçekleri bilenlerinden okuyup öğrenmeye biraz daha vakit ayırıp Ortadoğu uzmanı Hüsnü Mahalli’nin “Ortadoğu’da Kanlı Bahar” kitabını da bunlara ilave edin derim. Hatta, David Fromkin’in “Barışa Son Veren Barış”kitabını da bunların arasına serpiştirirseniz yok mu? Hiçbir şeyin tesadüf ve akşamdan sabaha gelişen olaylar olmadığını, çoklarının bir asır, 40-50 yıl öncesinden hesabının kitabının yapıldığını, bugün olup bitenin üzerine monte ederek anlayacaksınız. Yeter ki, akıl gözüyle okuyun...

HEM DENİZ HEM ÇAMUR BANYOSU İSTEYENLER ARSİN’E! 

Yazın işi sona erdi, sonbahar işbaşı yaptı! Ama, deniz sezonu henüz tası tarağı toplayıp gitmedi. Çünkü; Karadeniz geç ısınır, geç soğur. Onun için; “Durmak yok, denize dalmaya devam.” * Ben de öyle yaptım. Yılın yaklaşık 6 ayını geçirdiğim Trabzon’un Arsin ilçesinde yaz-sonbahar, güneş-yağmur, sıcak-soğuk demeden hemen hemen her sabah denize saldım kendimi... En çok da, denizin toprak, moloz ve çöp deposu yapıldığı yerde. Geçen sabah deniz dalgalı idi. Benim de gözlerim sabah mahmurluğunda görmekten uzak! Öylesine daldım denize! Amanın o da ne? Sanki bataklığa basıp, çamur deryasında idim. Bir anda afalladım. Uyku mahmurluğu ile deniz yerine başka bir yere mi daldım diye! Ama, hayır! Aynı yer, aynı sahil, aynı T’nin bulunduğu kesim. Aha, belediyenin makine şantiyesi de orada. Denize itilmeyi bekleyen yığılmış toprak ve moloz yığınları da görünüyor. * Anlayacağınız dostlar; biz ne yaparsak yapalım, ne yazarsak yazalım, ne kadar uyarırsak uyaralım... Okuyan yok, gören yok, gereğini yapan yok. Çevre kanununa göre suç işleyip, denizi kirletenler de ise, “Durmak yok, yola devam!” var! Evet; hem denize girmek hem de aynı anda çamur banyosu yapmak istiyorsanız Arsin’e gelin. Gelirken de, gözleriniz için su gözlüğü, kulaklarınız için tıpa getirmeyi unutmayın. Bir de denizde ağzınızı açmamayı da ihmal etmeyin!


Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap