Arsin Belediye Başkanı sevgili Erdem Şen; "Hadi gel, Santa'ya gidelim" dediğinde, takılmış plak misali gayri ihtiyari "Çok işim var" mazeretini ortaya koymadım değil. Zaten, ‘harabe’ ibaresiyle yan yana tarif edilir haldeki Santa'yı, Erdem Şen ile bir kaç basın mensubu ve bizim Kemal Özdemir'in sivil toplum örgütünden başka hatırlayan yok ki. Tabii 40 yıl önce Santa'yı didik didik araştıran ve de tabiat harikası muhteşem yere ‘Gökyüzüne Yakın Saklı Kent’ ismini veren Prof. Dr. Nural Gündüzalp'den sonra...

Ama 18 Nisan Cumartesi sabahında, kıştan farklı olmaz hale gelen baharda ilk defa, "Hadi gel" diyecek derecede gökyüzünden gülümseyerek parlayan güneşi de görüp, aklıma da Karacaahmet'te mezar taşına yaslanmış kafayı çeken Bektaşi'nin de; "Şu mezarlarda yatanlar işlerini bitirip de mi buraya getirildiler sanıyorsun" dediği gerçek de gelince, vurduk çıktık ‘Gökyüzüne Yakın Saklı Kent’e. "Çıktık" dediysek; Aklınıza denizin doldurulması ile dümdüz hale getirilmiş sahil karayolu ya da dibi delinerek rakımı düşürülmüş dağlardaki tünellerden geçiş gelmesin.

30 sene önce nasıl ise yine aynı, hatta 20 yıldır ‘yapılıyor’ ibaresi bir türlü hayata geçirilememiş bir Yanbolu-Santa güzergahı tasavvur edin! ‘Genişletme’ gerekçesiyle bir türlü bitmeyen bir işkence yolu. Oysa genişletilmesine hiç ama gerek yoktu. Tabiatın yapısını bozmadan mevcut yolu iyileştirip, her 2 km'de bir geçiş noktaları yaparak, zemini beton dökülse yeterli idi. Tıpkı bu gibi yerlerde Avrupalı’nın yaptığı gibi..

*

Neyse biz gelelim, "40 yıldır kaynatırım kaynatırım kaynamaz" diyebileceğimiz, 40 yılda hiç bir şeyin değişmediği, değiştirilemediği (mevcut yıkık tarihi eserlerin daha da beter hale gelmesi hariç) Santa'ya. Hani şu, ‘Ben bildim bileli mülkiyeti Gümüşhane'de, kullanım hakkı Trabzonlu’larda olan’ Santa'ya. 7 tepe üzerine kurulan, yıkık olsalar da, tarihi kalıntılarla dolu olan Santa'ya gelelim. Devlet-i Ali'nin tepesindekilerin üzerinde sadece laf üretip, (gökyüzüne yakınlığından dolayı da olsa gerek) kendilerinin hiç bir şey yapmayarak, işi Allah'a emanet ettikleri Santa'ya! Ve de Santa'da Trabzon Valisi Sayın Abdil Celil Öz'e latife olsun diye değil, gerçek manada yaptığım; "Santa'yı Trabzon sınırları içine alalım. İsterlerle sınıra yakın başka bir yeri de Gümüşhane'ye verelim" teklifimize.

Sayın Öz haklı olarak, "Turizm projeleri artık bölgesel olarak ele alınıyor" demiş olsa da, 40 yıldır bir şey yapılmaya kalkışıldığı zaman, Trabzon ile Gümüşhane'yi idare edenler arasında "senindi, benimdi" şekliyle yaşanan med-cezirleri bilip de, ‘yine aynı olacak’ endişesi taşıdığım için, teklifimde doğruluk ve gerçeklik adına ısrarlıyım. Aha buradan da tüm kamuoyuna ifade ediyorum. Bu konuda yazacaklarımızın büyük kısmı için; "Türkülerin beteri bir dahaki haftaya" diyorum.

Çünkü, tüm bu gerçekleri bilen Erdem Şen, farklı bir düşünceyle Yanbolu deresinin geçtiği Santa'ya kadar uzanan vadi üzerindeki tarihi köprüleri tek tek onartıp, künyelerini de yanlarına yerleştirerek, o zor güzergahtan sizi, çaktırmadan tarihi eserlere taşımasını beceriyor. ‘Sevda Köprüsü’nden Taşköprü'ye’ adını verdiği proje ile gün ışına çıkardığı taş köprüleri görerek, Santa'ya çıkarken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor ve kendinizi bir anda ‘Gökyüzüne Yakın Saklı Kent’te buluyorsunuz. Tavsiye ederim; Yanbolu'dan girin, Santa, Taşköprü, Sümela Manastırı üzerinden Maçka'yı aşarak, Trabzon'a dönün. Doya doya yaşanmış bir gününüzü alır. Konaklamak isterseniz; işte o yaraya bir başka yazımızda değineceğiz.