A+ A-
Yorum
10

Süleyman Soylu'nun; "...intikâm" dediği!

Yayın Tarihi: 13.12.2016 - 08:14 | Güncelleme Tarihi: 13.12.2016 - 09:10

“Aklı ve vicdanı ile alay etmeyen adam”diyebileceğimiz Süleyman Soylu’nun “...intikam..” ifadesini, ibaresinin gerçek manasının, “Devlet intikam almaz, gereğini yapar” şeklinde olduğunu bilelim. O’nu; “Bu anı izleyen, belki de gülerek izleyen ve tavrımızı merak edenler vardır. Bu şehitlerimizin önünde söz veriyorum. Bunu yapanlardan intikam alınacak” dedi diye kimse eleştirmeye kalkmasın! Koyun kendinizi Süleyman Soylu’nun yerine! Sonra kafanızı kaldırın ve önünüzdeki  muslla taşlarına sıra sıra dizilmiş şehit tabutlarına bakın da, “En büyük insan aklını duygularına üstün kılandır”demeyi becerin bakayım! Bazı zamanlar vardır, “ağzınızdan çıkanı kulağınızın duyması gerekir”gerçeğini hatırlatsa bile, “dayanılması imkansız” böylesine acılar karşısında sözlere hükmedemez, kelimelere gerçek anlamlarını yüklemekte sıkıntı çekersiniz.

O dayanılmaz acı sizi içine taşır, yanar kavrulursunuz! Siz, önce Süleyman Soylu’nun 15 Temmuz ihaneti sonrasında da televizyona canlı bağlantı ile yaptığı açıklamaları hatırlayın. Bu büyük ihanetin arkasında gerçekte kimlerin olduğunu, Sayın Soylu’nun sıcağı sıcağına, açık açık söylediği günlere dönün... Ve o günlerdeki ihanet hareketi ile bugünkü hain terör saldırısının arkasındakilerin gerçekte kimler olduğunu lüften tek özelliğiniz olan aklın terazine koyarak düşünün, görün... Ondan sonra çıkıp da, “Devlet intikam almaz, gereğini yapar” deyiverecek kadar hislerinize yenik düşmeyin bakayım!

TÜRKİYE YASTA İKEN; GAFLET VE DALALETE DALANLAR!

Allah’ın has kulları, dağ gibi kardeşlerimiz şehit edilmiş, zamansız toprağa düşmüş, hayatları çalınmış... Acı; “Allah böylesini düşmanıma vermesin” diye dua edilecek yere gelmiş dayanmış... Gün; “Ağlarsa anam ağlar kalanı yalanı ağlar” ezgisini söyleme değil; “Ateş düştüğü yeri yakar” hesabıyla bunu sadece şehitlerin, analarına, babalarına, aile ocaklarına hısımlarına akrabalarına, sevenlerine bırakma günü hiç değildir... Gün; “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir”i anlama ve idrak etme günüdür. Öyle ise; nedir hâlâ bu gaflet, nedendir bu dalalet? Nedir, davullu zurnalı, kemençeli, darbukalı, düğün dernek yapmak? Nedir konvoylar oluşturmak? Nedir klaksonları mutluluk adına cayır cayır çalmak, cızırttırmak! Yetmedi horona durmak, kolbastı oynamak! Dahası tabancaları insan kılığına bürünmüş eli katiller yerine gökyüzüne doğru ateşlemek! Durun; gaflet, yani “Dalgınlık, dikkatsizlik, aymazlık, ihtiyatsızlık” içinde olanlar; dalalet yani “Sapkınlık, doğru yoldan ayrılma” gibi yanlışın içinde bulunanlar, durun! Durmazlar ise; ey etkiyi ve yetkiyi elinde bulunduranlar!

Bundan daha büyük olağanüstü hal olur mu? Eyyyy; OHAL’i kullanma yetkisi olanlar! Gaflet ve dalalet içinde bulunanları durdurun! “Bu ne perhiz, bu ne halana turşusu”dedirtecek şekilde görüntü veren toplumu, “Aklınızı başınıza toplayın. Vicdanınızı kullanın”diye uyarın. Konvoyları yasaklayın, hoptekleri durdurun. Müzikleri susturun... Bunları yaparak acıyı paylaşmayanları “Yapmaz  iseniz....” diyerek önce insan gibi davranmaya çağırın. Çağrıya uymazlar ise yaptıkları yanlışı yalnız başlarına kalarak düşünebilecek bir yere onları tıkayın! Gün şenlikleri-şakraklıkları, davulu-zurnayı, bir kenara koyma, gazetenin attığı “TÜRKİYE TEK YÜREK” manşeti ile Türk bayrağı altında gönül gönüle, elele kol kola olma, acıları paylaşma, birbirini anlama, birlikte ağlama ve gelecek için safları sıklaştırma günüdür. Buna rağmen, hâlâ ağlayamayan ve anlayamayanlar olur ise, onları Necip Fazıl Kısakürek’in 36 yıl önce yazdıkları ile tarif edelim: “Ağlayamayan, anlayamayan, içini kanatamayan, yumruğunu sıkamayan insandan, Allah’ın Kur’an’da ‘belhüm adal-hayvandan aşağı’ diye andığı iki ayaklılardan iğreniyorum!”