Kısa bir mola verdik. Yaz ve yazma yorgunluğunun üzerine de pek iyi geldi! Büyük şeytanın yazdığı, ortancasının yönettiği, küçüğünün ise içeride çekimini yaptığı senaryodan, “Tarihin ihaneti” adlı filmi, çağın hainlerinin rol almaları ile izledik. Sonra; “Yarası olan gocunur” adlı tiyatro eserinde rol alanları canlı yayında seyrettik. Geçmişi irdeledik, geleceğe endekslendik. Yenikapı heyecanı ile yeni bir sayfa açarak değil, doğru adına bıraktığımız yerden Türk milleti için “Yazmaya devam” dedik. Ama, geçmişte ya biz anlatamadık ya da birileri anlamadı! Hem de, Kur’an-ı Kerim’de Ali İmran Suresi 19’uncu ayetinde “Allah katında din İslâm’dır” buyrulmasına rağmen…

Yıllardan beri yazdık, dedik ki; “Dinler arası diyalog” demek, bu hesap üzerine istişare ve işbirliği yapmak günahtır, inkârdır. Yazdık ama demek ki; ya biz anlatamadık ya da bazıları anlamadı! “Bu denli, inkâr ve günahın üzerine kurulan bir yapıdan her şey beklenir” dedik. Gerçi vahşetin, böylesine bir boyutta olabileceğini biz de tahmin edemedik ya! Sonra sonuç malum... Bu büyük günah ve inkâr hareketinin sahibi hainler tarafından, 15 Temmuz 2016 gecesi Türk Devleti yıkılmak, Anadolu yakılmak istendi. Bütün şeytanların destek, gayret ve işbirliğine rağmen; bu menfur saldırı, hain plan bertaraf edildi ise biline ki, İslâm Ümmeti içinde Türk Milleti’nden olmamızdandır. BAŞ ETKEN..

. Bir ve birlik olarak bu badireyi de atlatmış isek; biline ki, Ergenekon’da Bilge Kağan’ın; “Türk-Oğuz beyleri, milletim, işitin! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir? Ey Türk! Titre ve kendine dön!...” çağrısı ile tarih sahnesine çıktığını halâ unutmayan insanlardan millet haline geldiğimiz içindir... CEMİL ÇİÇEK’TEN 3 KAYIT
DIŞI... TBMM eski Başkanı Cemil Çiçek’in kayıt içi çağrısı: “Türkiye’de üç şey kayıt altına alınmalı. Kayıt dışı ekonomi, kayıt dışı siyaset ve kayıt dışı din.”

ESKİ BİR YAZI: BAŞBAKAN’IN “YAZIKLAR OLSUN” DİYEREK OKUNMAMASINI İSTEDİKLERİ...

Başbakan Erdoğan’ın “Hatanın neresinden dönülürse kârdır” diyerek, son zamanlarda kullandığı ifadeler, bir zamanlar yanında oldukları için ‘yandaş’ zannettiklerini rahatsız edince, işin seyri değişti. Çünkü, gerçekte bunlar ne Türkiye’ye, ne de Başbakan’a ‘yandaş’ idiler. Bundan 3 ay önce, Doğan Grubu’na karşı ‘okumayın’ kampanyası açan Başbakan, son olarak benzerini “Yazıklar olsun” diyerek tekrarladı. Ama, Başbakan’ın bu sefer kast ettiklerinin, Doğan Grubu’ndan olmadığını tahmin ediyoruz. Çünkü, Başbakan ‘aynı suda iki defa yıkanacak, aynı konudan iki defa söz edecek’ kadar bilinçsiz değildir. Daha önce kastettiklerini de pek tekrarlamaz zaten. O zaman, son kastettikleri kimlerdir? Basın ve siyasetteki genel ittifak başta Yeni Şafak’tan Fehmi Koru olmak üzere, aynı gazeteden Ali Bayramoğlu ve Kürşat Bumin, Star’dan Mehmet Altan, Referans’ta da yazan Cengiz Çandar ve Eser Karakaş, Taraf’tan Ahmet Altan ve Yasemin Çongar, Milliyet’ten Hasan Cemal, Zaman’dan Mümtazer Türköne ve diğer ufak tefekler... İyi de, bunlar Başbakan’a neden ateş püskürüyorlar? İşte orası başlı başına bir inceleme konusu! Ama, Türkiye ve Başbakan’a, gerçek manada demokrasiye de ‘yandaş’ olmadıklarına göre, varın kime ve kimlere yandaş olduklarını da siz düşünün!..

NOT: Bu yazı, 18 Kasım 2008 tarihli Karadeniz Gazetesi’ndeki sütunumuzda yer almıştır.