A+ A-
Yorum
10

Tek kubbeli mimari şölen bedesten çarşısı

Yayın Tarihi: 20.12.2022 - 09:48 | Güncelleme Tarihi: 20.12.2022 - 09:43
Otantik yapısı, kültürel zenginliğiyle kentin önemli mozaiklerinden biri…

Merhabalar…

Trabzon’da Bedesten Çarşısı hakkında ilk olarak 1512 yılında Sultan Selim'in annesi, Gülbahar Hatun tarafından yazılan imaret listesinde bilgiler geçer. Bugün kentin önemli mimari yapılarından biri olan Bedesten, 1461-1512 yılları arasında yapıldığı ifade edilmektedir. Selçuklu ve Osmanlı dönemine tanıklık etmiş bu eşsiz yapı, içerisinde bulunan mağaza ve Osmanlı kahvehane kültürüne uygun kafelerle özellikle yabancı turistlerin ilgisini çekmekte.  Osmanlı döneminde kentin ticaret bölgesinin çekirdeği görünümündeki Bedesten Çarşısı’nı içerisinde yıllardır ekmek kavgası veren esnafla konuştuk.
İşte hoş sohbetimizden geriye kalanlar…

TRABZON’UN KAPALI ÇARŞISI

Salih Gudu: “Burada kırk yıllık esnafım. Bize deden intikal etti burası. Biz de herkes gibi ekonomik krizle boğuşuyoruz. El sanatı yaptığımız için bir şeyler satabiliyoruz. Bedesten Çarşısı’nın tarihine bakacak olursak aşağı yukarı 700-800 senelik diyebiliriz. Burası üç katlı binaydı. Yine bugünkü gibi alışveriş merkeziydi. Zamanla buranın tavanı ve kubbesi çöktü. 200 yıl kadar açık kaldı. 1940’lı yıllarda kereste atölyesi yapıldı. 1996’da restorasyon başladı, 2000yılına kadar devam etti. Buraya aslında Trabzon’un kapalı çarşısı diyebiliriz.”

ESKİDEN KUMAŞ SATILAN YERDİ

Kazım Yılmaz: “İşlerimiz turistlerden dolayı iyiydi, şimdi durdu. Esnafın hali harap. Burası vakıfların binası olmasına rağmen kiralarımız da yüksek. Yüzde yüz arttı. Biz de kiraya çalışıyoruz artık. Bedesten çok eskiden kumaş satılan yerlerdi. Otuz yıl önce yıkılmış, virane bir haldeydi burası. Daha sonra özel idare zamanında valilik alıp restore etti ve şimdiki haline getirdi. Özel idare kapanınca vakıflara devroldu. 10 seneden fazla vakıfların.

TRABZON’UN PATENTLİ EL SANATI KAZAZEDE

Derya Gürçınar: “13 yıldır Bedesten’de esnafım. Burada Trabzon’un yöresel el sanatı kazaziye yapıyoruz. Kentimizin patentli ürünüdür. Tamamen 1000 ayarlı gümüşten yapılan elde iğne yardımıyla yapılıyor. Her bir parçası ayrı ayrı dokunarak yapılan bir el sanatı. 0-18 kalınlığında gümüşleri çıkrık makinesi dediğimiz makinede ipek ya da overlok iplerin üzerine çekilerek işlenebilir hale geliyor. Sonra iğne yardımıyla tek tek her bir parçası işlenerek yapılan bir el sanatıdır kazaziye.
“Bu el sanatının dünyada birinciliği var. Bu parçalar ev eksenli olarak kadınlarımız tarafından örülen el sanatıdır. Çok zor bir sanattır. Atölyede 3-5 kişi yapmaya kalksak yetiştiremeyiz. Trabzon dışında Mardin-Midyat gibi turizmin daha çok yoğunluklu olduğu yerlerde revaçta. Kazaziye el sanatının patentinin burada olması bizim için çok büyük bir artı. Bütün atölyeleri burada. Buradan Türkiye’nin diğer şehirlerine gidiyor.”

BÜYÜK EMEK İSTİYOR

Havva Memiş: “Kazaziye Türkiye’nin her yerinde yapılan bir el sanatı değil. Nasıl bize ait bir el sanatımız olan hasır varsa; kazaziye de öyle…  Telkare mesela Ankara Beypazarı ya da Mardin’de patenlidir, bizde de patentli. Atölyelerimizin hepsi burada. Trabzon’dan ülkemize açılan ve gerçekten büyük emek isteyen bir el sanatı. Biz ayrıca, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğümüz ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın ortak yürüttüğü bir projenin girişimci kadınlarıyız.”

BURAYI BİLMEYEN ÇOK KİŞİ VAR

Vural Bey: “Bizim sektörde genelde kışın işler durur yazın hareket başlar. Bizden yerli ve yabancı turistler alışveriş yaptığı için dördüncü aydan sonra sezon başlar, onuncu aya kadar devam eder. Bu sene Araplardan dolayı işler iyiydi. Eskiden burada iplikçiler varmış sonradan kereste filan yaptılar. Burası bir bakırcılara, kuyumculara verilmiş olsaydı yani Erzurum’daki Taşhan gibi olsaydı çok daha iyi olurdu. Trabzon’da olup da burayı bilmeyen çok kişi var.”

TRABZON’UN EMEKÇİLERİNİ BULUŞTURAN YER: BEDESTEN

“Bedesten", kelime olarak Arapça bezz’den (pamuklu ya da keten dokuma) türeyen ve “bezzazlar çarşısı” anlamına gelen bezzazistan’ın yeni kullanım biçimidir. XVII. yüzyıldan itibaren bedesten olarak da kullanılmaya başlandığı, günümüzde ise bedestene dönüştüğü görülmektedir. Osmanlı mimarisini bire bir yansıtan Bedesten, tek kubbeli yapısıyla Trabzon’un kapalı çarşısı olarak adlandırılıyor.

Uzun yıllar marangozhanelerin hakimiyetinde kalan Bedesten, tarihi yapıların korunma bilinci ortaya çıktıktan sonra restorasyon çalışması yapılarak tekrar Osmanlı dönemi mimari yapısına kavuştu.  Bugün çarşının içerisinde hem kıymetli eşyalar satan hem de geleneksel el sanatlarımızı yaşatıp geçmişten geleceğe kuvvetli bir ağ oluşturmak için emek veren Trabzon’un kıymetli emekçi kadınlarını görüyoruz.

Bu aslında kentimizi için çok kıymetli. Bizi biz yapan değerlerin en başında el sanatlarımız gelmektedir. Bedesten Çarşısı’na giriş yaptıktan sonra birkaç dükkan gezip, esnafıyla hasbihal ettim. Yaz sezonunu bir hayli yoğun geçirdiklerini belirten esnaf, işlerin şu an durgun olduğunu, fakat bu durumun normal olduğunu belirttiler. Kentin önemli turistik yerlerinden biri olan Bedesten’e tabii ki yerli ve yabancı turistler akın edecekti, bunun aksi düşünülemezdi zaten. Fakat benim kafamı kurcalayan bütün bir kış boyunca esnaf kirasını nasıl ödeyecek?

Üç ay boyunca kazanılan para bütün bir kışı kurtarmaya yetecek miydi? Çok zor.

Alt kattaki dükkanları gezdikten sonra üst kata çıktım. Bilenler bilir. Sağ tarafta Osmanlı kahvehanelerinin günümüze yansıması olan kafe vardır, sol tarafta ise kazaziye el sanatının kıymetli emekçileri. Sol tarafa yöneldim ve içeri girdim. İğneyle kuyu kazar gibi işliyorlardı. Uzun uzun anlattılar yapılan bütün işlemleri… O eller gümüş tellerle sanat var ediyordu ve bu ellerin var ettiği sanatın adıydı kazazede.

Bedesten’in eşsiz mimarisiyle Türk geleneksel el sanatımızın kuvvetli temsilcisi kazazede, bu kentin önemli parçasından biri… Fakat ne yazık ki bugün hala Bedesten Çarşısı’nı bilmeyenler var. Hakeza kazaziyeyi de…
Gelecek nesil bu zenginliği bilmeli. Yüzyıllardır süregelen bu güzellikler yüzyıllar daha sürüp gitmeli.

Muhabir/Editör:Erol Taşkın
Etiketler