Başöğretmen, yani, “Cumhurbaşkanı olmasaydım, Eğitim Bakanlığı’nı almak isterdim” diyen Mustafa Kemal Atatürk anlaşılabilseydi, 40 yıl önce “hızlandırılmış”, son 15 yılda “karman çorman” eğitim sistemleri uygulanmaz, uygulanamazdı.

Çünkü, O’nun, yani son yüzyılın en büyük ender dehalarından Atatürk’ün Milli Eğitim’in temel hedefini şöyle tarif etmiştir:

“Milli Eğitim’in gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlâklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir.”

Kıssadan hisse; eğitim-öğretim programlarının ve sistemlerinin (daha doğrusu olmayan, ya da dün başka bugün başka haline getirilenlerin) bugün hangi amaçlar için yap-boz tahtasına çevrildiğini gözünüzün değil, aklınızın önüne getirip Başöğretmeninin tarif ve hedefi ile kıyaslayın. Bakın, ne görür, ne anlarsınız?

***

SUUDİ ARABİSTAN MI DEDİNİZ?

Aha; epey zaman Türkiye’yi sarıp sarmalayan, hele hele son 15 yılda zirveye taşındıktan sonra, ne menem bir şey olduğu ancak anlaşılan (tabii bazı çevreler tarafından) ılımlı İslâm teranesi, şimdi de Suudi Arabistan’da sahne alıyor!

“Hangi Suudi Arabistan’da?” diye soracak olursanız birkaç gerçeği hatırlatırım:

1-Sapkın ve bozuk düşüncelerin hakimiyetindeki Vahabilikle İslâm’ın bağrındaki en büyük düşman Suudi Arabistan’dır.

2-İslâm Kıblesi’ni, Kabe’sini, velhasılı kelâm en kutsal değerlerini barındıran, ama onların baş düşmanları ile, ille de Siyonizm, Yahudilik ve İsrail ile artık kanka olup, vicdanları sızlatan Suudi Arabistan’dır.

3-Hüsnü Mahalli’ye; “Namaz kılıp kılmamak önemli değil! Önemli olan camiye gitmek! Abdestli olup olmamak önemli değil! Nasıl olsa herkes ikiyüzlü. Böylesi rezil siyasal, dinsel, sosyal ve kişisel bir yapıda olan bir ülkede başka türlüsü de olamaz” şeklinde tarif yaptıran Suudi Arabistan’dır.

***

SAKLAMAK!

“Allah’ın bildiğini, kuldan saklamak” ben diyeyim “haramdır”, siz söyleyin “riyakârlıktır.” 

Ama, ne acıdır ki, birileri tarafından da; amaca ulaşmak için, böyle bir tercih şeytanca bir şekilde “mubah” sayılır hale geldi!

Eee boşuna denmemiş; “Şeytan büyük günahları işleyeceği zaman onları önce ilahi bir şekle büründürerek işe başlar!”