"Hiç gereği olmayan" tarifi ile Trabzonspor'a o kadar futbolcu transfer edildi ki; yazmaya kalksak köşenin tamamı yetmez.

Ama Koska ile başlayan ve Sosa ile Ocak 2018'deki ara transfere kadar mühür vurulan 120'ye yakın yabancı dan "işe yaradı" denebileceklerin sayısı iki elin parmaklarını geçmez.

Hele hele sonuncusu olan ve birilerinin soslayarak Trabzonspor'a kakaladığı (unutmayalım ki kakalayan var ise kakalanan da vardır) Sosa yok mu?

Adam cismen var, ruhen yok gibi dolaşıyor. Son Osmanlıspor maçında da olduğu gibi. O zaman şöyle diyelim mi? "Şut atmayan Sosa'yı şutlayın!"

***

İTALYA-TÜRKİYE İKİLEMİNDE İSTİFA MÜESSESİ...

2 haberden doğru olanı şöyle:

-"İtalya Futbol Federasyon Başkanı Carlo Tavecchio, Milli takımın 2018 FIFA Dünya Kupası finallerine gidememesi nedeniyle görevinden istifa ettiğini açıkladı."

*

Doğru olamayanı da şöyle:

-"Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, Milli takımın FIFA Dünya Kupası finallerine gidememesi nedeniyle görevinden istifa ettiğini açıkladı.!

*

Anlatmak istediğimiz şu:

Tek taraflı ve gerektiğinde en onurlu bir müessese olan "istifa" İtalya'da başka, Türkiye'de başka tarif üzerinden uygulanıyor. İtalya'da başarısız olanlar kendisi istifa ediyor. Bizde ki zat-ı muhteremlere ise "istifa et" denilmesi gerekiyor!

Yıldırım Demirören'e bu bile denilmediğine göre, varın bu ülkedeki zihniyeti ve demokrasi anlayışını siz değerlendirin.

***

BAKKAL OLAMAYAN, TRABZONSPOR YÖNETİCİLERİ!

Doğru söz, yanlış ağızdan çıkınca insan ister istemez tereddüt etmiyor değil!

Öyle ya; çıkar adama "Aynaya bak" derler mi, demezler mi?

Ama, artık klasikleştiği için "Burası Türkiye" diyerek, söyleyenin de, söylenenin de doğru olup olmaması hiç ama hiç önemli değil!

Çünkü, bu ülkede hemen hemen herkes, her konuda ya birilerine biat edecek, kendi kendi doğrusundan başka doğru tanımayacak kadar işi yobazlığa taşıdı, taşımaya da devam ediyor.

"Nereden icap etti?" diye sorabilirsiniz?

Hürriyet Gazetesi'nin 27 sayfasına 17 Kasım'da, "Bordo-Mavililerin eski yöneticisi Nevzat Aydın'dan zehir zemberek sözler" üst başlığı ile "Bakkal olamayacak adamı Trabzonspor'a yönetici yapıyorlar" şeklinde atılan manşeti görünce, gel de önce "Allah Allah" çekip, ondan sonra aynaları aklınıza getirip, sonra da "Doğru söze ne denir?" deme bakayım!

Bu tarifi; yani "bakkal olamayacak adamı" hiç spor yöneticiliği yapmamış olanlar kabul edip, ondan sonra Trabzonspor'un sırtından son 15 yılda "yönetici" titri edinenlerin biyografilerine bakarsanız, elde 3-5 kişi ya kalır ya kalmaz!

Ez cümle: Volkan Konak'ın "Türkiye ile O'nun T"si olan Trabzonspor'da", emaneti ehline, liyakate bakarak vermez iseniz, şimdilik bakkaldan, yakın bir gelecekte ise çakaldan bile söz edersiniz.

***

TAMAM DA, BIRAKIN ŞU PENALTI İŞİNİ...

Ya "öküzün altında buzağı", ya da, "kabahati hep kendi dışında" arayanlardan oluşan bir yığın olduk çıktık vesselâm!

Habire tartışıyor, tartışırken de habire kendimize yontup, kendimizin kararlarını doğru kabul ediyoruz.

Bakın; her zaman tekrarlıyor, hatırlatıyorum.

Bu ülkede hakimler bile ellerindeki dosya ve delillere rağmen bir olay, ya da konuda bırakın 6 günü, bırakın 6 ayı, hatta 60 yılda karar verip, bunların da önemli bir kısmı "haksız" olarak nitelenebiliyorsa, bir hakemin 6 saniye de verdiği penaltı kararı için kıyameti koparmanın ne akıl, ne de vicdan ile ilgili vardır. Hele hele televizyondan aynı pozisyonu defalarca seyretmemize rağmen neredeyse yüzde 50, yüzde 50 ayrı kanaatler ve kararlarda olduğumuz gerçeği de ortada ise! O zaman ben diyorum ki; "Bırakın şu penaltılara tartışma işini."