Çocuğa sınır koymak, bazen onu kısıtlamakla eş anlamlı gibi görünse de aslında çoğu zaman özgürleşmenin ilk adımı oluyor. Çünkü sınırlar, çocukların güven duygusunu pekiştiriyor ve onları belirsizliklerin yarattığı endişeden koruyor. Hem araştırmalar hem de uzman görüşleri, sağlıklı sınırların çocukların kendilerini güvende hissetmelerini sağladığını ve bağımsızlıklarını güçlendirdiğini ortaya koyuyor. Bu noktada Psikolog Seda Akçakaya, konuyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulunuyor.
Katı kurallar, esneklikten yoksundur ve çocuğun bireysel ihtiyaçlarını, duygu durumunu veya gelişimsel seviyesini göz ardı eder. Sağlıklı sınırlar ise hem net hem de esnektir; çocuğun gelişimine ve duygusal ihtiyaçlarına uygun şekilde belirlenir ve açıklanır.
Ebeveynler sınır koyarken nerede yanlış yapıyor?
Aile içinde benimsenen ebeveynlik tarzı, sınırların nasıl çizildiğini belirleyebiliyor. Bu dengeyi kurmak, çocuğun ihtiyaçlarını anlamak ve tutarlı davranmakla mümkün. Seda Akçakaya ebeveynlerin sınır koyma stillerini örneklendirirken şu kritik uyarıları yapıyor:
“Mesela otoriter ebeveynlikte sınırlar ve kurallar katı ve sert olarak belirlenir, esneme payı çok azdır. Çocukların duyguları sıklıkla ihmal edilir. Demokratik ebeveynlikte ise; sınırlar tutarlı, açıklayıcı ve çocuğun isteğine, gelişimine göre dikkatle belirlenir. İzin verici ebeveynlik tutumunda ise; sınırlar ya çok belirsizdir ya da hiç yoktur. İlgisiz ebeveynliğe bakacak olursak burada da sınırlar ya hiç belirlenmemiş ya da rastgeledir.
Tüm bu stiller göz önüne alındığında; tutarsız davranmak, aşırı otoriter bir tutum belirlemek veya tam zıttı şekilde hiç sınır koymamak, açıklama yapmamak ve suçlu hissettirmeye yönelik olarak duygusal anlamda manipüle etmek ebeveynlerin yaptığı en sık yanlışlar olarak karşımıza çıkmaktadır.”
Katı kurallar mı, sağlıklı sınırlar mı?
“Sakın yapma!” cümlesiyle belirlenen katı bir kural, çoğu zaman çocuğun duygu ve ihtiyaçlarını göz ardı edebiliyor. Oysa sağlıklı sınırlar hem net hem de esnek... Böyle bir çerçeve, çocuğun gelişimine uygun açıklamalarla destekleniyor ve cezalandırmaktan ziyade rehberlik sunuyor. Akçakaya sağlıklı sınırların çocuk gelişimi için ne kadar önemli olduğunu anlatıyor:
“Katı kurallar, esneklikten yoksundur ve çocuğun bireysel ihtiyaçlarını, duygu durumunu veya gelişimsel seviyesini göz ardı eder. Sağlıklı sınırlar ise hem net hem de esnektir; çocuğun gelişimine ve duygusal ihtiyaçlarına uygun şekilde belirlenir ve açıklanır. Katı kurallar cezaya odaklanırken, sağlıklı sınırlar rehberlik eder ve çocuğun öğrenmesine yardımcı olur. Sınırlar, çocuklara hangi alanlarda özgür olduklarını ve hangi durumlarda sorumluluk almaları gerektiğini öğretir. Kendi seçimlerini yapmaları için güvenli bir çerçeve sunar ve onlara problem çözme, öz disiplin ve özgüven geliştirme fırsatı verir.”
Sınır koymamanın sonuçları neler?
Kimse çocuğuyla sürekli çatışma yaşamak istemez. Ancak hiç sınır koymamak, uzun vadede çok daha büyük çatışmaların ve güvensizliklerin kapısını aralayabiliyor. Belirsiz bir ortamda büyüyen çocuklar, hem kendileri hem de çevreleri için tehlikeli sonuçlar doğurabilecek davranışlar sergileyebiliyor. Bu tabloyu Psikolog Seda Akçakaya şöyle çiziyor:
“Sınırların güvenilir, net ve tutarlı olmadığı ortamlarda büyüyen çocuklarda duygusal ve davranışsal birtakım güçlükler olduğu görülmektedir. Başkalarının sınırlarını tanımakta ve sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlanabilirler. Tüm bu belirsizlik ve kuralsızlıklar çocukta stres ve kaygıya yol açabilir.”
İletişim dilinin önemi: Anahtar kelime empati
Çocuklar kural veya sınır sözcüğünü duyunca savunmaya geçebiliyorlar. Bu yüzden, “Yapmalısın!” veya “Asla yapamazsın!” yerine, neden-sonuç ilişkisine vurgu yapan ve çocuğu anlamaya çalışan bir dil kullanmak çok daha yapıcı sonuçlar veriyor. Örneğin, “Bu oyuncağı neden paylaşman gerektiğini konuşalım” gibi bir yaklaşım, çocuğun olayı kavramasını kolaylaştırıyor. Burada anahtar kelime empati. Bu yaklaşımın etkisini Seda Akçakaya şöyle anlatıyor:
“Olumlu ve açıklayıcı bir dil kullanmak ve çocuğun yaşına uygun ifadeler ve örneklerle desteklemek iletişimi çok daha sağlıklı bir noktaya taşıyacaktır. Net ve tutarlı bir dil kullanmak oldukça önemlidir. Ancak şunu bilmeliyiz ki net olmak demek emir kipi kullanmak demek değildir. Emir verir gibi değil, rehberlik eden bir dil kullanmak önemlidir.
Özellikle çocuğun gönülsüz olduğu durumlarda duygularını anladığımızı belli eden bir iletişim dili kullanılmalıdır. Empatiyle yaklaşıldığında çocuk hem anlaşıldığını hissedecektir hem de empati geliştirmesine yönelik rol model olarak onu desteklemiş olmak demektir. Çocuğumuzu ikna etmek yerine çatışmaya girmekten ziyade ona seçenekler sunmak iş birliğini de artıracaktır.”
Her yaşın farklı sınırları var: "Adım adım ilerleyin"
Yeni yürümeye başlayan bir çocuktan ergenlik dönemine kadar, her yaşın getirdiği farklı ihtiyaçlar var. Sınırlar da bu ihtiyaçlara göre şekillendiğinde, çocuk hem potansiyelini daha rahat keşfediyor hem de kendini daha iyi ifade ediyor. Bu konuda yol gösteren Akçakaya, adım adım ilerlemenin önemini dile getiriyor:
“0-3 yaş gibi bebeklik döneminde güvenlik odaklı sınırlar ön planda olmalıdır. Ancak bu durum katı ve sınırlayıcı olmamalıdır. Çocuğun deneyimlemesi yasaklanmamalıdır. 3-6 yaşa gelindiğinde ise basit kurallar ve rutinler oluşturulmalıdır. 6-12 yaşta ise daha fazla sorumluluk verilerek sınırlar genişletilebilir. Ödevlerini zamanında bitirmek, kendi odasının düzeninden kendisinin sorumlu olması gibi... 12 yaş ve sonrasında ise çocuğun bağımsızlığına saygı duyularak kurallar müzakere edilebilir ve ortak kararla belirlenebilir.”
Sınırları test eden çocuğa nasıl yaklaşmalı?
Birçok ebeveyn, “Sözümü dinlemiyor, koyduğum kurala direniyor” diye endişelenebiliyor. Ancak çocukların sınırları zorlaması, aslında onların doğuştan getirdiği merak duygusunun bir yansıması. Bu noktada; "Önemli olan, ebeveynin bu itirazla karşılaştığında paniğe kapılmadan, soğukkanlı ve kararlı şekilde yaklaşabilmesi" diyor Seda Akçakaya.
“Çocuklar sınırları test ettiklerinde ebeveynlerin tepkisi, onların sınırları nasıl algılayacağını ve içselleştireceğini belirler. Demokratik ebeveynlik tutumunda olduğu gibi çocuk duygularının ve isteklerinin anlaşıldığını bilmeli ancak ebeveynler açıklayıcı olarak sınırları korumaya devam etmelidir. Kararlı tutum sergileyen ebeveynlerin karşısında çocuk sınırların önemini anlamakla birlikte bu sınırlar içselleştirilir ve öz disiplin geliştirilmeye başlanır.”
Kaynak: https://www.trthaber.com/haber/cocuk/cocuklara-cizilen-sinirlar-ozgurluk-mu-yoksa-kisitlama-mi-899272.html