A+ A-
Yorum
10

Ali Babacan; Biz bu ülkenin yönetimine talibiz

Yayın Tarihi: 22.10.2025 - 14:53
Ali Babacan: “Bize görev biçenlerin anlaması lazım: Biz bu ülkenin yönetiminin tümüne talibiz”
Kaynak:HABER MERKEZİ

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yeni Yol grubunda konuştu. Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleşen seçimlere, önümüzdeki günlerde belirlenecek asgari ücrete ve küçülen tekstil sektörüne değinen Babacan, “Biz bu ülkenin yönetiminin tümüne talibiz. Çünkü ülkeyi yönetmeye en hazır olan biziz. Sadece ekonomide değil, hükümetin sorumluluk alanının tümünde en detaylı hazırlığı yapan bizleriz” ifadelerini kullandı.

 

Ali Babacan, şunları söyledi:

 

“Bizim için Kıbrıs, millî bir davadır”

Sözlerine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına seçilen Sayın Tufan Erhürman’ı tebrik ederek başlayan Babacan, şu ifadeleri kullandı: “Sözlerimin hemen başında, son seçimlerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına seçilen Sayın Tufan Erhürman’ı tebrik ediyor, görevinde başarılar diliyorum. Bu seçimlerde, demokratik olgunluğunu ve kendi geleceğini tayin etme kararlılığını bir kez daha ortaya koyan Kıbrıs Türk halkını gönülden kutluyorum. Bizim için Kıbrıs, milli bir davadır. Kıbrıs Türkü’nün iradesi, kimliği ve egemenliği, hiçbir şart altında tartışmaya açılmayacak temel ilkelerimizdir. Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, garantör ülke sorumluluğuyla, Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve refahı için kararlılıkla çaba göstermeye devam edecektir.”

 

“Bazıları susabilir ama biz susmayacağız, mazlumun yanında dimdik duracağız”

İsrail’in 13 Ekim’de ilan edilen ateşkesi bozmasını değerlendiren Babacan, “Gazze’de iki yıldır süren yoğun çatışmaların ardından, geçici de olsa bir ateşkes mutabakatına varılması, insani yardımların ulaşmaya başlaması ve Gazze’nin yeniden inşa sürecinin önünün açılması memnuniyet vericidir. Birleşmiş Milletlerin yanısıra, Türkiye, Mısır ve Katar gibi ülkelerin şu ya da bu şekilde sürece dahil olması, bölgesel diplomasi kanallarının işlemesi, barış yolundaki adımlar için bir umut oluşturmuştur. Ne var ki, ilk günden bu yana ateşkes ihlalleri sürüyor. Gazze kaynaklı haberlere göre, ateşkesin ilanından bu yana, İsrail 80 saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılarda 97 kişi öldü, 230’un üzerinde kişi yaralandı. İnsani yardım taşıyan tırların sayısı, yakıt ve diğer lojistik ikmal akışı hedeflenen düzeylere ulaşmadı. Geçiş kapıları hâlâ kapalı veya kısıtlanmış durumda Bu tablo, ateşkesin çok çok kırılgan olduğunu ve güvence altına alınması gerektiğini gösteriyor. Hatırlarsanız ilk gün söylemiştim. ‘Ateşkes sonrası İsrail’in yeniden saldırıya geçmesinin önünde hiçbir engel yok’ demiştim. ‘Bu anlaşmada uluslararası garanti mekanizmaları yok, sadece Trump’ın ve Netanyahu’nun verdiği sözler var’ demiştim. ‘O sözlere güvenmek mümkün değil’ demiştim. ‘Mazlumun kaderi, zalimin iki dudağı arasına bırakılamaz’ demiştim. İşte sonuç: Ateşkesten bu yana 97 Filistin’i kardeşimiz daha öldü… Bazıları susabilir ama biz susmayacağız! Mazlumun yanında dimdik duracağız” dedi.

 

“Ümit ediyoruz ki, önümüzdeki dönemde komisyonun iktidar kanadı, çoğulcu demokrasinin ve katılımcılık anlayışının gereğini yapar”

TBMM’de kurulan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarını da değerlendiren Babacan: “Grubumuzun üç milletvekiliyle temsil edildiği komisyon bugüne kadar önemli dinlemeler yaptı. İçeriğine katılalım ya da katılmayalım, komisyonun dinlediği misafirleri de, ifade edilen görüşleri de, bu görüşlerin demokratik bir olgunlukla kayda geçirilmiş olmasını da kıymetli bulduk. Bu komisyonun artık nihai bir rapor aşamasına geçmesi gerekiyor. Bu rapor örgütün fesih ve tasfiyesiyle ilgili bir hukuk çerçevesi oluşturacak. Bir sonraki aşamada ise, komisyonun adında ve görev tanımında belirtildiği üzere; demokrasi, temel haklar ve özgürlükler konusunda bir perspektif vermesini önemli buluyoruz. Ümit ediyoruz ki, önümüzdeki dönemde komisyonun iktidar kanadı, çoğulcu demokrasinin ve katılımcılık anlayışının gereğini yapar. Umarız ki, bugüne kadar sürdürülen mutabakat arayışı bundan sonra da devam eder” ifadelerini kullandı.

 

“Kusura bakmasınlar, hiç kimse bizim ne polisimize ne de askerimize ‘düşman’ diyemez”

Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da düzenlenen yürüyüşte meydana gelen olaylara değinen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Öte yandan, önemle vurgulamak isterim ki, son derece hassas bir süreçten geçmekteyiz. Siyasi partilerin çok özenli hareket etmesi gereken bir dönemdeyiz. 1000 yıllık kardeşlikten bahsederken, barış dilini hâkim kılalım derken, herkesin sözüne, sloganına dikkat etmesi gerekir. Toplumumuzun geniş kesimlerini rahatsız edecek, toplumun sinir uçlarıyla oynayacak söz ve hareketlerden kaçınmak gerekir. Kusura bakmasınlar, hiç kimse bizim ne polisimize ne de askerimize ‘düşman’ diyemez. Diyenler de bizi karşısında bulur. Görevinin başında olan, aldığı talimatın ve kanunun gereği olarak görevini yapan polisimizden düşman diye bahsedilmesi sorumlu bir dil olmaz, barışın dili olamaz. Bin yıllık kardeşlikten bahsederken, polisimizi ya da askerimizi düşman diye kodlayan bir dil kabul edilemez. Geleceği böyle mi kuracağız Allah aşkına” dedi.

 

“Toplumun fakir yarısı toplam servetin sadece %4'üne sahip”

Ali Babacan, ekonomiye dair ise “Ülkemizde büyük bir ekonomik kriz var. Ülkemizde geçim derdi var, geçim. İnsanlar ay sonunu getiremiyor. Millet aç arkadaşlar. Sırtını devlete dayamamış her bir sektör kan ağlıyor. Milletin ekmeğini, devlete çöreklenmiş menfaat şebekesi yiyor. Türkiye'de servetin %40'ı nüfusun %1'inin elinde. Toplumun fakir yarısı toplam servetin sadece %4'üne sahip. Üstüne basa basa söylüyorum: Türkiye’de büyük bir servet transferi yaşandı, yaşanıyor. Çünkü bunlar fakirden alıyor, zengine veriyor” ifadelerini kullandı.

 

“Rekabete açık, devlet tarafından desteklenmeyen sektörler maalesef bir bir küçülüyor”

Tekstil sektörünün yaşadığı sorunlara değinen Babacan, “Bilhassa rekabete açık, devlet tarafından desteklenmeyen sektörler maalesef bir bir küçülüyor arkadaşlar. Bunlardan biri de tekstil ve hazır giyim sektörü. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin rakamlarıyla ifade ediyorum; Son 3 yılda sektörün toplam üretimi %22 düştü. Yani toplam 7 milyar dolarlık bir üretim kaybı var. Aynı dönemde sektörde çalışanların sayısı %28 azaldı. 210 bin kişi işini kaybetti. Hazır giyimde dünya pazarlarından aldığımız pay ilk defa %3’ün altına düştü. Çünkü Türkiye’de alın terinin, akıl terinin kıymeti kalmadı. Binlerce kişiye ekmek kapısı olan bir sektör, iktidarın etrafındaki menfaat şebekesine yarar sağlamadığı için, gözden çıkarılmış durumda” dedi.

 

“Asgari ücreti vatandaşlarımızın umut ve güvenini artıracak şekilde gerçek enflasyon üzerinden belirleyin”

Ali Babacan, asgari ücret komisyonuna da seslendi: “Vatandaşın cebine, esnafın tezgahına, çiftçinin tarlasına yansıyan gerçekler ortada. Asgari Ücret Komisyonu bu hafta ilk toplantısını yaptı. Herkesin gözü, kulağı alınacak kararda. O masadakiler için asgari ücret sadece bir rakam olabilir. Ama bizim için bir ailenin sofrasıdır, bir çalışanın onurudur, bir emekçinin hakkıdır, bir çocuğun yarınlarıdır. Daha önce de söyledik: Sabit gelirli vatandaşımıza ‘sabır’ demek, onların alın terini, emeğini görmezden gelmektir. Bu yüzden asgari ücret, vatandaşımızın yaşam standartlarını yükseltecek, adil ve gerçekçi bir düzeyde belirlenmelidir. Şimdi iktidara bir çağrı yapmak istiyorum. Gelin eğip büktüğünüz rakamları artık bir kenara bırakın. Asgari ücreti vatandaşlarımızın umut ve güvenini artıracak şekilde gerçek enflasyon üzerinden belirleyin.”

 

“Ülkeyi yönetenler, kendi hatalarının faturasını millete ödetmeye devam ediyorlar”

“Şu anda ülkeyi yönetenler, kendi hatalarının faturasını millete ödetmeye devam ediyorlar. Biz bu salonda grup toplantımızı gerçekleştirirken şu anda üst katta Plan ve Bütçe Komisyon’unda halkımızın vergi yükünü daha da artıracak bir torba yasa teklifi görüşülüyor. Bu torba yasada araç alım satımından harç alınması, mesken kira gelirlerinde istisnaların kaldırılması, sosyal güvenlikteki istihdamı destekleyici bazı indirim ve istisnalarının kaldırılması başta olmak üzere pek çok düzenleme var. Aslında yapılan, maliye politikasını vergiye, harca, haraca ve cezaya dayandırmaktır. İster torba yasaya bakın, ister 2026 bütçe yasa teklifine; tasarruf adına ne var Allah aşkına? Yahu, enflasyonla mücadelede maliye politikası önemlidir ama, bunların tek bildiği vergiye, harca, cezaya bindirmek. Enflasyonu düşürmede yardımcı olan asıl maliye politikası aracı tasarruftur, tasarruf.”

 

“Bakkalın yanında 2 ay çıraklık yapmayanlar bu ülkenin ekonomisini yönetmeyi başaramazlar”

Komisyonda görüşülen torba yasaya dair açıklamalarda bulunan Babacan, “Vergiyi kimden alıyorlar, bu bindirecekleri vergileri, komisyonda görüşülen kim ödeyecek? Milyonlar ödeyecek. O vergilerden topladıkları faizi kime ödeyecekler? Zaten parası olana ödeyecekler. Servet transferi dediğim tam da bu. Olmayandan alıp olana aktarmak bu. ‘Kiraları beyanname altına alacağız’ diyorlar. ‘Aylık 10 bin lira bile kira geliri olan bundan sonra beyanname verecek, biz bundan vergisini alacağız’ diyorlar. Milyonlarca vatandaşımızı bir yandan beyanname sorumluluğu altına alırken bir yandan da ‘Üç kuruş, beş kuruş kiranın da vergisini almaya çalışacağız’ diyorlar. Araç alım satımına yeniden harç getiriyorlar. Bunlar inanın bilmiyorlar. Türkiye’de açık söylüyorum, Mahmutpaşa’da, Çıkrıkçılar’da esnaflığın, ticaretin gerçeğini bilmeyenler, onu bırakın, bir bakkalın yanında 2 ay çıraklık yapmayanlar bu ülkenin ekonomisini yönetmeye soyunduysa beceremezler, başaramazlar, olmaz.”

 

“16 milyon insanın ümidine, emeklilik birikimine kastediyorlar”

“Bir başka hata, şu andaki torba yasada. Bireysel emeklilik sisteminin canına okuyacaklar. Açık söylüyorum. Bu sistemi biz kurduk. Şu anda 10 milyon vatandaşımız gönüllü olarak, 6 milyon vatandaşımız otomatik katılımla bu sistemin içerisinde. 16 milyon vatandaşımızı ilgilendiren bir konu. 20 milyar dolardan fazla bir tasarruf birikti. Biz memleketin tasarruf oranını yükseltmek için, ‘Ak akça kara gün içindir’ demek için bu sistemi kurduk. Önce %25, sonra %30’a çıkan bir devlet katkı oranı getirdik. Dedik ki vatandaşa sen 100 lira koy, biz de devlet olarak yanına 25-30 lira koyacağız dedik. Vatandaş da buna güvendi, parasını bireysel emekliliğe yatırdı, yatırıyor. Şimdi torba yasada Cumhurbaşkanı’na devlet katkı oranını %0’a indirme yetkisi veriyorlar. 16 milyon insanın ümidine, emeklilik birikimine kastediyorlar. Siz bu kafayla nasıl güven oluşturacaksınız? Devlette devamlılık esastır. 16 milyon insanı bu sistemin içine sokup benim keyfime göre devlet desteğini sıfırlayabilirim yetkisi alıyorsunuz bu yasayla.”

 

“IMF’in programlarında bile bu kadar zalim vergi düzenlemeleri olmaz”

“Mesele ekonomiyse mesele güvendir, öngörülebilirliktir. Şu andaki torba yasa bir IMF programından beter düzenlemeler getiriyor. Ben IMF ile çalıştım, çalışmak zorunda kaldım. Bu ülke 19 kere IMF ile stand-by anlaşması yapmış. IMF’ten hiçbir zaman kurtulamamış. 19. Stand-by anlaşmasını biz tamamladık. 2008’de IMF’ten kredi almayı kestik, 2013’te son taksitini biz ödedik. IMF’in programlarında bile bu kadar zalim vergi düzenlemeleri olmaz. Her IMF programının yanında bir de sosyal program olur. Bunlarınki IMF’siz IMF programından da beter bir uygulama, böyle bir şey yok. Biz en zor şartlarda, 20 tane bankanın battığı dönemde genel sağlık sigortasını getirdik. Her bir vatandaşımızın devletin sağlık güvencesi altına girmesini sağladık. 20 tane bankanın battığı, Türkiye’nin borcunu ödeyip ödeyemeyeceğinin tartışıldığı dönemde Şartlı nakit desteğiyle evladını okula gönderen her bir anneye para ödemeye başladık. 2003’te en zor şartlarda bunu yaptık. Sosyal kaygısı olmayan bir ekonomi programı olmaz, düşünülemez. Hiç merak etmeyin. Bu ülkeyi nasıl IMF programlarından, IMF borcundan kurtardıysak. Nasıl IMF’e kredi açan, IMF’e borç veren bir ülke konumuna getirdiysek inşallah ülkeyi bu zalim uygulamalardan da kurtaran biz olacağız” şeklinde konuştu.

 

“Bize görev biçenlerin anlaması lazım: Biz bu ülkenin yönetiminin tümüne talibiz”

“Bu günlerde bize görev biçenler yine çoğaldı. Onların şunu anlaması lazım. Biz bu ülkenin yönetiminin tümüne talibiz. Çünkü ülkeyi yönetmeye en hazır olan biziz. Sadece ekonomide değil, hükümetin sorumluluk alanının tümünde en detaylı hazırlığı yapan bizleriz. Her sorunun çözümü bizde var. Her alanda dürüst ve ehil kadrolar bizde var, bu salonda var. Mesele ülkeyi yönetmekse, bu konuda tevazu göstermeyeceğiz. Her türlü iddiaya varım, bu ülkeyi yönetmeye iktidar partisinden de, ana muhalefet partisinden de daha hazırız. İtirazı olan varsa, hodri meydan. Geçelim kameraların karşısına, canlı yayında ister Sayın Özel’le, ister Sayın Erdoğan’la geçelim. Canlı yayında kameraların karşısında 5 saat boyunca eğitim konuşalım, istihdam konuşalım. Siz de anlatın, biz de anlatalım. Millet karar versin, kim daha hazır. 5 saat dijital dönüşüm ve teknoloji konuşalım. Kim daha hazır görsün insanlar. 5 saat yargı reformu konuşalım, 5 saat tarım, 5 saat sağlık... Kim daha hazır görsünler. Var mısınız? Üstelik çok iyi biliyoruz ki hukuk olmadan, adalet olmadan bu ülke hiçbir sorununu çözmez, çözemez. Şeffaflık olmadan, fırsat eşitliği olmadan bu ülke topyekûn zenginleşemez. İktidara öbeklenmiş menfaat şebekesi dağıtılmadan bu ülkede gelir ve servet adaleti sağlanamaz. Bunu anlamayanlarla da bizim iş birliğimiz olmaz.”

 

“Doğru bildiğimiz yoldan ayrılmayacağız”

“Sağlam adımlara yürümeye devam arkadaşlar. Durmayacağız. Doğru bildiğimiz yoldan ayrılmayacağız. Her adımımızda hukuk olacak, adalet olacak. Her politikamızda insan onuru olacak, aile olacak, milli değerler olacak. Her hamlemizde üretim, istihdam ve topyekûn zenginleşme olacak. Her kararımızda şeffaflık ve hesap verebilirlik olacak. Bu büyük ve güzel ülkemize gerçek huzur ve refah ancak böyle gelecek. Ama biz inanıyoruz: Adalet, özgürlük ve demokrasi bir araya geldiğinde, Türkiye hak ettiği yarınlara kavuşacak. Ve her evde, her sofrada, her yürekte umut yeniden filizlenecek. İşte tam da bunun için varız. Dünden daha kararlı ve daha da inançlıyız. Buradayız, bir aradayız. Ve hazırız.”

Muhabir/Editör:Burak Çimşit
Etiketler