İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, 'Birinci Vazifen' mitingi için geldiği Bursa Osmangazi Meydanı'nda Bursalılara seslendi.
Dervişoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"Başta bize, bugün ev sahipliği yapan Bursalı kardeşlerim! Yurdun dört bir yanından kalkıp buraya gelen, Dertte bir, tasada bir kardeşlerim, hepiniz hoş geldiniz.
Bu meydanda bulunan, ekranları başında bizleri izleyen, hangi partiden olursa olsun
seçim sandığında mührünü basarken, “bu ülkeye hayrı dokunsun”, evlatlarıma daha iyi bir gelecek olsun” diyen, aklı temiz, kalbi temiz, niyeti halis kardeşlerim! Hepiniz hoş geldiniz. Eli öpülesi şehit anaları, onların bize emaneti aileleri, alınları öpülesi kahraman gazilerimiz hoş geldiniz. Hangi siyasi partiye gönül vermiş olurlarsa olsunlar, çağrımıza uyarak millet ve memleket aşkıyla meydanımızı şereflendiren vatan sevdalıları hoş geldiniz. Biliyorum hepimiz, başka pencerelerden de baksak; aynı gözle baktık. Aslında tek bir şey istedik. Tek bir manzara istedik! Güzel bir Türkiye istedik.
Abad bir memleketi, Mutlu insanları, sağlıklı çocuklarımızı görmek istedik. Yeşili istedik dört bir yanımızda, maviliği istedik göz alabildiğince, elbette al bayrağı istedik üzerimizde. Ne Mutlu Türk’üm diyene sözlerindeki Türklük kadar Mutluluğu da istedik.
İşte bize çok gördükleri budur! Bizden esirgedikleri budur ! Biliyorum! Ama sen de bil ki suçlusu ne o seçmen, ne bu seçmendir. Bize bunu çok gören yanındaki değildir, arkandaki de, karşındaki de değildir! Bir vakitler, güvendiklerin, inandıkların,
Oy verip, Makam emanet ettiklerindir. Makama oturup, sana selamı sabahı kesenlerdir. Bunların yüzünden; Önce sen kardeşine küsme, komşunla kavga etme.
Bil ki herkesin sırtındaki dert küfesi doludur. Sen onun küfesini azaltacaksın, o da seninkini. Nasıl ki Sevinçler paylaşarak çoğalırsa dertler de paylaşarak böyle azalacak.
Millet olmanın gereği budur! Emin ol ki sevinçleri de kıvançları da çoğaltacağız! Birlikte, hep birlikte yapacağız bunu!
Bunca derdi reva gördükleri yetmezmiş gibi, şimdi bizi dertlerimizle bölmeye çalışıyorlar. Sevinçsiz bıraktıkları Türk Milleti, yoksul bıraktıkları Türk Milleti, akıllarınca korkup siner zannettikleri Türk Milleti, dertlerinde de ayrışsın istiyorlar!
Oysa ki; dertlerimiz ortak bizim! Onları Çözmeyen de arttıran da aynı. Bursa’daki Mert de işsiz, Diyarbakır’daki Dilan da. Muğla’da Halime ablam da doktorsuz, Van’daki Berfin bacım da. Samsun’daki ana da, Mersin’deki de çorbasını kaynatamıyor. Çağlayan’da da aynı figan var, Hakkari’de de aynı feryat var! Herkes adalete hasret! Mardin’de Şeyhmuz amca torununa harçlık veremiyor, Ankara’da emekli Hasan abi de bayramlarda mahcup!

"BU DERTLER SADECE SENİN BENİM UMURUMDADIR"
Peki bu dertler kimin umurundadır? 25 yıldır çözmeyip nemalanınların mı? Emin ol sadece senin benim umurumdadır ! 81 ilde, 86 milyonun Hali böyleyken; Şimdi karşımıza çıkmış, “Her derde deva diye” ilaç satıyorlar. İsmi Terörsüz Türkiye.
Meclise de kaçak eczane kurmuşlar! Bu İlacın özü zehirdir. Zehrin yapacağı da bellidir:
Yoksul, yoksula düşman, mazlum, mazluma düşman, dertlerinde bile bölünmüş, parçalanmış bir vatan, benim itirazım bunadır! İsyanım bunadır! Yüreğimdeki sönmeyen yangın da, bu kapkara düzeni yıkmaya ettiğim yeminim de bundandır!
Kardeşlerim, buraya bizi, içimizdeki bu yangın getirdi. Tek başımıza taşıyamadığımız dertler getirdi. Gülmeye hasret kalmış, asık yüzlerden bıkmış, ne yapsa, kimseye yaranamamış kalplerimiz getirdi. Gözyaşlarımız getirdi, ama sileceğiz onları. Feryatlarımız getirdi, ama duyacağız onları. Kaygılanmayın kardeşlerim! Bakın her yanınıza yalnız değiliz! İnanın kendinize, çaresiz değiliz! Bilin ki bu vatanın gerçek sahipleriyiz, sahipsiz hiç değiliz! Ne diyor Mehmet Akif?

1913’de Balkanların kaybedildiği bir karanlık içinden:
“Sâhipsiz olan memleketin batması haktır; Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar... Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.” diye haykırıyordu. Dünden bugüne değişen bir şey yok. Dertlerimiz büyüktür.
Hiçbirini erteleyemeyiz! Bugünden her şeyi yapmak, görevimizin icaplarını yerine getirmek zorundayız. Bizi bu meydanda toplayan tarihe karşı yüklendiğimiz yüksek sorumluluğumuzdur... Allah hepinizden razı olsun. Bu milletin sahipsiz olmadığını,
Güce değil, Hak’ka taptığını, hürriyet ve istiklal sevdalısı olduğunu, cümle aleme ispat ettiniz...
İyi ki varsınız…
İyi ki benim büyük ailemsiniz…
Sizlerle iftihar ediyorum.
Başımı bir kere yere eğdirmediniz…
Allah şahit olsun ki, ben de sizlerin başı yere eğdirmeyeceğim!
Biliyorum,
Dört bir yandan dertlerimizle geldik buraya. Yükümüz ağır, sırtımızdaki kamburlar büyük. Gönüller yorgun, gözler nemlidir. Boğazlarımız düğümlü, yutkunamıyoruz
Artık nefes bile alamıyoruz. Ellerimiz sıkılı yumruk. Öfkemiz birikmiş! Acılarla yoğrulmuş ruhlarımız yorgun biliyorum. Ama buradaysak, sen de bil ki tükenmedik.
Kavuştuysak, asla tükenmeyeceğiz.
Biliyorum...
Bursa’nın yeşili küle dönmüş.
Sadece orman, ağaç yanmamış,
Canlar yanmış, ruhlar kavrulmuş.
Görüyorum...
Ellerde yanıklar, sargılar var. Bir ağacı, bir canı kurtarmak için o yaralar.
Çaresizlik mi, sahipsizlik mi? Neden diye soruyoruz her birimiz neden?
Oysa ki nedeni belli; Geldiği yeri unutmuş, koltuğunu vatan belleyenler, Türklüğünü unutmuş, makamını şahsiyet zannedenler, Milletinden kopmuş, hayatı ona zehir edenler getirdi bizi hallere. Peki çare nedir? Sen ne yapacaksın diyorsunuz?
Diyorum ki;
Her ne yapacaksak beraber yapacağız! Başımıza her ne gelecekse beraber gelecek! Siyaset; sen, ben, biziz! Mücadele; sen, ben, biziz! Muzaffer olacaksak beraber olacağız!
O yüzden sen karar vereceksin kardeşim! Yel değirmenlerine karşı mı dövüşeceğiz?
Yoksa, zalimlere karşı mı? Yanımızdakinin ekmeğine mi göz dikeceğiz? Yoksa ekmeğimizi çalanların karşına mı dikileceğiz? Bizi ayıranlara mı uyacağız? Yoksa bizi ayıranlara rağmen bir arada mı kalacağız? Emin ol kaderimiz işte böyle yazılacak!
Sen yazmazsan, onu başkaları yazacak! Onlar yazarsa izmihlal! Sen, yazarsan istiklal olacak!
İşte, Daha haftası dolmadı! Peygamber ocağında evlatlarımızı, susuzluktan yitirdik. Susuzluktan!
İşte, Daha 40’ı çıkmadı. Terörist ininde 12 şehit verdik. 500 liralık aleti çok görmüşler evlatlarımıza! Senin, benim dışında kimsenin umurunda olmadı. Ortakları PKK incinmesin diye, şehitlerimize kim kıydı, diyemediler...

Daha kaç gün oldu;
Yangında 10 kahramanımızı kaybettik.
Dünya lideriyiz diye caka satan bu zihniyet,
100 liralık fosforlu yeleklerle ateşe yürüttü evlatlarımızı!
Yine senin, benim umurumdaydı!
Daha 6 ay önce, Kartalkaya’da diri diri yandı insanlarımız. Ortada, Senin benim vicdanımızdan gayrı tek bir sorumlu yok.
Bizim vazifemiz! Bunu anlamayana anlatmak, görmeyene göstermek, duymayana, duyurmaktır. Adaleti ahirete bırakmadan, bu dünyada sağlamaktır.
Çünkü Sadece evlatlarımızı kaybetmiyoruz. Sadece analar, babalar, eşler, çocuklar ağlamıyor. Ne sadece ormanlar yanıyor, ne de binalar yıkılıyor. Her sorumsuzluklarında devlet yıkılıyor. DEVLEET !!! Milletimiz ayrışıyor, yalnızlaşıyor.
Yıkılan da yarınlar oluyor. Her kanunsuzlukta, eşitlik yok oluyor. Her adaletsizlikte birliğimiz çatırdıyor. Her ihmalde, içimizdeki inanç ölüyor. 25 yıllık çürümüşlüğün bize kader diye sattığı şey budur ! 25 yıllık çöküntünün bize reva gördüğü hal budur !
İşte şimdi, Şahitliğinizde Soruyorum!
Türk Milleti, böyle bir çaresizliğe, ne zaman kader demiştir?
Türkiye, bir avuç eşkıyaya, hayduta, soyguncuya ne zaman eyvallah etmiştir?
Türk Milleti, şerefini, haysiyetini, gururunu ne zaman çiğnetmiştir?
Bunu son defa denediklerinde, hattı değil, sathı savunduk. O satıh bütün vatandır dedik!
Ya istiklal, ya ölüm dedik!
Her gün öleceğimize, bir kere ölürüz dedik!
Bunlar bu imanı unuttu. Bizim kaderle olan imtihanımızı unuttu! Bizim tevekkülümüzün, mücadeleyle örüldüğünü unuttu! Peki bunlar unuttu
Bizler de mi unuttuk?

Lokmamızdan kesip, binbir emekle büyüttüğümüz evlatlarımızdan,
Onların, geleceğinden ve hayallerinden vaz mı geçtik!
Burada binleriz. Nenelerimiz, analarımız, bacılarımız, atölyelerde, taşlı yollarda, susuz tarlalarda, bu toprağa ter akıttılar, bundan vaz mı geçtik?
Ayakta çarık, üstte yırtık gömlek, Elde eski bir mavzerle, Sakarya’da, Kocatepe’de, Sivrihisar’da, İzmir’de, Bursa’da can verdi ecdadımız, atalarımız. Bize bir devlet, bölünmez bir millet miras bıraktılar. O büyük emanetten şimdi vaz mı geçtik?
106 sene önce, “Vatan ve namus” diye çıktığımız müdafaadan vaz mı geçtik?
Hürriyet ve İstiklalimizden, şeref ve haysiyetimizden, Cumhuriyetimizden vaz mı geçtik?
Türk olmaktan, Ne Mutlu Türk’üm diyene, sözünün bu milletinin birleştirici gücü olduğu gerçeğinden vaz geçtik mi?
Vatanı arazi, toprağı beton, davayı ihale bilenlerin bizden istediği budur! Bunlardan vazgeçmemizdir! “İlaç” diye önümüze koydukları zehir budur!
BURAYA, “BİRİNCİ VAZİFEN” DİYEREK GELDİK!
Bu yüzdendir ki, buraya, “BİRİNCİ VAZİFEN” diyerek geldik !
Vazifemizin gereği için geldik!
“TÜRK İSTİKLALİNİ, TÜRK CUMHURİYETİNİ, İLELEBET MUHAFAZA VE MÜDAFAA ETMEYE GELDİK”
Toparlanın! Safları sıkılaştırın! Anadolu’muza yeniden yerleşmeye geldik! Vatanımızdan vazgeçmeyeceğimizi haykırmaya geldik! Türk Milletinin ahı var, Çıkacak!
Türk Milletinin hakkı var! Alacak! Bugün Türk Milleti, ölümle değil, yaşamakla imtihan olacak. Biz o imtihanı vereceğiz. En çok Yaşamayı umursayarak!
Bizi ölümlerle sınayanlara inat! Türk Milleti kıvançla, sevinçle yaşayacak!

"FİLMİN BAŞINDA YİNE ERDOĞAN VAR"
Senaryosu Okyanus Ötesinde yazılan bu devam filminin, yine başrolünde Erdoğan var.
Ama bu sefer kadro kalabalık. Kurulan İhanet koalisyonu ile; Türk Milletini ayrılık gayrılık cehenneminde yakmak isteyen herkes, Kadroya dahil olmuş durumda.
Kandil, İmralı, Balgat derken, bizim Türkiye’mizi yıkıp, “Başkalarının Türkiye’sini” kurmak için; Tüm ihanet odakları bu şer ittifakında toplanmışlar. Buna da “YENİ” diyorlar. 106 yıl sonra tekrar bir araya geldikleri için “yeniden” diyorlar. İhanet aynı, failler aynı, niyet aynı, yöntem aynı. Ömür boyu başkanlık için, O pazarlık masasına koydukları aynı: Ecdadın, sen ve evladın. Dünün, bugünün, yarının. Devletin, kimliğin, vatanın! Tartışma masasına yatırılma istene budur!
Ormanlar yanarken, kıllarını kıpırdatmayıp, yerine madenlerin, otellerin hesabını yapıyorlarsa, kıyıların, derelerin katledilmesine ferman çıkarıp, gökdelende “KAT”, santrallerde “SENT” hesabı yapıyorlarsa, Ortadoğu’da cehenneme dönmüş, Irak’tan, Suriye’den, Lübnan’dan ilham alıp, katil İsrail’e hayat alanı bahşeden bir Türkiye hesabı yapıyorlarsa, sonuç ayan beyan bellidir.
Türk’süz Türkiye’nin, Cumhuriyet’siz Türkiye’nin sensiz bir Türkiye’nin hesabını yapıyorlar. Çünkü, 25 senedir, alıştılar. Türkiye’yi çürüterek, iktidarda kaldılar… Türkiye’yi küçülterek, büyüdüler. Türkiye’yi fakirleştirerek, zenginleştiler.
Milletten aldıkları her yetki ile; Sadece kendi işlerini çözdüler. Milleti açlıkla, sefaletle, korkuya, baskıyla ezip her seferinde Türkiye’yi çözmek için çabaladılar.
Bugün siyasetçiler tutukludur. Belediye başkanları tutukludur. Gazeteciler tutukludur. Gençler tutukludur. Kimileri zindanlarda, kimileri ev hapsindedir. Toplum topyekun baskı ve tehdit altındadır. Gerçekler karartılsın diye, ekranlar karartılmaktadır.
"GERÇEĞİ SESSİZLİĞE GÖMMEYE ÇALIŞIYORLAR"
Gerçeği sessizliğe gömmeye çalışıyorlar. Oysa gerçek, hiç kimsenin alkışına ihtiyaç duymaz. O sebeple buradayız ve gerçeklerle kolkolayız. Yalanlarla, iftiralarla, şantajlarla bina edilen istibdatı, gerçeğin yanında durarak yıkacağız!
Sanıyorlar ki, solacak bu milletin içindeki cevahir! Bu istibdat mutlaka yıkılacaktır!
Üniversitesine sahip çıkan genç kardeşlerim yıkacak! Emeğinin, alın terinin peşindeki bu emekçiler yıkacak! Toprağına ektiği her tohumda, sabır ya rabbim diyen köylü, yıkacak! Kaynattığı çorbaya, “sen evlatlarımın bahtını yolunu açık et ya rab” diye duasını katan analar yıkacak! Bu ülkenin aydın insanları yıkacak! Unutmayın, istibdat, itilmeden yıkılmaz!
Hürriyet, hepimizin izzet-i nefsidir, şerefidir!
Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet!
Bir buçuk yıldır. Her yerde, her kürsüde, her ekranda, mikrofonda bu yangının alarmı çalıyorum!
“Bugün dahili ve harici ortakları ile giriştikleri ihanet Türkiye’yi göz göre göre yakacaktır!” diyorum.
“Ulus devletimizi, Cumhuriyetimizi, üniter yapımızı yakacaktır. Türkiye’yi “Bölünme ve parçalanma cehenneminin ateşine atacaktır”. diyorum.
Bu ihanetin nereye varacağını biliyorum, görüyorum! Beni anladığınızı da biliyorum.
Benim bildiğimi benden daha iyi bildiğinizi de biliyorum! O yüzden bu şer ittifakını birlikte durduracağız! Eşgalleri bellidir! İsimleri bellidir! Amaçları da bellidir. Daha geç olmadan, bu vatan yanmadan, harekete geçeceğiz!
Çaresi vardır, çaresiz değiliz; Kuvvetimiz vardır, kuvvetsiz değiliz. Bu vatanın sahibi biziz, sahipsiz değiliz! Birinci vazife hatırımızdadır!
Korkma!
Yurduna Alçakları Uğratma!
"BİZİM BU GÜNAHA ORTAK OLMAMIZI İSTİYORLAR"
Hiçbir şey bir günde olmadı. Önceden hazırladıkları zehri, bize yavaş yavaş zerk ettiler.
Hatırlayın, 2011’de başlayan Suriye iç savaşına, Türkiye’yi göz göre göre soktular.
Daha o günlerde mayınları temizleyip, sınırları açıp, Türkiye’nin nüfusunu değiştirmeye başladılar.
Suriye iç savaşıyla birlikte, ilk ihanet süreci de 2011’de başladı. Şam yönetimi düşmeyince rafa kaldırıldı. Esat gidince, bugünkü ihanet süreci yeniden yürürlüğe konuldu. Yani, İmralı’daki canibaşını, barış güvercini diye bir günde önümüze koyduklarında, aslında, pazarlıklar aylar, yıllar önce yapılmıştı.
Şimdi bize dayatmaya çalışıyorlar: Bizim bu günaha ortak olmamızı istiyorlar.
Bizim bu ihanete payanda olmamızı bekliyorlar. Fakirleştirilmiş, korkutulmuş,
Çaresizliğe sürüklenmiş Türk Milleti, Er ya da geç kabul edecektir diyorlar!
Güçten gözleri dönmüş, şaşırmış, efsunlanmışlar.
Namık Kemal’den mülhem söyleyeyim…
Sen ne efsunkar imişsin ey makam-ı saltanat!
O makam-ı saltanat için;
- Mitinglerde Kur’an mı sallamadı.
- Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına mı alınmadı.
- Şehitlerimize “Kelle” mi denmedi?
- Türk Milletinin vatanına ortaklar mı yazılmadı..
Şimdi sıra milli kimliğimize geldi!
25 yıldır Cumhuriyeti, yaktılar, yıktılar, çürüttüler. FETÖ’yle, İsrail’le, ABD ile faiz baronlarıyla, istihbarat ağalarıyla yol yürüdüler. Teröristlerle ortaklık yaptılar, IŞID, HTŞ, FETÖ, PKK, PYD ya da bir başkası! Hiç vazgeçmediler!
Tam 25 yıldır, Türk Milletine ödetmedikleri bedel kalmadı. Ama kendileri hiçbir bedel ödemediler. Her seferinde ellerini yıkayıp çıktılar. İşledikleri her günahı, ortaklarının üzerine bıraktılar. Bedel ödememeye alıştılar bunlar, ALIŞTILAAAR !
Bu son kalkışmalarına tek adam rejimiyle işlevsiz kıldıkları, Gazi Meclisimizi alet ediyorlar. Adını bile koyamadıkları bir komisyonla, İstiklal savaşını yürütmüş, Cumhuriyeti kurmuş o kutlu çatıyı kirletiyorlar.
FETÖ’nün siyasi ayağını araştıralım komisyon kuralım dediğimizde, Meclis akıllarına gelmiyor.
"EKONOMİK KRİZE ARTIK MİLLET DAYANAMIYOR"
Ekonomik krize artık millet dayanamıyor, Gelin birlikte bir komisyon kuralım ve çözüm bulalım dediğimizde, Meclis akıllarına gelmiyor.
Çiftçi perişan. Toprağa düşürdüğü terin karşılığını alamıyor. Borç altında inim inim inliyor. Esnaf kepenk kapatma tehlikesiyle karşı karşıya, Faizlerle, vergilerle, büyük marketlerle boğuşuyor. Sanayici kur ve faiz sarmalında savruluyor. Finansmana ulaşamıyor. Gelin bunları araştıralım, yasal düzenlemeler yapalım diyoruz. Reddediyorlar!
Gençlerimiz geleceklerinden umutsuz. Yabancı ülkelerin konsoloslukları önünde istikbal kuyruğuna girmişler, sınavlarda yolsuzluk yapılıyor, liyakat ayaklar altına alınıyor, hak yeniyor, hukuk çiğneniyor diyoruz. Kılını kıpırdatan yok!
Kadınlar hunharca öldürülüyor. Şehirler çetelere teslim edilmiş, sokak güvenliği kalmamış, bebeklerin hayatları, yenidoğan çetelerinin elinde satılıyor diyoruz. Meclis yine umurlarında olmuyor. Her yıl ormanlarımız yanıp küle dönüyor. Bir komisyon kuralım, çözelim, araştıralım, tedbir alalım diyoruz, sesimize kulak veren yok.
Madenler çöküyor, ses yok. Onbinlerce insan çürük binaların altında kalıyor, ses yok.
Uyuşturucu ilk ve ortaokullara girmiş, bir paket sigara fiyatına zehir satılıyor.
Yavrularımız zehirleniyor, geleceğimiz katlediliyor, gelin bir komisyon kuralım tedbir alalım diyoruz reddediyorlar.
Emekli, dul, yetim tenceresini kaynatamıyor, asgari ücretli ve dar gelirli açlık sınırının altında yaşıyor.
Buna bir çare bulalım, bu sefalete bir son verelim.
Komisyonsa kuralım, kanunsa çıkaralım bu derde bir çare bulalım diyoruz.
Hemen reddediyorlar!
İYİ Parti olarak 28.Dönemde 128 Kanun Teklifi, 533 Araştırma Önergesi vermişiz.
Ya gündeme almamışlar ya da reddetmişler.
Ama İmralı’daki teröristbaşı katil APO önerince Mecliste hemen bir komisyon kuruyorlar. Sonra da bize neden katılmadığımızı soruyorlar.
Anayasa’yı tanımayıp, yeni Anayasa’dan bahsediyorlar. Türkiye’yi kayyımla yönetip,
Demokrasi ve uzlaşma diyorlar. Hele bir de o ortak akıl lafları yok mu?
Orda benim sigortalarım atıyor işte!
Siz de akıl var mı ki?
Siz de vicdan var mı ki?
Siz de adalet var mı ki?
Bize ortak akıldan bahsediyorsunuz !
25 senedir kucaklaşmadıkları, ortak olmadıkları terör örgütü kalmamışken, çıkıp bir de utanmadan Terörsüz Türkiye diyorlar.
Cumhuriyet’in tasfiyesi için kurdukları sözde komisyonda teşkilatı kurmuşlar,
Düzenek hazırlamışlar, bizi de komisyonculuğa çağırıyorlar.
Yok öyle yağma!
Biz komisyoncu değiliz! Türkiye’yi ganimet diye yağmalayanların suçuna ortak değiliz! Bizim ortağımız işte burada bu meydandadır!
Komisyonumuz Türk milletidir! Aklımız onun aklı, vicdanımız onun vicdanı, sinemiz onun sinesidir! Egemenliğin sahibi Türk Milleti olarak, bu ihanet sürecine Hayır demek için, bu ihanet sürecine Dur demek için buradayız !
Birinci vazifemizi ifa için buradayız!
"HEMEN HER ŞEY KAPALI KAPILAR ARDINDA KONUŞULMUŞ"
Sevgili Bursalılar,
Aziz Milletim;
Hepinizin bildiği gibi 1 Ekim tarihinde Türkiye’de yeni bir süreç başlatılmıştır.
Adına “Terörsüz Türkiye” denilerek, İmralı canisi ve onun eli kanlı örgütünün yol göstericiliğinde bir kampanya sürdürülmektedir.
Hemen her şey kapalı kapılar ardında konuşulmuş, AKP, MHP, DEM, Cani Öcalan ve PKK’nın Kandil Baronlarının sır katipliğinde bu günlere gelinmiştir.
Millet hiçbir şey bilmiyor, meclis hiçbir şey bilmiyor!
Süreç başlatıldığından beri, üniter devlet yapımız, milli kimliğimiz, vatandaşlık tanımımız, tapu senedimiz olan Lozan tartışılıyor.
Terörsüz Türkiye ambalajıyla servis edilen melun bir kampanya yürütülüyor.
Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne kasteden, emperyalistlerin kölesi ve uşağı terör örgütü yöneticilerinin söylemlerine bakınca, hiçbir emellerinden vazgeçmediklerini görüyor ve anlıyoruz.
Hatta, hala Türkiye’yi tehdit etmeye devam ediyorlar.
Suriye’nin kuzeyinde konuşlanmış ve Suriye’nin üçte birini ele geçirmiş YPG-PYD’nin,
Milli varlığımızı tehdit edecek kadar şımartılıp, güçlendirilmesi, silah bırakma seremonisinin, sıradan ve göstermelik bir eylem olduğunu ortaya koyuyor.
Türk milleti kandırılıyor ve aldatılıyor.
Abdullah Öcalan canisinin telkinleriyle mecliste kurulan komisyonla, sorunları çözmeyi değil, aksine sorunları büyütmeyi, Türk milletinin kutsallarını tartışılır hale getirmeyi,
Ve surda gedik açmayı planlıyorlar.
"TÜRKİYE’NİN BAŞINA BELA OLACAK"
Yaklaşık bir yıldır konuyla ilgili uyarılarımı tekrarlıyorum. Bu komisyonun bir tuzak olduğunu anlatıyorum. PKK ve Öcalan’ın taleplerini meşrulaştıracağını her fırsatta dile getiriyorum. Muhalefet partileri katılırsa, melun emeller hukuki zemin bulacak diyorum. Komisyonda konuşulacak olanların uzun vadede Türkiye’nin başına bela olacağını söylüyorum. Derdiniz Anayasa’ysa, Anayasa Komisyonu, Derdiniz yasal düzenlemeyse, Adalet komisyonu var.
Gelin bu tuzağa düşmeyelim, Türkiye’nin geleceğini karartmayalım diye adeta yalvarıyorum.
Ne yaparsam yapayım maalesef olmadı. İşte o sebeple milletimin huzurundayım.
Ve bu oyunu kuranları da, bu oyuna düşenleri de milletime şikayet ediyorum. Büyük Türk Milleti!
Huzurlarınızda, Birkaç yere, birkaç mesaj vermek istiyorum.
Bir takım maksadı belli, mesnetsiz fikirli kalem ve klavye erbabının, “Muhalefete muhalefet etmeyin” davulunu çalanların sözleri artık kabak tadı vermiştir.
Biz artık bu sözlerden bıktık!
Seçmen de bıktı.
Ben de bıktım!
Yarın Seçim olur, 3 alırız, 33 alırız.
Onu seçmen değerlendirir, millet bilir.
Bırakın da bu ülkede, bu deliliğe karşı çıkan milyonlarca insan da temsil edilsin.
Sesi duyulsun, ses çıksın!
“Ne mutlu ki Türk’üm,
Ne mutlu ki Cumhuriyet’in vatandaşıyım.
Kendim için istediğim adaleti,
Herkes için istiyorum, imtiyaza gerek yok.” diyen ehli namuslar da konuşabilsin.
Bırakın da, “Kendime ne eşitlik istiyorsam başkasına da onu istiyorum” diyenler de konuşsun.
Bırakın da, “Cumhuriyeti, ulus devleti, bir terörist, bir delirmiş, bir de kendini padişah zannedenin hezeyanları uğruna peşkeş çektirmeyiz” diyenler de konuşsun!
Yetti artık, yetti DA! Yetti!
Muhalefete muhalefet eden filan yok.
Bu ceberrut sistemden elbirliği ile kurtulmak mecburiyetindeyiz. Ama artık herkes anlasın ki, Türkiye’nin güçlü bir İYİ Parti’ye ihtiyacı var.
Geçmişte İyi Parti olarak, yapabildiklerimiz ya da yapamadıklarımız sebebiyle, bize dair hissettikleriniz, öfkeleriniz veya teveccühünüzleriniz olabilir, hepsi başım üstünedir.
"TÜRK MİLLETİNE BÜYÜK BİR KALKIŞMA VAR. İHANET VAR!"
Ama ben Müsavat Dervişoğlu’yum. Beni, benim tarihimle yargılayın. Beni, benim yaptıklarım ve yapmadıklarımla anlayın. Benim Tavrım başından beri nettir.
Benim kavgam, Türk’e ve Cumhuriyet’e düşman olanlarladır! Türk Milletine büyük bir kalkışma var. İhanet var! Mücadelem buna karşıdır!
İsminde Adalet ve Kalkınma olanın bize yaşattıkları malumdur.
Adalet arıyoruz…
İsminde Milliyetçilik olanın da bize yaşattıkları bilinen bir gerçektir. Düşürüldüğümüz hal ortada ve elem vericidir. İsminde Cumhuriyet olanı uyarmak da benim görevimdir.
Sütten ağzımız yandı yoğurdu üfleyerek yemek istemiyorum.
Cumhuriyeti, bildiğim ve anladığım gibi yorumlamaktan vazgeçemem. Savunmaktan da vazgeçmem! Emin olun siz de vazgeçmezsiniz!
Ben, Türk’üm, Cumhuriyetçiyim. Ben kimliklere bağlı imtiyazlar değil, vatandaşlığa bağlı eşitlik isterim!
Benim Atatürk’ten öğrendiğim budur. Unutmam, vazgeçemem, susamam! Bunu tartışanlarla hiçbir masada oturmam!
Benim eleştirim de budur, övgüm de budur. Şahıslar değil, Türkiye önemlidir. Ben partiden geçeli çok oldu. Partiler değil, Türk Milleti önemlidir. Gerisi de umurumda değildir!
Büyük Türk Milleti ve Cumhuriyet’i dert eden herkes bilsin ki,
Ben, kimliklere, dinlere, mezheplere, soya, sopa... Kör, sağır ve dilsiz bir devlet isterim.
Ne pahasına olursa olsun bunu savunacağım. Ben Yurttaşlığın tebaalığa dönüşmesine müsaade etmeyeceğim. Atatürk’ün koltuğunu 25 senedir dolduramayan,
iktidar saplantılı bir adamın, Artık ahireti de unutup, 25 sene daha o koltukta oturma sevdası için, ABD’nin, İsrail’in ve her türlü baronların çıkarları için bu canım memleketin kaderi üstüne, toprağı, insanı, geleceği üstüne kumar oynanmasına müsaade etmeyeceğim!
Neden, birinci vazifenin bize emrettiğini yapmakla neden mükellefiz? Ve Neden bir arada ve omuz omuza durmalıyız?
Çünkü ben, bu şer ittifakı başımızdan gittiğinde, artık kendim ve yaşıtlarım için değil;
Gençlerimiz ve evlatlarımız için ayağa kaldırılacak, onlara umut veren bir Cumhuriyeti,
Payidar kılmak derdindeyim.
Bu gözü dönmüş iktidarla kaç nesil kaybettik.
Kaç nesil bunların tarumar ettiği eğitim sistemiyle, perişan ettiği tarım ve sanayiyle, hayatlarının baharında umutlarını yitirdi.
Kaç nesil, FETÖ denen ihanet şebekesinin elinde yitip gitti.
Tüm Bunlar yetmezmiş gibi, her şeyi sineye çekmemizi bekliyorlar.
Ne yani elimizde son kalan değeri, yani yurttaşlığı, serbest seçimleri, kanun karşısında eşitliği vaaz eden Türk kimliğini de mi verelim? Daha neyi yitirelim de, bunca yitirilenden sonra, harabeye dönmüş bir memlekette iktidar isteyelim.
Daha neye inanalım, daha neye kanalım?
“Ben iktidarda kalayım da, Türk Milleti ne yaşarsa yaşasın, gerekirse kimliği, gerekirse vatanı, gerekirse bayrağı, sınırları, nüfusu, dili değişsin” diyebilen bir organize kötülüğe karşı, biz de çıkıp, “Yeter ki iktidara gelelim, O vakte kadar da ne olursa olsun mu?” diyelim? Kusura bakmayın ben demem. Ben diyemem! Azdan az, çoktan çok gider. Biz çokuz! Azlar düşünsün !
Bir çağrım da Bu vatanın evladı Kürtleredir. Sanmasınlar ki akıl veriyorum. Ben onlarla da dertleşiyorum: Ben sizin düşmanınız, muarızınız değilim. Ben Allah’ın bahşettiği kimliği ve anadili sizden esirgeyecek ya da lütuf diye size bahşedecek bir hadsizliğin öznesi değilim.
Her vatandaşına eşit muamele yapan Cumhuriyeti sizden azade görmüyorum.
Ben, makamlara etnik ve mezhebi kökenine göre seçim yapmayı hayal eden, bir bölücülükten yana olamam. Ben, hepimizi bir kimlik etrafında, bir hukuk ve haklar manzumesi etrafında eşitleyen, eşit vergi alan, eşit muamele eden Türk vatandaşlığından yanayım.
Kimlikler Anayasada tek tek sayılarak, unsurlara ayrılarak eşitlenmez. Kimlikler, aynı hukukla, aynı icraatla eşitlenir. Türkiye Cumhuriyeti altında eşit hukuk, eşit muamele talep etmek, toplumda, gündelik hayatta başkalık isteyerek gerçekleşmez. Ayrılıklar mesafeler, mesafeler de kopuşlar yaratır. Bu kopuşlardan da kimseye hayır gelmez.
Bugün herkese temsilciler atıyorlar, semboller, önderler biçiyorlar. Falanca Kürtlerin, Filanca Alevilerin temsilcisi, sağcıysan bu parti, Solcuysan şu parti diyorlar. Ben, kimsenin temsilciliğine de partisi olmaya da kendimde had görmem.
Benim adım Müsavat, anlamı eşitlik! Ben eşitliği bozacak ve ayrılık yaratacak
fikirlere de eylemlere de tenezzül etmem! Büyük Türk Milleti! Milli kimliğimizi aşındıranlar, bu ortak çatımızda gedik açanlar, sanıyor musunuz ki etnik kimliklere ve mezheplere hayır getirecektir? Sanıyor musunuz ki, İsrail ile ABD ile olan pazarlıklarında, Akıllarına gelen şey, insan haklarıdır, demokrasidir, eşitliktir?
Gün gibi ortadadır. Koltuklarına tutunmak için, Türk-Kürt-Alevi-Sünni-Müslüman-Gayrimüslim ayırt etmeden Türk Milleti’ne silah doğrultanları, insanlığa düşman PKK’nın ve onun elebaşı terörist APO’yu kürde temsilci atamaya kalkıyorlar.
Bu zihniyet, kime ne hakkı verecek, kimin hakkını kime verecektir?
Cumhuriyet olmadan, demokrasi mi gelecektir?
Herkesin aklını başına devşirip, bunu düşünmesini isterim.
Soracaklar,
Peki siz ne vaad ediyorsunuz?
Bizler, bütün ayrıcalıkları ve imtiyazları ortadan kaldırmayı vaad ediyoruz! Biz yıllarca istismar edilen Cumhuriyetin yeniden tahkimini, rafa kaldırılan parlamenter sistemin ise; Yeniden tesis edilmesini vaad ediyoruz!
Biz Cumhuriyeti, milli kimliğimiz için, üniter yapımızı da, demokrasimiz için koruyacağız! Cumhuriyete yöneltilen her tacizi de milli varlığa saldırı sayacağız.
Rahatsızlığı Türklükle, rahatsızlığı Atatürk’le olan, rahatsızlığı Cumhuriyetle olan hiç kimseye de bu topraklarda rahat vermeyeceğiz!
Cumhuriyet, bölgesel çatışmaların, emperyal planların bu topraklardaki tek panzehiridir. Milli kimlik ve üniter devlet çatısı, milletimizi bu ateş çemberinde koruyabilecek tek kalkandır.
O yüzden yaşasın Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yaşasın Büyük Türk Milleti.
Kardeşlerim!
Bugün başımıza çöreklenenler, bir türlü içlerindeki saplantıdan kurtulamadılar. Ne yaptılarsa, Mustafa Kemal’in yırtıp attığı Sevr’in acısından kurtulamadılar. Her durakta indiler, ama ne yaptılarsa, bindikleri İngiliz gemisinden inemediler.
Ne kadar saray yaptılarsa, bu memleketi vatan belleyemediler. Ne kadar güç sahibi olurlarsa olsunlar, muktedir olamadılar. Ne kadar seçim kazandılarsa da, bir türlü muzaffer olamadılar. Her yolu denediler, bırak terör örgütlerini, mafyaları, çeteleri
İblislerle bile ittifak ettiler. AB’ci oldular, ABD’ci oldular, İsrail’ci oldular. Demokrat oldular, Diktatör oldular. İslamcı oldular, Liberal oldular. Söylemesi çok zor ama, bir ara milliyetçi bile oldular!
Her fikirden oldular ama Cumhuriyetten yana olamadılar. Her şey oldular ama bir tek Türk Olamadılar. Herkesten razı ve herkese el pençe oldular, bir tek Mustafa Kemal Atatürk’ten razı olmadılar. Gönülden bir Fatiha bile okumadılar.
İşte böyle sevgili kardeşlerim!
O yüzden Ben artık, kimin neyi bildiğini zannettiğiyle ilgilenmiyorum. Ben artık, kimin neyi temenni ettiğiyle de ilgilenmiyorum.
Benim tek bir derdim var kardeşim:
Ayağa kaldırılacak bir Cumhuriyet kalsın istiyorum. İmar edeceğimiz bir Anadolu kalsın istiyorum. Ben artık, bu yanlışa dur diyen Türk Milletini görmek istiyorum!
Ben artık, Türk gençlerinden esirgenen umudu, PKK’nın katillerine bahşedenler kimdir, tanınsın istiyorum!
Ben artık, analar ağlamasın diye ortaya düşenlerin, Sinan Ateş’in anasının yüzüne dahi bakmadıkları bilinsin istiyorum!
Ben artık, bize ümmetçilik oynayanların, Filistin’de, ümmeti boğazlayanlarla yaptıkları ticareti, burunlarından fitil fitil getirelim istiyorum!
Ben görevi, Türk Milletine hizmet etmek olanların, Türk Milletini kendine hizmetkar kılmasına, ona kendi vatanında üvey evlat muamelesi yapmasına artık dayanamıyorum!
Ben artık, “siz barışa karşı mısınız” diye hadsizce soranların, terörün siyasi rantçıları olduğu asla ve asla unutulmasın istiyorum!
Ben, bölge bölge diye başımızda tepinenlerin, büyük Türkiye’den, Misak-ı Milli’den bahsedenlerin, Türkmeneli’nde, Doğu Türkistan’da yok edilen kardeşlerimizin katline ferman verdikleri, bir an bile akıllardan çıkmasın istiyorum!
Ben artık, Tük Ordusunun şerefli Subayı Ebru teğmenden yanında olanlarla Terörist Bese Hozattan yana olanlar açığa çıksın istiyorum !
Ben artık, teröristbaşı APO’ya önder diyebilecek kadar gözü dönmüşlerin, Mustafa Kemal’e edilen hakaretlerden gizli gizli keyif alan alçakların, Devletle terör örgütünü eşitleyecek kadar şuursuzlaşanların, Amerikan Büyükelçisinin talimatlarını, bize devlet aklı diye satanların, “Terörsüz Türkiye” ambalajıyla bizi yok etmesine dur demek istiyorum !
Ben bu yangın, bu vatanı tamamen yok etmeden önce, herkesi “birinci vazifesine çağırıyorum” Cumhuriyet’in bize yüklediği ödevi, Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetini hatırlatıyorum!
Bu hayasızca akını durdurmak için bir arada olmaya, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini muhafaza ve müdafaa etmeye mecburuz diyorum!
Var mısınız?
Biz hiçbir gaflete, payanda olmayacağız!
Biz hiçbir dalalete, sessiz kalmayacağız!
Biz hiçbir ihanete ortak olmayacağız!
Biz, vazifesine bağlı, ettiği yeminine sadık kalanlarız !
Var mısınız?
Türkiye’yi Türksüzleştirmeyeceğiz,
Türk Vatanını böldürmeyeceğiz!
Cumhuriyeti Yıktırmayacağız!
Var mısınız?
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYECEK,
BU İHANETE GEÇİT VERMEYECEĞİZ!
Var mısınız?
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!!!!!!!!!