A+ A-
Yorum
10

Özgür Özel: ''İmamoğlu'nun tek suçu Erdoğan'ı yenecek olmasıdır''

Yayın Tarihi: 24.06.2025 - 14:35
Kaynak:HABER MERKEZİ
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Grup Toplantısı'nda konuştu.

İnce'yi CHP'ye geri döndü.

ZEYTİN DALI İLE ÇIKTI

Özgür Özel, CHP Grup Toplantısı'nda konuştu:

2025-06-24-13-27-21-00-00-36-22-still001.jpg

Hepiniz hoş geldiniz. Biraz önce, biraz önce salona girerken zeytinlerine sahip çıkanlar, doğasına sahip çıkanlar, toprağına sahip çıkanlar, akarsularına, derelerine sahip çıkanlar adına teyzem getirdiği kendi bahçesinden kopardığı kekiği getirdi.

Bu mis kokulu kekikle Anadolu'yu içimize çekiyoruz. Tüm çevre mücadelelerinin arkasındayız. Birilerinin, birilerinin madencilik faaliyeti için zeytinlerimizi kestirecek olan kanuna arkasında duruyorlar. Biz de karşılarında duruyoruz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Değerli, değerli konuklar, Türkiye'nin dört bir yanında şimdiye kadar 600'den fazla ilçe binamızda gittim, çayımızı içtim. 81 ildeki binamıza uğramadan siyasi faaliyet yapmadım. Hepiniz biliyorsunuz. Her seferinde derim ki burası babaevidir.

Bu evin kapıları vatanına, milletine, bayrağına ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e sevgi duyan herkese sonuna kadar açıktır. Türkiye'nin Türkiye'nin bütün demokratlarını babaevine davet ederiz. 31 Mart seçimlerinde kapılarını ardına kadar açtığımız babaevinin çağrımıza kulak verenlerle bize verdikleri desteklerle partimiz kurulduğu gün olduğu gibi 47 yıl sonra da Türkiye'nin 1. partisi oldu.

Bu gurur hepimize aittir. Halen tüm anketlerde Cumhuriyet Halk Partisi farkı açarak 1. parti pozisyonunu korumaktadır. Bir yandan bu güce karşı partimiz iktidarın saldırısı altında, iktidarın aparatına dönüşmüş yargı mensuplarının saldırısı altındadır.

Kimi arkadaşlarımız, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere bedeli haksız yere cezaevlerinde yatarak...

Cumhuriyet Halk Partisi bir ve bütün olarak her geçen gün biraz daha güçlenerek bir dayanışma ruhu içinde omuz omuza yüzyıl sonra bir kez daha Anadolu'nun ve Trakya'nın yükünü sırtlanmış Gazi'nin partisini iktidara taşımaktadır. İşte böyle bir günde bir yol arkadaşımızı Baba evine doğmuş büyümüş, Gençlik Kolları üyeliğinden Cumhurbaşkanı adaylığına kadar pek çok görevi üstlenmiş olan bir yol arkadaşımızı, bir Cumhuriyet Halk Partiliyi geçen hafta ziyaret ettim. Kendisini Baba evimize davet ettim. Kendisi partisinin, Memleket Partisi'nin değerli yöneticileriyle bir araya geldi. Öyle Memleket Partisi'nin yok efendim borçları varmış yok bilmem neymiş. Hiçbirinin olmadığını biliyoruz, gördük. Böyle bir dönemde birleşe birleşe kazanmanın, bir arada durmanın, omuz omuza olmanın gereğine inandığı için partisini en yaşlı üyeye emanet etti. Önümüzdeki günlerde kurultayları toplanacak. Memleket Partisi pozitif bir gündemle kendisini feshedecek. Sonra da biz tüm Memleket Partilileri Baba evine bekleyeceğiz. Ama bugün ilk adımı hep Cumhuriyet Halk Partili olmuş Muharrem İnce'yi ilk adımı atmak üzere buraya davet ediyorum. (İnce'yi kürsüye çağırdı) Buyurun Sayın Genel Başkanım.

Şimdi normalde Muharrem İnce'ye rozet takmam lazım. Ama dedim ki ben Muharrem İnce'ye rozet takamam. Çünkü onun rozeti anına takılı zaten doğduğundan beri.

İNCE KONUŞTU

Muharrem İnce:

"Bak şu insanların güzelliğine. Kaşı destan, gözü destan, elleri kan içinde. Kör olasın demiyorum. Kör olmadan gör beni. Ekilir ekin geliriz. Ezilir un geliriz. Bir gider bin geliriz. Beni vurmak kurtuluş mu? Hor baktık mı karıncaya? kırdık mı kanadını serçenin? Vurduk mu yavrulusunu Karaca'nın? Ya nasıl kıyarız biz cana? Sen olmasan öldürmek ne? Zindanlarda çürümek ne? Korka korka yaşamak ne diyeceğiz hep birlikte? Ben bugün buraya bir kibirle gelmedim.

Ben bugün buraya bir pişmanlıkla da gelmedim. Ben bugün buraya kişisel bir hesapla da gelmedim. Ben bugün buraya Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'in samimi, içten bir davetiyle geldim. Ayrılıklar bazen kırgınlıktan olur. Bazen de umudu başka yollarla aramakla olur. Benim bugün buraya gelişim bir geri dönüş değildir. Benim bugün buraya gelişim bir kucaklaşmadır, bir sarılmadır, bir hasret gidermedir.

Demokrasi dedik. Hukukun üstünlüğü dedik, eğitim dedik, bilim dedik, akıl dedik. Hep aynı şeyleri söyledik. Ve ayrı düştüğümüz günlerde de bir çift mavi gözün ışığından, Atatürk ilkelerinden hiç vazgeçmedik. Bugün burada aranızda eğilmeyen başınız olmak için buradayım. Susmayan diliniz olmak için buradayım. Bükülmeyen bileğiniz olmak için buradayım. Ve hepinize diyorum ki Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber ya hiçbirimiz. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Sayın Genel Başkanımıza daveti için çok teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. Ya hep beraber ya hiçbirimiz kurtuluş yok tek başına."

ÖZEL: BABAOCAĞINA HOŞ GELDİNİZ

Muharrem İnce'ye, değerli başkanımız Muharrem İnce'ye, emeği olduğu bu partiye hiçbir zaman ayrı düşmediği, gönlünden düşürmediği bu partiye, baba ocağına hoş geldiniz diyorum. Bu bu güzel gündemden sonra maalesef ülkenin yakıcı gündemine ilişkin pek çok maddemiz var. Ama bir yandan da 22., 23., 26 ve 27. dönemlerde Manisa Milletvekilliği yapmış Sayın İsmail Bilen'i kaybettik. Birazdan töreni var.

KARTALKAYA FACİASI! "BOLU BELEDİYE BAŞKANIMIZ SORUMLU GÖSTERİLDİ"

O törene de katılmayı istiyoruz, yetişebildiğimiz ölçüde. İsmail Bilen'e, AK Parti camiasına, ailesine, Manisa'ya bir kez daha baş sağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin. 21 Ocak'ta bir facia yaşadık. Üzerinden tam 5 ay geçti. 36'sı çocuk, 78 canla ilgili adaletsizliğin ateşi hala yanıyor.

Kartalkaya'da otel yangınının olduğu gün daha soğutma çalışmaları sürerken oradaydık. İlgili bakanlarla görüştük. 10 günde bitiririz dedikleri tahkikat, araştırma, bütün sorumluları ortaya çıkacak dediler. Ancak 5 aydır derin bir sessizliğe gömüldüler.

Bir bilirkişi heyeti görevlendirildi. Heyete üç gün süre verdiler. Üç gün gündüz gece heyet çalıştı bir rapor çıkardı.

Dört başı mamur bir rapor. Raporu teslim almadılar. Niye? Çünkü raporda otel yönetiminin, Bolu İl Özel İdaresi'nin ve Turizm Bakanlığı'nın sorumlu olduğu yazıyordu. Bunu teslim almayız, düzeltin dediler. Bakanlığı çıkartın, yerine Bolu Belediyesi'ni ekleyin.

Aynı gün aynı gün bir gazete Bolu Belediye Başkanımıza sanki yangından sorumlu oymuşçasına iğrenç bir manşetle çıktı. Adını anmak istemediğim bir gazete...

Bir anda o bilirkişi raporunu korsan ilan edip yeni bilirkişiler atadılar. Biz de buradan her hafta konuyu bütün ayrıntılarıyla dile getirdik. En nihayetinde Otel Yönetiminin, Bolu İl Özel İdaresi'nin, Turizm Bakanlığı'nın sorumlulukları yazarak ama ittir kaktır Bolu Belediyesi'nin İtfaiyesi de işin içine katılarak bir soruşturma başladı.

"TURİZM BAKANI 150 GÜNDÜR UTANMADAN O KOLTUĞU İŞGAL EDİYOR"

Adaletin, adaletin karşısında bu ailelerin yüreklerindeki yangını söndürecek gerçek adalet sağlanana kadar başta 7 Temmuz günü yapılacak ilk duruşma olmak üzere orada olacağız. Şunu bilsinler ki Turizm Bakanı, 1. derecede Turizm Bakanı kendi bakanlığındaki memurların ve sorumluların yargılanması için izin istendi. O izni vermedi.

Ve o Turizm Bakanı 150 gündür utanmadan o koltuğu işgal eden Turizm Bakanı acılı aileler ilk duruşmaya hazırlanıyorlarken kendilerini ayakta duracak takat arıyorlarken kendileri için o duruşmaya nasıl gideceğiz, nasıl dayanacağız, nasıl katlanacağız derken o Turizm Bakanı 50 metrelik lüks yatıyla Yunanistan'da geziyor.

Yunan adalarında geziyor. Misafirler ağırlıyor. Ve soruya da rakiplerimi görmek zorundayım. Onun için Yunanistan'da geziyorum, inceliyorum diyor. Buradan bütün Türkiye'nin önünde Turizm Bakanı'na diyorum ki Yunanistan'a gittiysen, gezdiysen, gördüysen oradan bir şey öğren. Mesela şunu öğren. 2018'de 90 kişinin öldüğü orman yangınından 11 gün sonra istifa eden Yunan bakana Yunan gazetelerinin çok geç kaldın diye tepki gösterdiğini öğren.

"YUNAN BAKAN'IN İSTİFA EDİŞİNİ ÖĞREN"

57 kişinin öldüğü tren kazasından sonra Yunanistan Ulaştırma Bakanı'nın, "Ölen insanlar haksız yere öldü Onların anısına istifa etmek bir görev oldu" deyip kazadan hemen sonra istifa edişini öğren.

Cayır cayır insanlar yanmış, sorumluluğun olduğu otelde rakibi tanıyayım diye Yunan adalarında geziyorsun. Yunan bakanlar daha olaydan 10 gün sonra istifa etmişler. Olaydan 150 gün geçmiş. Pişkin pişkin gözümüzün içine bakıyorsun.

O bakana da, onu atayana da, onu azletmeyene de yazıklar olsun. Hafta sonu hafta sonu milyonlarca öğrenci YKS sınavına girdi. Ben de evladımı aldım. Sınava gittim. Okul bahçesinde velilerle konuştum. Ve eğer gençlerin geleceğe nasıl baktığını, ailelerinin, AK Parti'ye oy vermiş dahi olsa evlatlarının gelecek kaygılarından nasıl etkilendiğini görmek isteyen varsa sınav sırasında okul bahçesindeki velilerle konuşsun.

Öyle şeyler duydum. Öyle hikayeler duydum ki 3 aydır benle konuşmuyor. AK Parti'ye oy veriyorum diyen veliyi de duydum. Anneannesine, babaannesine bu seçimlerde Kur'an'a el bastırarak belediye seçiminde Ferdi Zeyrek'e oy attırdı benim evladım diyeni de duydum. Ama ortak mesele sınava gireceğiz, sınavı kazanacağız, sonra ne olacak?

"E ŞIKKI DEDİM HEPSİ ERDOĞAN"

Esas sınav o zaman başlayacak diyor. Şöyle bir şey söyledi bir tanesi diyor ki esas sınav üniversiteyi bitirince diyor. Karşımıza diyor 5 seçenek gelecek diyor. 1. diyor A şıkkı, işsiz kalacaksın. B şıkkı KPSS'ye girecek ama atanamayacaksın. C şıkkı okuduğun bölüm dışında bir işte asgari ücretle çalışacaksın. D şıkkı yurt dışına gitmeye kasacaksın. E şıkkı dedi baktım Erdoğan'ın E'si dedi. Hepsi, hepsi.

Bir yandan Erdoğan iktidara geldiğinde küçümsediği bizden önce öğrenci kredisi 45 liracıktı dediği ve biz onu şimdi 3000 lira yaptık dediği krediyle bir basit hesap yaptık okulun önünde.

2002 yılında 45 liracıktı dediği krediyle öğrenci 255 tane simit alıyormuş. Bugün 3.000 lira verdiği krediyle 150 tane simit alıyor. 255 simit alan küçük görünen öğrenci kredisinden 150 simit alabilen KYK kredisine geldi öğrenciler.

1,5 çeyrek altın alan krediden 1 gram altın alamayan duruma geldi öğrencilere verilen kredi. Ve 15-29 yaş arasında ne eğitimde ne işte olan ev gençlerinin sayısı 4,7 milyona ulaştı. Bu rakam Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 10'un altında dördü, 6'yı yüzde 9'u dert eden Avrupa ülkeleri var.

"YAKTIKLARI 60 MİLYAR DOLARI VERSEK HEPSİNİ KAPATIYORUZ"

Türkiye'de yüzde 30'un üzerine çıkmış durumda. 4,7 milyon ev genci maalesef evde sobanın dibinde yazın camın kenarında babasından, anasından harçlık almaya utanarak oturuyorlar. İşçiler, emekliler, çiftçiler geçinemiyorlar ve çocuklarının, evlatlarının gözünün içine bakamıyorlar.

Geçinemeyenler mecburen kredi kartına yükleniyor. Kredi kartı olan 39 milyon vatandaşın toplam borcu 2.1 trilyon liraya gelmiş durumda. Yani kişi başına hepimiz Türkiye'deki bütün kredi kartlarını hepimiz bölüşürsek kişi başı 54.000 lira borçluyuz. 19 Mart darbesinde, 19 Mart darbesinde yaktıkları 60 milyar doları bütün kredi kartlarına versek bu paraların hepsini kapatıyoruz üstüne de kişi başına 7.000 lira para kalıyor.

İcra mahkemelerinde derdest olan dosya sayısı geçen yıl 22 milyondu. Bu yıl 23,5 milyona çıktı. Yani 1,5 milyon daha fazla dosya icra mahkemelerinde. Milletçe borç batağındayız, milletçe icradayız. Ve bu borç batağının banka borçlarının dışındaki bir kısmı var.

Arkadaşlar Keçiören'den Keçiören'den hani hep kayıt dışı kazançlar falan konuşuluyor ya kredi kartlarına girmeyen ama düşük gelirlilerin ve esnafın bir gerçeği olan bir veresiye defterini getirdiler. Bu veresiye defterini incelerken, incelerken satır satır...

Öyle şeyler gördüm, öyle şeyler okudum ki gerçekten kütüphanelerce kitap okumak yoksulluk üzerine çaresizlik üzerine hane halkı borcu üzerine dünyayı, dünyayı okusanız bu kitap kadar, bu veresiye defteri kadar etkili olmaz.

İsimler değişir, değiştirerek söylüyorum benzer şekilde. Bu Ovacık mahallesinde bir sokağa bakan üç bakkaldan birisinin defteri. Nuriye abla var. 12,5 liralık ekmeği 6 liralık yumurtayı 40 liralık sütü 275 liralık küçük boy bebek bezini veresiye yazdıra yazdıra 18.000 lira borca ulaşmış.

Çekmişler artık borç veremiyorlar. Ayten abla ekmek almış, su almış, süt almış torununa bebe bisküvisi almış 6.000 liraya gelmiş tıkanmış

"BU MEMLEKETİ BU HALE GETİRENLERE İNAT ADALETİ BİZ GETİRECEĞİZ"

Emekli Zühtü abi canı çekmiş bir gün bazlama almış ekmek yerine. Sabah hanımı poğaça istemiş, bir poğaça almış tek poğaça. Süt, su, ekmek borç gelmiş 3.780 liraya tıkanmış.

Demiş ki diyor ki Zühtü abi, "14.500 liraya kirayı mı ödeyeyim veresiye defterini mi kapatayım?" Bakkal şöyle söylüyor:

"Çok zorda kalınca veriyorum ama yerine koyamayınca dükkanı döndüremiyorum. Geçen gün bir emekli abimiz geldi. Elinde 10 lirayla meyve suyu alacağım dedi. Meyve suları 50 lira 60 lira. Ben kendimden utandım abi elindeki paradan utandı birbirimizin gözüne bakmadan birbirimize döndük dükkandan çıktı gitti ondan sonra önüme döndüm. Rafa döndüm baktım dönüp de gözüne bakamadım" diyor.

Bu memleketi bu hale getirenlere elindeki paradan utananlara karşısındaki yoksulun gözüne bakamayacak hale esnafı getirenlere inat bu ülkede mahkemede de pazarda da mutfakta da adaleti biz getireceğiz. Gençlerinin gözünün içine bakabilen ve gençlerinin yurt dışında değil bu güzel memlekette hayal kurduğu bir Türkiye'yi hep beraber birlikte inşa edeceğiz.

"ASGARİ ÜCRETE YILDA 4 KEZ ZAM YAPACAĞIM DEMİŞTİ"

Bir yandan bir yandan dar gelirlinin can yakıcı durumu ortada. Artık Türkiye'de eğer evin yoksa miras kalmayacaksa piyango çıkmayacaksa normal bir ücretlinin ev sahibi olma araba sahibi olma imkanı kalmadı.

Bir yandan hükümet biz enflasyona ezdirmemiyoruz yalanlarını atadursun 2+1 bir daire 2018 yılında 177.000 lira aynı daire 2025 yılında 3.700.000 lira. Yer Ankara. O tarihte asgari ücret bugüne kadar 13 kat artmış.

Emekli maaşı sadece 8 kat artmış. 2+1 dairenin fiyatı tam 21 kez artmış. İşte asgari ücretlinin ve emeklinin 8 kat artan ve 13 kat artan maaşlarına karşı 21 kat artan daire fiyatı. Türkiye'de gençlerin çalışmaya başlayanların memurların işçilerin başını sokacakları bir ev alma umudunun kalmadığı bir çağdayız.

Başını sokacak ev isteyenlerin geleceğe güvenle bakmak isteyenlerin bir tane adresi var. Bir tane adresi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Partisi Cumhuriyet Halk Partisi. Asgari ücreti uzun süredir gündemde tutmaya çalışıyoruz.

Malum bu iktidar geldiğinde 7 çeyrek altın alan asgari ücret şimdi 3 çeyrek altını zor alıyor. Yani en çok durumu emekliye göre daha iyi görünen asgari ücretli bu iktidarda 7'den 7 çeyrek altından 3 çeyrek altına gerilemiş. 2022-2023'te asgari ücrete temmuzda da zam yapılmıştı.

Ayarlama yapılmıştı. Seçimlerde Erdoğan eğer enflasyon çift haneli rakamlardaysa asgari ücrete yılda dört güncellemeyi düşünmeliyiz. Allah'ın izniyle bundan sonra öyle yapacağız demişti. O günden sonra bu sözü söyledikten sonra asgari ücrete hiç güncelleme yapmadı.

CHP'NİN ARA ZAM TALEBİNİ AÇIKLADI

17.002 liralık asgari ücreti geçen sene hiç zamlanmadı. Bu sene biz asgari ücret için doğru hakkaniyetli bir rakam belirleyip 30'un altında biz yokuz demiştik. Ona rağmen gerçekleşen enflasyonu değil kendi hedeflediği enflasyona göre zam verdiği için asgari ücreti 22.000 lirada bırakmıştır.

Bunun üzerine Bursa mitinginden beri meydan meydan emekçilerle çoğalarak emeklilerle çoğalarak hem asgari ücrete ara zam talebini hem de diğer yandan emeklilere seyyanen zam talebini dile getiriyoruz.

Çıktık yola hem işveren sendikaları Konfederasyonunun TİSK'i hem Diski hem Türk işi hem Hak İşi öbür tarafındaki küçük esnaf için de TESK'i ve temas etmemiz gereken hemen herkesi ziyaret ederek ne düşündüklerini ne yapabileceğimizi düşündük, taşındık çalıştık.

Ve aslında bir yandan ne kadar geçmişte söylediğimizin haklı olduğu ortaya çıktı. Bir yandan da aslında CHP'nin hayallerinin ne kadar gerisinde CHP iktidar olsa olabileceklerin ne kadar gerisinde ne kadar hak etmemiş bir noktada olduğunu emekçilerin de emeklilerin de gördük. Bu iktidarın reva gördüğü 22.104 liralık 22.104 liralık asgari ücrete geçen yıl yapmadığı yani gerçek enflasyon rakamını alırsak onlar hedeflenen enflasyona göre yaptılar. Bu 6 aydaki yine TÜİK'e göre gerçekleşen enflasyonu alsak ve bu asgari ücretin üzerine eklesek 28.000 lira asgari ücret 28.200 lira asgari ücret fiyatına ulaşıyoruz. 28.267 lira.

Bunun üzerine yine bu hükümetin geçen seneki büyüme oranı diye açıkladığı yüzde 3.2 İlk 6 ay için açıkladıkları yüzde 2 eklediğimizde karşımıza yetmeyecek bizim ocak ayında söylediğimiz ocaktan bu yana da enflasyonun kemirdiği 30.205 lira çıkıyor. Bu rakam bu rakam yani bugün 22.000 lira olan asgari ücreti 30.205 liraya çıkarırsak öyle asgari ücretli bayram yapmaz ama bir nefes alır. Bir nefes alır. Şu veresiye defterlerinden hepsi değilse sayfaların yarısı kapanır. 30.205 lira bugün aslında bu hükümetin son çaldıklarını geri vermektir. Gerçekleşen enflasyonu vermektir ve büyümeden yüzde 3 ve yüzde 2 payı vermektir. 30.205 lirayı nasıl verilecek diye merak eden varsa şüphesiz asgari ücret devletin cebinden çıkmayacak. Kimin cebinden çıkacak? Küçük esnafın, kobi'nin, sanayicinin, ihracatçının cebinden çıkacak. Ama asgari ücret arttığında devletin cebine bir şey girecek. Ne girecek? Sosyal güvenlik primleri artacak. Şu 3.205 lirayı akademisyenlerle ilgili MYK üyelerimizle ilgili sendikaların uzmanlarıyla oturduk çalıştık ve ortaya şöyle bir hesap çıkıyor. 30.205 lira olduğunda asgari ücret devlet 51,5 milyar fazla SGK primi tahsil ediyor. Bunun 50 milyarını şu anda asgari ücret artmasa hükümetin, devletin hazinenin cebine girmeyecek olan bu para girmeyip koruma amaçlı olarak teşvik olarak yönlendirilse bütün rakamlar satır satır çalışılmış ve milimi milimine hesaplanmış herkesin üzerinde evet bu şekilde çıkıyor rakamlar dediği rakamlardır. 1 ila 10 kişi arasında çalışanlar yani çay ocakları, eczaneler, terzi dükkanları boya badana işi yapanlar onların malzemesini satanlar 10 kişiye kadar lokantalar. 6250 lira işverene teşvik ödeyeceğiz. 10-50 kişi arasında 3150, 50-100 arasında 2100, 100 işçinin üzerlerinde 1500 lira teşvik ödeyeceğiz.

Ama burada bir şey var. Görüştüğümüz herkes tek stildeki sıkıntıdan bahsetti ve onların önerileri doğrultusunda kaç işçi çalıştırıyor olursa olsun tekstil ve hazır giyim sektöründeki tüm şirketlere çalışan başına aynı küçük esnaf gibi 6250 lira ödeyeceğiz.

Böylelikle bu 6250 lirayı baktığınızda alan açısından alan açısından asgari ücret 30.000 liraya çıkıp veren küçük esnaf ve tekstilci açısından kendi sırtına birkaç bin liralık bir yük kalıyor 1500, 1550 liralık. Ama bir yandan da çalışanının insani şartlarda çalıştığı veresiye defterlerine mahkum olmadığı çocuğunun gözünden gözünü kaçırmadığı bir nefes alabildiği bir süreç başlıyor.

Onun için Cumhuriyet Halk Partisi'nin asgari ücret talebi 30.205 liradır. Küçük esnaf ve tekstile 6250'şer lira diğerlerine azalan oranlarda teşvikler verilmesini devletin fazladan prim tahsilatı yapacağı 51,5 milyar liranın bu teşviğe ayrılmasını ve bütün asgari ücretlilerin rahat bir nefes almasını savunuyoruz.

Bunun mücadelesini meydan meydan vermeye asgari ücretlileri de bu mücadeleye destek vermeye davet ediyoruz.

Diğer yandan 600.000 kamu işçisi yeniden asgari ücrette olduğu gibi beklenti enflasyonu teklifi ile karşı karşıya. 350.000'i ocaktan beri, 250.000'i 3 aydır çerçeve sözleşme bekliyor. Sendikalara beklenti enflasyonu teklif edildi. Türk iş önemli bir karar alarak hükümete bir uyarı yaptı ve 17 Temmuz'a kadar bir eylemlilik takvimi ardından da bir günlük iş bırakarak bir uyarı eylemi uyarı görevi kararı aldı. Buradan tüm kamu işçilerine sesleniyoruz.

Mücadeleniz mücadelemizdir. Meydanlarda da grevde de yanınızda olmaya sizin sesinize ses olmaya, gücünüze güç katmaya Cumhuriyet Halk Partisi olarak halkın Partisi olarak kararlıyız.

Bir yandan bir yandan dünyadaki gelişmeler, bölgedeki gelişmeler...

ALTAYLI'NIN TUTUKLANMASINA TEPKİ

Bir yandan merkez medyada çok uzun süreler önemli görevlerde bulunmuş daha sonra YouTube kanalı üzerinden yayınlar yapmaya başlamış değerlendirmeleri milyonlar tarafından izlenen zaman zaman bizi de eleştiren beni de eleştiren partimizi de eleştiren ama sonuçta hakaret etmeyen iftira yapmayan sadece kendi görüşlerini paylaşan Fatih Altaylı geçtiğimiz günlerde anket sonuçlarını değerlendirirken ya AK Parti nereden nereye düşmüş dendiğinde ya bu millet ne padişahlar indirdi neler neler yaşandı tarihte diye onlara anlatıp yani geçmişte tahttan inmeleri indirilmelere atıf yapıp bugünkü anket sonuçlarının şaşırtıcı olmadığını söyleyince bölümleri kırpıp kırpıp "Cumhurbaşkanı'nı tehdit etti. Cumhurbaşkanına suikaste tehdit etti. Suikastı ima etti" diyerek gözaltına alındı ve apar topar tutuklandı

Fatih Altaylı'nın boş koltuğunu yayınlıyorlar ve 24 saatte 1,3 milyon kişi Fatih Altaylı'nın boş koltuğunu izledi. Buradan buradan bu da geçer yahu diyen Fatih Altaylı'ya onun gibi içerde sadece düşüncelerini açıkladığı için tutulan herkese dayanışma duygularımızı iletiyoruz ve şunu söylüyorum.

"İÇ CEPHEYİ GÜÇLENDİRMEK ADALET İLE OLUR"

İç cepheyi güçlendirmek demokrasiyle olur. Adaletle olur. Herkesin kendini ülkede mahkemeler karşısında eşit hissetmesiyle olur. Kendisini ezilen ötekileştirilen tehdit edilen susturulan değil özgürce konuşan ve konuştuğunda başına bir şey gelmeyeceğini bilen bireyler olduğu halde olur.

Eğer siz iç cepheyi değil de iç avluyu cezaevlerindeki iç avluyu güçlendirirseniz oraya gazetecileri oraya akademisyenleri, oraya üniversiteli gençleri oraya belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini parti meclis üyelerini ana muhalefet partisinin önceki dönem genel başkan yardımcılarını büyükşehir belediye başkanlarını ilçe belediye başkanlarını ve Türkiye'nin bir sonraki Cumhurbaşkanını Cumhurbaşkanı adayımızı iç cepheye doldurursanız iç avluyu kalabalıklaştırırsanız iç cepheyi asla güçlendiremezsiniz. Buradan iç cephe diyenlere diyorum ki önce demokrasi önce adalet ondan sonra gör bakalım ne kadar güçlü Türkiye....

"İSRAİL'İ ŞIMARTAN TRUMP"

Ülkenin çevresi evet elbette ateş çemberi. Yukarıda Ukrayna Rusya Savaşı. Aşağıda istikrarsız durumunun ne olduğu ne olacağı belli olmayan Suriye. Büyük bir soykırım gerçekleştiren İsrail onun katlettiği Filistinliler ve onu şımartan Trump.

Gazze güzelmiş buraya Kumarhaneler yapalım. Buraya oteller yapalım diye deli numarasıyla bazen güldürerek bazen şaşırtarak ama hiç acımadan Gazze'nin hemen önündeki Avrupa'ya yüzyıl yetecek hidrokarbon yataklarının doğalgazın peşinde olan yayılmacı bir anlayış ve güya güya antidemokratik yönetilen yerlere demokrasi götürecekmiş.

Güya tek adam rejimlerine karşı demokrasiyi götürecekmiş gibi aynen Irak'ta olduğu gibi bu seferde İran'a şımarık İsrail'i saldırtan arkasında duran sırtını sıvazlayan çağrısına uyup bombardıman yapan uluslararası hukuku hiçe sayan bir Amerika Birleşik Devletleri ve başkanı Trump.

Bunun karşısında dün Ömer Çelik'i dinledim. Diyor ki kriz dönemlerinde Türkiye'yi Erdoğan yönetsin istiyorlar.

"TÜRKİYE İSRAİL İLE CAYIR CAYIR TİCARET YAPTI"

Bakıyorum televizyonlara bakıyorum, gazetelere bakıyorum. Efendim iktidar çok güzel dış politika yönetiyor. Muhalefet bu konuda öneride bulunmuyor muhalefet bu konuda sessiz. Allah'tan korkun. Kuldan utanın. İsrail, Türkiye İsrail'le cayır cayır ticaret yaptı.

Bütün muhalefet bağırdı. Önce inkar ettiniz. Sonra kabul ettiniz kısıtladık dediniz. Katliam artıp itiraz çoğalınca bitirdik dediniz. Her seferinde yakalanınca bu aslında Filistin'e ticarete gidiyordu dediniz. Oysa Filistin'e sadece insani yardım götüren aktivistlere bile sahip çıkmadınız.

"BİR KERE OLSUN TRUMP'I AĞIZLARINA ALMADILAR"

Amerika'da tutuklanan öğrencimize de Filistin'de katledilen evladımıza da sahip çıkmayıp ağızlarını bir kere olsun Trump'ı almayanlar Amerika'nın B2 uçakları kalkıyor 36 saat gelip gidiyor. Bütün dünyanın üzerinde yakıt ikmali yaparak gelip İran'a uluslararası hukuk olmadan Birleşmiş Milletler kararları olmadan kimsenin o konuyla ilgili rızası aranmadan diplomasiye olanak tanınmadan Netanyahu'nun davetiyle gidip komşumuzu bombalıyorlar.

Bizimkiler İsrail bütün bölge için tehlike. İsrail piyon. İsrail şımartılmış oraya buraya saldıran birisi. Ama arkasındaki ülkenin adı Amerika Birleşik Devletleri. Başındakinin adı Trump. Trump'ı kınamayan konuşurken gizli özneler kullanan ve böyle bir saldırıda biz İran'daki rejimi desteklemeyiz. İran'daki anti demokratik durumdan elbette rahatsız oluruz.

"ERDOĞAN'I TRUMP'LA BİRLİKTE KINIYORUM"

Ama dünya sistemi gereğince bir ülkeye uluslararası kuruluşların Birleşmiş Milletlerin kararı olmadan o ülkede toprak bütünlüğüne saldırı o ülkeye savaş ilanı, o ülkeye bombardıman, o ülkede iktidar dışı unsurlarla muhataplık bunların hiçbirini kabul etmeyiz.

Elbette İran'a demokrasi gelmelidir ancak bu İranlıların kararıyla olmalıdır. Amerika'nın kararıyla Trump'ın saldırısıyla olmasına asla ve asla izin veremeyiz. Bu konuda ağzına Trump'ı alamayan Erdoğan'ı Trump'la birlikte kınıyoruz. Trump'la birlikte kınıyoruz.

Bölgeye barış kısık sesle gelmez. Küçük harflerle Netanyahu ile sözde kayıkçı kavgası yaparak bu meseleler asla hal olmaz. 8 parti 8 parti Üsküdar'da miting yapıyor. 8 parti Filistin'e destek veriyor İsrail'i kınıyor. Ağzınızı açıp bir kelime söylemiyorsunuz. Sonra dönüp muhalefet pasif kalıyor, iktidar bu işleri iyi yapıyor. Ömer Çelik'te çıkmış efendim Türkiye bir kriz yaşarsa insanlar başında Erdoğan'ı görmek istiyormuş.

"KASIM AYINDA KOYARSIN SANDIĞI GÖRÜRSÜN CEVABI"

Bunu son yaptırdıkları ankette görmüş. Buradan Ömer Çelik'e Recep Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum. Ben öyle ankette öyle bir şey görmedim. Ama bu millet kendisini kimin yönetmesini istediğini söyleyecekse kasım ayının başında koyarsınız sandığı görürsünüz cevabı. Hodri meydan. Hodri meydan. Var mısınız? Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugünden kararı alınacak kasım ayının başında yapılacak Erdoğan'ın da aday olabildiği otomatikman aday olacak bir seçime ve Türkiye'nin kimin tarafından yöneticiliğine milletin karar vermesine biz varız. Hodri meydan. Hodri meydan.

Buradan Erdoğan'a sesleniyorum. Adayımı bırak sandığı getir adayımı yanında sandığı önümde görmek Ekrem İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanı yapmak istiyoruz.

"97 GÜNDÜR HAYSİYET CELLATLIĞINDAN BAŞKA BİR ŞEY YOK"

19 Mart darbesinin üzerinden tam 97 gün geçti.

97 gündür iftiradan başka bir şey yok. Akşamları televizyonda haysiyet cellatlığı dışında hiçbir şey yok. Evlatlarla uğraşmaya, eşlerle uğraşmaya, anneyle babayla uğraşmaya başladılar. Yetmedi Ekrem İmamoğlu'nun kendi yazdığında arama yaptılar. Babasının yazdığında arama yaptılar.

"BİR KÖR KURUŞ BULAMADILAR"

Babasının yıllar önce belediyeye terk ettiği alanda kuyuların dibine girdiler arama yaptılar. 50 metrelik parseller halinde 20 yerde arama yaptılar.

Bir kör kuruş bulamadılar. Bir kör kuruş bulamadılar. Bulamayacaklar ama olduğuna inanarak kazmaya devam edecekler. Neden? Neden? Çünkü kişi kendinden bilir işi. O yüzden kazıyor. Niye çocuğa gidiyor? Hatırlıyor sıfırladık babacığımı hatırlıyor.

Niye? Niye evlere yatak odalarına gidiyor? Ayakkabı kutularını biliyor. Neden? Neden olur olmaz yerleri kazıyor? Çünkü sanıyor ki kendisi gibi bir siyasetçiyi kazırsan altından hırsız çıkar.

Ekrem İmamoğlu'nu ailesini 90 gündür kazıyor altından insan çıkıyor. Namuslu bir insan çıkıyor. Sayın Erdoğan diyordu ki efendim 1 ay sonra bu lafı dediğinden beri 94 gün geçti. 1 ay sonra birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar.

"İMAMOĞLU'NUN TEK SUÇU ERDOĞAN'I YENECEK OLMASIDIR"

Ailelerinin gözüne bakamayacaklar. O lafları söylediğinde turpun büyüğü heybe diyordu. O turpun büyüğü nerede? Kopacak dananın kuyruğu nerede? CHP'nin genel başkanı burada. Türkiye'nin gözünün içine baka baka söylüyorum. Ekrem İmamoğlu masumdur. Tek suçu Cumhurbaşkanı adayı olmasıdır. Erdoğan'ı yenecek olmasıdır.

Teşekkür ederim. Şimdi bir yandan cenaze törenine katılabilmek için acele ediyorum ama üç insan hikayesini aktarmadan buradan inmem. Üç insan. İlki hapisteki bir suçsuz insan. Çağla Demir İBB Kültür AŞ'de çalışan bir uzman. Jandarma eve gelmiş, bulamamış. Telefonunu komşulardan almış, aramış. Çağla açmış, işleyim demiş. İşteyim. Çağırmışlar kalkıp gitmiş. Adliyeye gitmiş. Savcı demiş ki jandarmaya, işim çok nezarete atın, çağıracağım. Jandarma demiş ki, kendi geldi, kaçmadı, yollayalım, yarın yine gelir. Atın nezarete demiş. Nezarette iki gece üç gün tutmuş, karşısına getirmiş ve şunu söylemiş kendisi.

Daha doğrusu o gün ikinci gün telefonundan ihale evrakları ele geçirildi. Hesap hareketlerinde de 37 farklı işlem saptandı denmiş. İş şimdi ortaya çıkıyor ki, televizyonlar onu söylediğinde daha telefonu teslim edilmemiş. Ama teslim edilen telefondan da hiçbir şey çıkmamış. Bir kişiyle 10 işlemde, bir kişiyle 9 işlemde, bir kişiyle 18 işlemde hesap hareketleri. Milyon diye söylediler ya. 3-0 fazla söylemişler. Şimdi resmi kayıtlarda var. 9 işlemde 9800 lira biriyle, 10 işlemde 2400 lira biriyle, 18 işlemde 28.600 lira biriyle. Çağla açıklıyor.

Ofisteki arkadaşımla dışarıdan yemek söylüyoruz. Birimiz söylüyor, öbürü payını onun hesabına atıyor. Bir tane çok kişinin kendisine para yollaması var. Paranın tam tutarı kadar kocaman bir pasta faturası. Pastanın ofisteki arkadaşların payına düşeni yollaması. 27 gündür 1000 lira, 27.000 lira denen şeyi 27 milyon dedikleri için içeride tutulan hesap hareketinde arkadaşlarıyla birbirine küçük paralar atan, telefonundan hiçbir şey çıkmayan Çağla denen bir masumun hikayesi orada.

Ama dışarıda olan birisi var. 2011 yılında yeşil alanı İBB'den 25 milyon lira bedelle satın alıyor. İBB arazinin imarını değiştiriyor. 2017'de 430 milyona, 25'e aldığı yeri 430 milyon liraya İBB'ye geri satıyor. O gün için 106,5 milyon dolar. Bugün için 4.2 milyar TL fazladan para kazanıyor. Bu kişinin dosyası hazır savcıya veriliyor. Süleyman Soylu o aşamada el koyuyor.

Bu dosyanın böyle olduğunu Akın Gürlek de biliyor. Süleyman Soylu da biliyor. İBB'nin geçen dönem bütün belediye meclis üyeleri de biliyor. Recep Tayyip Erdoğan da biliyor. Bu adam dışarıda geziyor. Ama diğer yandan masum Çağla içeride. Suçlu adam dışarıdayken bir de dertli adam var.

Geçen hafta Hacı Bayram'da arabaya binerken cayır cayır bağırıyor birisi. Mert iki çocuk babası işsiz şöyle bağırdı....

"ETKİNLİK PİŞMANLIK" YANITI

" Namertlere yenildim Genel Başkan. Namertlere yenildim. Hırsızlık yapıp cezaevine gireceğim. Yemek de var, yatacak yer de var. Ama bu iki çocuğu kim doyuracak" diye diyor. Türkiye'de masum yere içeride yatan Çağlalar 4.2 milyarı çalıp AK Partili diye dışarıda keyif çatanlar iki çocuğu sen doğuracak, doyuracaksan ben hapse gireceğim, karnımı doyuracağım diyen Mertlerin yaşadığı bir yerde Tayyip Erdoğan çıkmış bana diyor ki "etkin pişmanlıktan yararlan. Ekrem'e sırtını bana yüzünü dön. Yanıma gel" diyor.

Buradan Erdoğan'a sesleniyorum. Etkin pişmanlığı bırak. Son pişmanlık fayda etmeyecek. Bu millet bunların hesabını sana soracak. Teker teker soracak. Bugün bugün açılışı iyi bir Cumhuriyet Halk Partiliyle yaptık. Kucaklaşmaya geldim dedi kucaklaştık. Kapanışı da iyi bir Cumhuriyet Halk Partiliyle yapmak istiyorum

Zevcan Acar Lüleburgaz'ın eski ilçe başkanı. Görevi bırakmış. Lüleburgaz'dan gel yanıma. Gel. Görevi bırakmış. Lüleburgaz'da iyi bir Cumhuriyet Halk Partili. Dedim ya" bütün Cumhuriyet Halk Partililer sorumluluk sizde. İmza kampanyası için föyleri alacaksınız. Sokağa çıkacaksınız. İkna edebildiğiniz kadar insanı ikna edip imza toplayacaksınız...."

Zevcan Acar kendi arabasıyla birkaç arkadaşıyla Lüleburgaz'ın bütün köylerinde komşu ilçelerin köylerine tek tek gidip tam 10.000 tane imzayı bir başına topladı.

"20 MİLYON İMZA TOPLANDI"

Bu imzaların bir önemi var. Şimdi 180.000'in üzerinde sandık görevlisi

50.000 mahalle görevlimiz geri sayıma başlıyorlar. Burada teslim aldığım 10.000 imza Cumhuriyet Halk Partililerin bugüne kadar topladığı 20 milyonuncu imzadır.

20 milyonuncu imza. Artık tarihin en büyük geri sayımı için, tarihin en büyük güvensizlik oyu için Erdoğan'ın karşısına ona atılan oy kadar erken seçim istiyorum diyen imza için geri sayım başladı.

20 milyondayız. 7 milyon için geri sayıyoruz. Zevcan Acarı tüm örgütümüz ve imza kampanyasına emek veren herkes adına partinin Genel Başkanı olarak tebrik ederek kucaklıyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar. Cumhuriyet Halk Partisi örgütünün önünde saygıyla eğiliyorum. İyi ki varsınız. Çok teşekkür ediyorum. Hepinize teşekkür ediyorum. Yolumuz açık olsun. Hep beraber iktidara yürüyoruz. Herkes buna emin olsun.

Etiketler