Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın NTV’deki özel program(!) sırasında büyük kısmı yanlış, bir kısmı tartışmaya açık ifadeleri vardı. Bunlar arasında çok net olarak zikrettiklerinden biri de şuydu: -“Yer ile gök biraraya gelse o kupa Trabzon’a gitmez.” Gerçi, gitmeyeceğini değil, gönderilmeyeceğini “En kötü gerçek, en güzel yalandan iyidir” diyerek, taa en başından beri biz de ifade ettiğimiz için tepkiler almadık mı? Hem de çok...

*

Aslında öncelikle Aziz Yıldırım’ın söylediği hiç umurumda değil... Ama; kulak verdiğim, öncelikli ilke edindiğim Hacı Bektaş-ı Veli’nin, “Her ne arar isen kendinde ara” sözü ile aklıma gelen, Trabzonspor adına “O kupa ya gelecek, ya gelecek” diye meydan okuyanları unutacak mıyız? Ya da; “O kupa, ya beni alacak, ya ben o kupayı” diyenleri hatırlamayacak mıyız? Türkiye bir hukuk devleti(!) ve de bugün de o kupa halâ Fenerbahçe Müzesi’nde olduğuna göre... Önce kime bakacağız? Aziz Yıldırım’a mı, yoksa bizdekilere mi?

ZİYAD NEMLİ ve TRABZONSPOR...

18 Haziran Orhan Kaynar, 16 Ağustos Mehmet Tan, 30 Ağustos Ziyad Nemli... Türkiye ve Dünya’ya mal olup, fani dünyadan öteki aleme göç eden Trabzon basının usta kalemlerinin mezarları başında buluştuğumuz günler... Dün, bundan 26 yıl önce 30 Ağustos 1990’da aramızdan ayrılan Ziyad Nemli’nin Sülüklü’deki mezarı başında buluşmayı aksatmadık. Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yusuf Turgut, Ziyad Nemli’nin emeğinin büyük olduğu meslek örgütüne katkılarını, İhsan Öksüz spor basınındaki yerini, Hikmet Aksoy “Keşke bırakmasaydı”diye hayıflandığı hikayeciliği hatırlattı. Bize de, “Ziyad Nemli, gazeteci-yazar idi, hikayeci idi, Trabzonspor’un kurucularından idi. Milletine hizmet, devletini ebedilik kazandırmak için siyaset bile yaptı. MHP İl Başkanlığı görevini ifa etti. Tek bugünkülerin aksine paraya-pula ehemmiyet vermedi” diye toparlamak kaldı.

Kızı Umay ile herkesin dostu Münevver’in yanı sıra, meslektaşlarımız Asım Kemal Güner, Tahir Orhan, Ergun Ata, Ali Kemal Yazıcı, Bülent Deveci, Altuğ Atalay, Aydın Akdeniz ile (kıssadan hisse hesabıyla) ders alınması gereken anılarla ustayı yad ettik. Bu vesile ile Ziyad Nemli’nin 12 Mart 1970’de Yenigün Gazetesi’nde, o dönemlerde Trabzonspor’da yaşanan sıkıntılar nedeniyle kaleme aldığı “Bugün bu duruma neden düşülmüştür?”sorusuyla ilgili yazıdan bir cümleyi, “Bugün için” diyerek paylaşalım: -“İdare kuruluna seçildikten sonra, yan gelip yatanlar çoğunlukta olduğu için mi, tecrübeli ve çalışkan bildiklerimiz ‘diğerleri çalışmıyor, biz neden fazlasını yapalım’ zihniyetiyle davrandıkları için mi, yoksa (tabii daha önemlisi) İdare Kurulu anlaşmış ve de kaynaşmış bir ekip çalışmasından yoksun bulunduğu için mi...?”

HANİ HEP TRABZONSPORLU İDİK!...

Trabzon’da görev yapan basın mensupları olarak, özellikle Trabzonspor’da yönetici olarak görev alanların şu ifadesi ile çok sık muhatap olmuşuzdur: -“Trabzon basının varlık sebebi Trabzonspor’dur.” Kısmen de olsa doğrudur. Ama Trabzonspor’dan da önce Trabzon’da çok güçlü bir basın vardı. Bunu da unutmamak lazım. Sadece bununla muhatap olunmadı! “Trabzonspor’a hep birlikte sahip çıkmalıyız” sözü o kadar çok önümüze konuldu, konuluyor ki! Hem de, gerçek sahip çıkmanın doğrudan yana ve tarafsız bir anlayışla basın mensubunun işini yapması da unutularak... Hadi, çoğumuz Trabzonspor’a üye olduğu için “Ona da tamam” diyelim. İyi de, Trabzonspor’da son günlerde yapılan ve tabir-i caiz ise ‘yüzüne gözüne bulaştırılan organizasyonlar’ sırasında neden herkesten, her kesimden (doğal olarak spor basınından, ya da onların meslek örgütlerinden) görüş, öneri ve destek alınmadı. “Akıl alınmadı” demek istemiyorum. Çünkü, sadece Trabzonspor’da değil, bu toplumun hemen hemen her kesimde böyle bir davranış karşısında “Akla değil, paraya ihtiyaç var”dan başka bir şey denmiyor. O nedenle, ortak değerler ve davalar için danışmak ve paylaşmak çok ama çok önemlidir. Bunu yapmamak ise, yanlıştır. Eeee, yanlış işten de doğru sonuç çıktığı pek görülmediğine göre!

HABİRE KAPATILIYOR?

Trabzonspor adına, yüzme ile ilişki kesiliyor... Hentbol şubesi kapatılıyor... Sanırım, basketbola sıra geliyor. Ne oluyoruz beyler? Yoksa, olağanüstü hal kapsamında topyekün kapanma için hazırlık mı yapılıyor?