A+ A-
Yorum
10

Trabzonspor'un değil, Trabzon'un sorunu!..

Yayın Tarihi: 22.07.2015 - 07:49 | Güncelleme Tarihi: 22.07.2015 - 09:48

Tarih kitaplarına konu olan şekliyle; “Dünyanın en eski kentlerinden...”

Sosyal kitaplar da ise; “İlklerin şehri...”

Basın-yayında; “Anadolu’da Erzurum ile birlikte ilk matbaanın kurulduğu şehir...”

Spor literatüründe; “İstanbul dışına lig şampiyonluğunu ilk kez taşıyan takımın şehri...”

Yurttaşlık bilgisi kitabında; “Nüfusu az” yazan bir şehir...

Kalite kontrolde ise, “Niteliği yüksek” raporlu insanların yaşadığı bir şehir...

“...idi Trabzon!”

*

Yani, eski tabirle niceliği ile niteliği ters orantılı,

Yeni deyimle, nüfusu az ama kalitesi yüksek bir şehir!

“...idi Trabzon!”

*

Gözüne baka baka söyleyebilenlerin yaşadığı değil,

Telefonla bile birbirine söyleyemeyenlerin yaşadığı bir şehir...

Sadece medya aracılığı ile mesajlaşan bir şehir...

“...oldu Trabzon!”

*

Hem de öylesine oldu ki, bir zamanlar sadece kendisinin değil, Türkiye’nin, hatta bir kısım dünyalının bile medar-ı iftiharı olan Trabzonspor’u bile niteliksizleştirerek, önemsemeyerek, elinde doğru dürüst kalan tek markasını da kaybetmek üzere olan bir şehir...

*

Tablo ortada.

“Görünen köyün kılavuz istemediği de.”

“O suçlu, bu kabahatli. Şu yanlış, onlar hatalı” demenin bir mantığı da yok, faydası da..

*

Trabzon bir nitelik kaybı çukuruna düşmüş, düşürülmüş, debelenip duruyor.

Çukurdan çıkmak için, birbirini itelemenin, üzerine basmanın işe yaramayacağı bilinmesine, tek çarenin omuz omuza vererek güçlü kuleler kaleler oluşturulması gerektiği gerçeği ortada iken, nedir bu kavga? Nedir bu öteleme? Nedir bu itekleme? Nedendir bu birbirini kötüleme?

*

“Şampiyon Trabzonspor” gerçeğinde imzası bulunanlardan spor kimlikli, ama şair ruhlu adam, eski başkanlardan Ahmet Celal Ataman’ın bir toplantıdaki konuşmasından bir kenara not ettiğim “Son yılların en doğru, en gerçekçi tarifi” diyebileceğimiz Trabzon teşhisi:

*

“Sorun, bütünüyle Trabzon şehrinde. Değerlerine gereken ilgiyi göstermemesinde. Bir kolaylık, bir vurdumduymazlık sürdürülmektedir. Her açıdan müthiş bir lakayt içinde, meselesine duyarsızlık var. Bir elini açmış para istiyor, diğer elini açmış yönetici istiyor.”

*

Böylesine, az sözlü ama bol hacimli mükemmel bir teşhisten sonra, bize biraz daha yazmak, biraz daha anlatmak düşmez.