Yapay zeka teknolojileri, suçla mücadele ve kamu güvenliğinin sağlanmasında devletlere önemli imkânlar sunuyor. Ancak bu teknolojiler, beraberinde çoğu zaman yeterince tartışılmayan stratejik riskleri de gündeme getiriyor. Son dönemde ABD merkezli Flock Safety şirketine ilişkin kamuoyuna yansıyan iddialar, yapay zeka çağında veri güvenliği, mahremiyet ve ulusal egemenlik konularının yeniden ele alınmasını zorunlu kılıyor.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erman Akıllı, AA Analiz için kaleme aldığı değerlendirmede, söz konusu tartışmanın yalnızca bir şirketin teknik tercihlerinden ibaret olmadığını vurguluyor.

GENİŞLEYEN GÖZETİM AĞI
Flock Safety, ABD genelinde yerel yönetimler, kolluk kuvvetleri ve özel sektör tarafından yaygın şekilde kullanılan yapay zeka destekli kamera sistemleri geliştiriyor. Bu sistemler; araçların, plakaların ve çevresel görüntülerin otomatik olarak tespit edilmesi, depolanması ve analiz edilmesini mümkün kılıyor.
Her ne kadar kamu güvenliğini artırma amacıyla kullanılan bu teknolojiler, pratikte binlerce insanın günlük hareketlerinin sürekli kaydedildiği geniş çaplı bir gözetim altyapısına dönüşebiliyor.

VERİLER ÜLKE DIŞINDA İŞLENİYOR
Basına yansıyan bilgilere göre Flock Safety, yapay zeka algoritmalarını eğitmek amacıyla ABD dışındaki taşeron firmalardan yararlanıyor. Bu firmalarda çalışanlar, ABD sınırları içinde toplanan araç, plaka ve çevresel görüntüleri manuel olarak etiketliyor ve sınıflandırıyor.
Teknik açıdan bakıldığında bu yöntem, yapay zeka geliştirme süreçlerinde yaygın olarak kullanılan bir uygulama olarak değerlendirilebilir. Ancak tartışmanın odağında, kullanılan yöntemden ziyade işlenen verinin niteliği yer alıyor.

VERİ EGEMENLİĞİ VE ULUSAL GÜVENLİK RİSKİ
Söz konusu görüntüler, salt teknik veriler olmanın ötesinde, zaman ve mekân bilgileriyle birleştirildiğinde bireylerin hareket alışkanlıklarını ortaya koyan hassas veri setlerine dönüşüyor. Bu verilerin ülke dışındaki çalışanların erişimine açılması, veri egemenliği ve ulusal güvenlik kavramlarını yeniden gündeme getiriyor.
Plaka ve konum verileri, uzun vadeli analizlerle bireylerin sosyal ilişkileri, günlük rutinleri ve kritik altyapılarla temasları hakkında anlamlı çıkarımlar yapılmasına olanak tanıyabiliyor. Bu durum, doğrudan veri sızıntısı olmasa dahi istihbari değer taşıyan bilgi üretimine kapı aralayabiliyor.
HUKUKİ VE YAPISAL AÇMAZLAR
Risk yalnızca bireysel çalışanların niyetleriyle sınırlı değil. Taşeronların tabi olduğu hukuki rejimler, yabancı devletlerin veri talepleri ve istihbarat servislerinin olası baskıları, sorunu yapısal bir güvenlik meselesine dönüştürüyor.
Öte yandan ABD’de federal düzeyde kapsamlı bir kişisel verileri koruma yasasının bulunmaması, bu tür hassas verilerin işlenmesine yönelik denetim mekanizmalarını daha da karmaşık hale getiriyor. Bu tablo, yapay zeka temelli gözetim sistemleri ile mevcut kişisel verilerin korunması rejimleri arasındaki derin gerilimi gözler önüne seriyor.
MAHREMİYET VE DEMOKRATİK DENETİM
Kamusal alanlarda bireylerin açık rızası olmaksızın sürekli veri toplanması ve bu verilerin yapay zeka aracılığıyla analiz edilmesi, klasik mahremiyet anlayışının ötesine geçen bir gözetim kapasitesi yaratıyor. Bu durum, bireylerin davranışsal olarak profillenmesine imkân tanırken demokratik denetim ve hesap verebilirlik mekanizmalarını da zayıflatma riski taşıyor.
STRATEJİK BİR ZORUNLULUK OLARAK VERİ GÜVENLİĞİ
Sonuç olarak Flock Safety örneği, tekil bir şirket uygulamasından ziyade yapay zeka ekosisteminin yapısal bir sorununa işaret ediyor. Yapay zeka çağında veri, devletler açısından stratejik bir kaynak niteliği taşıyor.
Bu nedenle fiziki sınırların korunması ne kadar önemliyse, sınıraşan veri akışlarının denetlenmesi de aynı derecede hayati önem taşıyor. Uzmanlara göre, hassas verilerin ülke sınırları içinde, yerli ve milli altyapılarla depolanması ve işlenmesi, hem bireysel mahremiyetin hem de ulusal güvenliğin korunması açısından stratejik bir zorunluluk olarak öne çıkıyor.
Aksi halde kamu güvenliği üretmesi beklenen teknolojiler, uzun vadede yeni ve derin güvenlik açıklarının kaynağına dönüşebilir.