SON DAKİKA
SON DAKİKA


Göçmenler
7.03.2020

 

Ne zordur insanın kendi evinden uzaklaşması uzaklaştırılması. Havasını soluduğu, suyunu içtiği, sebzesini yediği mahallesinden, köyünden koparılmanın ne demek olduğunu bir de gidin o göçmenlere sorun. Uzaktan kınamak hatta ahkâm kesmek işin kolayıdır.

Bizim memlekette eskiler göç olayına “Kaçakaçlık” adını vermişlerdi. Aslında güzel bir isim değil mi? Kaçıyor insanlar bilinmediğe doğru. En kutsal olan yaşama hakkını korumak için daha güvenli bölgelere gidiyor. Arkada evini, tarlasını, işyerini bırakarak yollara düşüyor.

Afganistan iç savaş yaşadı. Binlerce insan ülkelerini terk etti. Başka ülkelerin sınırlarına koştu.  Kendinin, eşinin, çocuklarının canını kurtarmak için gitti başka ülkelerin sınırlarına. Bize de 1980 yıllarında dört binden fazla insan gelmişti. Ev verdik, tarla, iş verdik o insanlara.

Peşinden Irak Savaşı patlak verdi. Saddam yönetimi kimyasal silah üretiyor söylencesi üzerine dünyanın bekçisi geldi yerleşti o ülkeye. Kürtler, Türkmenler, Araplar barış içinde kardeşçe yaşıyorlardı o ülkede. Baktık oradaki yaşayan halk, birden birbirinin düşmanı oldu. Özünde düşmanı oldu demeyelim de birbirlerine düşman edildiler.

O savaşta binlerce insan öldürüldü. Yöneticilerin kökü kazıldı. Binlerce aile tıpkı Afganlar gibi komşu ülkelerin sınır kapılarına dayandılar. Doğu Anadolu’nun vahşi doğasında o insanlar da yaşama savaşı verdiler. TC Devleti binlerce aileyi bağrına bastı. Doyuruldu, barındırıldı, insanca yaşam koşulları onlara sunuldu.

Savaş bitti. Irak halkına söz verilen demokrasi ülkeye gelmedi. Saddam dönemindeki yaşam koşullarının çok gerilerine düşürüldü. Ülkemize yerleşen o insanların kimisi ülkemizde kaldı kimisi de ülkelerine döndü.

Zengin petrol yatakları işgalci ülkelerin oldu. Yerli işbirlikçilerle yer altı zenginliklerinin tadını çıkarmaya devam ediyorlar.

ODP adı altında hazırlanan yaklaşım ağır da olsa uygulamaya konulmaya başlamıştı. Çünkü Ortadoğu’da irili ufaklı yirmiden fazla devlet kurulacak ve ipler patronların elinde olacaktı ki bu proje devam ediyor. Doğal olarak sırada Suriye vardı. Devlet Başkanı Esat, Eset oldu. Emperyalist ülkeler Suriye’nin de kanını emmek için akbabalar gibi ülkeye üşüştüler. Önce mezhep ayırımcılığını körüklediler. Sonra birtakım terör örgütlerini beslediler. Projenin bir parçası olan T C Devletini de işin içine soktular.

Yine göç, yine can güvenliği ön plana çıktı. Dört milyon Suriyeli insanı ülkemize aldık. Bizim hakkımız olan, bu ülkenin insanının alın teri kazancından o insanlara pay verdik. Bütçemizden milyarlarca dolar para harcadık. Çünkü biz insandık. O insanları aç – susuz, evsiz bırakamazdık.

Yüzlerce insan yeni bir umuda koştu. Ege Denizi’nin mavi sularında can verenler oldu.

Umut yolculuğu bitmedi. Göçmenlere birkaç gündür yeni bir umut kapısı açıldı. 200 bine yakın vatandaş Yunanistan sınır kapısına koştu. Bizden daha zengin, iş olanakları daha fazla olan Avrupa ülkelerine gitmek istiyorlar. Ama Yunan ve Bulgar sınır kapıları bana Filistin halkının özgürlük savaşını anımsattı.

Acımasızca o insanlara şiddet uygulanıyor. Soğukta, yağmurda aç ve açıkta sabahlıyorlar. Ama acımasız Avrupa o insanlara ateş açıyor ve insanların ölümüne neden oluyor.

Kısaca sömürü ayrı bir şey galiba.


           
​​​​​​​

 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap