Marc Levvy’in İLK GECE Romanını okurken Sümerlerle ilgili
bir bölüme rastladım. Merak ettim doğrusu Sümerlerin kim olduğunu? Sümerler, MÖ
4000 - MÖ 2000 yılları arasında Irak'ın güneyinde (Güney Mezopotamya) yerleşik
olan, medeniyetin beşiği olarak bilinen coğrafi bölgedeki uygarlıktır.
Dünya'nın bilinen en eski uygarlığı kabul edilir.
Mezopotamya, Fırat ve Dicle nehirleri arasıdır. Bu iki
ırmağın taşıdığı zengin verimli topraklar, Sümerlerin yerleşim alanı olmuş. Bu
topraklarda buğday bol miktarda yetiştiği için onlarda bu tahılı ambarlayıp
saklamayı öğrenmişler. Bu da gösteriyor ki soğuk ve verimsiz mevsimlerde
kendilerini besleyecek hasatları saklayabiliyorlardı.
Bu insanlar, depolama kültürüne ulaşınca, günlük yiyecek
peşinde koşmadılar. Bu oluşum, Sümerlerin yerleşik yaşama geçmelerine neden
olmuştur. Dünyada yerleşik yaşamın oluşmasının temelinde doğanın orada yaşayan
insanların gereksinimlerine yanıt vermesiyle başlamıştır. İnsan yaşamını
olumsuz yönde etkileyen olaylar oluşunca insanlar yeni arayışlara girer. 2000
yıllık kocaman bir zaman diliminde yaşamını sürdüren bu ulus, hem kendi yaşam
biçimlerinden, hem de doğanın onlara sunduğu güzelliklerden mutluydular.
Biz buna Orta Asya’dan göç nedenlerimizi gösterebiliriz.
Uluslar kendi soylarını sürdürmek için yeni arayışlar ve yeni yerleşim yerleri
ararlar.
Sümer kalıntılarına baktığımızda bunların bilgi düzeyleri
bir yere yerleşen çiftçilerin gibi basit düzeyde değildi. Bu oluşumun temelinde
her biri kendi kültürüne sahip çıkan birçok grubun bir araya gelmesiyle
oluşmuştur. Hindistan, İran ve Anadolu’dan gelen bu göçebe halklar büyük şehir
devletleri kurmuşlar.
Gösteriyor ki Sümerler Arap ırkından olmadığı kesindir.
Mezopotamya'da yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki
medeni oluşumların temelini atan Sümerlerdir. Gerek yazı, dil, tıp, astronomi,
matematik, gerekse din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve
bilinen toplum Sümerlerdir. "Gılgamış Destanı o ulusun mitolojik, sosyal
yapısını bize anlatmaktadır.. Yılbaşı ağacı süsleme, evlilik yüzüğü, nazar
boncuğu da Sümerlerde görülmüştür. Sümer döneminde 21'i büyük olan yaklaşık 35
büyük şehir ve kasaba vardır.80 bin nüfuslu şehirlerin varlığını tabletlerden
öğreniyoruz.
İlk çağlar, bilindiği gibi dinin, bilimin ve efsanelerin iç
içe yaşadıkları dönemdir. İnançların ve onlardan doğan efsanelerin kişi ve
toplum üzerindeki etkileri ise çok güçlüdür. Efsaneler, bir toplumun düşünme ve
hayal gücünü gösterir. Bir “başka deyişle, kişilerin doğa karşısındaki davranış
biçimlerinin
ürünleridir dinler ve efsaneler. İlkel insan esen yele,
yağmura, gök gürültüsüne, yıldırıma, doğuma, ölüme, gece ve gündüze kendince
anlamlar verir. Kendine göre yorumlar doğa olaylarını. Bu davranış ve
yorumlardan da dinler ve efsaneler çıkar ortaya.
Deneye ve gözleme dayanan pozitif bilimlerin gelişmesi için
bin yılların geçmesi gerekecektir. Gözlem bütünüyle yok değildir gerçi. Ancak,
olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi, neden-üstün güç biçiminde kurulur. Doğa
olayları bir üstün güce bağlanır, çoğu zaman da doğrudan bir üstün güç, bir
tanrı ya da tanrıça tarafından temsil edilir. Henüz deney ve gözlemle bir
neden-sonuç ilişkisine varmaya yatkınlıktan uzak ilkçağ insanının doğayı
açıklama biçimidir ilkel din ve efsaneler..
Sümer devleti,tarihten silineli bir hayli zaman olmuştur
gerçi, ama kültür ve uygarlıkları her alanda etkilerini sürdürmektedir hâlâ.
Artık konuşulmayan bir dil olan Sümerce. Sümer düşüncesinin yarattığı inanç
sistemi Anadolu uygarlıkları üzerinde de etkili olur. Ne var ki, Anadolu
uygarlığı da Mezopotamya’yı etkiler.
Neden yazdım bu yazıyı? Geçmişini bilmeyen toplumlar, geleceğine yön veremez.