Doğduğumuz büyüdüğümüz köyümüz denize  4-5 km uzakta bulunuyor. Şairin dediği gibi uzakta bir köy var işte o köy benim köyüm.

Köyümüzün orta yerinden bir dere akardı. Dere de en az 4-5 çeşit balık vardı. Kışın 1 metre yazları ise50-60 cm. su olurdu.

Köyümüzün bütün su ihtiyacı bu deremizden karşılanırdı. O günlerde köyümüzde bütün Sebzeler yetişirdi. Her mevsimde doyasıya yağmur yağardı. Kışları kar yağışı 1 metre civarında olurdu. Kıranlar da (daha etekleri, Çorak arazi) 50-60 çuval buğday yaptığınızı hatırlarım. Hava koşulları yıllarca dört mevsim olarak yaşanırdı.

Peki, ne oldu da mevsimler değişti, dereler kurudu? Köylerdeki ekim biçim durdu. Köyde yaşayanlar bütün sebze ihtiyaçlarını köye gelen satıcılardan karşılar oldu.

Dünyanın en büyük gök bilimleri merkezi NASA’nın 3-4 yıl önce bir açıklaması aklıma geldi.2035 yılına kadar Karadeniz çölleşecek, iklimler tamamen değişecek. İşte o çölleşmeyi görür gibiyim.

Yanlış sulama, aşırı ve yanlış gübreleme, zirai ilaçların yanlış kullanımı, ormanların yok oluşu, kaynakların yanlış kullanımı. Su akarları ile oynama denizin içinden başlayıp sahili kapatan köylere kadar uzanan 20-30 kata varan betonlaşmalar ve arkada bulunan köylerin rüzgâr ve hava alamaması iklimin başlıca değişim sebepleridir.

Eskiden köylerde % 30-40 rutubet olurdu şimdilerde % 50-70’e kadar yükseliyor.

Derelerin koruma amaçlı betonun içine alınması, derelere ve denizlere çöp, lağım ve hurda malzeme atılarak bitiriliyor.

Peki, ne yapacağız?

Bu betonlaşma ile sahilleri kapatma var gücüyle devam ediyor. Ve hiç kimse bunu durduramıyor. Dört mevsim ikiye indi yaz ve kış.