Seçim zamanı ya çok şey konuşuluyor...

Üretimi konuşan yok.

Gıda sektörü geleneksel ürünlerimizi pazarlamada yetersiz.

Tereyağımıza hile karışmış.

Fındığımız kabuğu ile satılır, artı değer yaratacak tesisimiz yok.

Denizimizi kirlettik. Onlarca balık türünü yok ettik.

Yaylaları sayfiye yeri haline çevirdik.

Başkan adayları yaylalarımızdaki yapı istilasından hiç bahsetmezler.

Hayvancılığımız giderek yok oluyor.

Belediyecilik sadece su ve kanalizasyon işi ise bunca kampanyaya ne gerek var?

Gençler kendi şehrinde gelecek görmemeye başladı.

Bari ölmeden raylı sistemi görse millet.

DİL BİLMEYEN TURİST REHBERİ

Şoförden, garsondan, belboydan, resepsiyonistten, temizlikçiden, yabancı dil bilgisi istiyorsun da binlerce yıl… Tarihe sahip ülkemizi tanıtmaya gayret eden turist rehberinden yabancı dil zorunluluğu istemiyoruz.

Neymiş efendim sonradan öğrenirmiş.

Bir işi düzeltirken bozmayalım....

Turizm rehberliği bir meslek. Yabancı dil bilgisi de bu mesleğin tamamlayıcı unsuru.

Acaba turizmde konsept mi değişiyor? Öyle ya sadece Türkçe bilenler mi gelip gezecek ülkemizi? Birisinden bakarsanız bakın bir yere oturtamıyorsunuz.

Bırakın gelen turiste mahalleli anlatsın.

Yaşasın, hepimiz turist rehberi oluruz bir anda!

Aslanlar gibi de anlatırız tarihimizi...

Mesela: “Hau galeyi göruysünüz da, David oralarda gezinirken Fatih Zıgana’dan aşağı geliydi…” diye başlar derin tarihi söylemine!

HANUTÇULUK 

Dilimizde hanut, bir kişinin veya turistin yaptığı alışveriş karşısında dükkan sahibinden alınan parayı ifade etmektedir. Bir anlamda… Tabii ki bu etik bir durum değil.

Ben sana turist getiririm.

Alışveriş yaparlar.

Sonra ben komisyonumu alırım.

Sistem böyle yıllarca.

Turizmde sorun sadece dil bilmemek de değil...

Düzenleme yapılacaksa herkesin kabul edeceği bir düzenleme olmalı.