SON DAKİKA



Haber > Gündem > Alma mazlumun ahını, uçağın düşer aheste aheste!

Alma mazlumun ahını, uçağın düşer aheste aheste!

29 Kasım 2015 Pazar - 10:36








Türkiye'nin Rusya uçağını düşürmesi, Suriye krizine yeni bir kriz ekledi. Türk Hava Sahası’nı ihlal, angajman kuralları çerçevesinde. Doğru mu oldu, yanlış mı oldu? Bal gibi doğru oldu. Rusya'nın bu bölgede işi ne? Türkmen kardeşlerimiz terör örgütü mü de onları bombalıyor? "Alma malumunuz ahını, düşer uçağın aheste aheste." 22 Haziran 2012’de ihtar edilmeden düşürülen Türk savaş uçağını unutmadık. Suriye veya Rusya düşürsün fark etmez, bunlar defterlere yazılır. Rus savaş uçağının düşürülmesinin ardından Obama ve Hollande desteklerini açıkladılar. "Türkiye, sınırlarını koruma hakkına sahiptir" dediler. Bu açıklamalara NATO Genel Sekreteri'nin bu yöndeki açıklaması da eklenince, krizin Rusya ile NATO bloku arasında bir kriz olabileceği belirginleşti. Rusya uçağının düşürülmesi öncesi Suriye iç savaşının Türkiye'ye farklı alanlarda yansımalarını gördük. Bunların en önemlilerinden biri de caydırıcılık alanıydı.

ESED İÇİN SÖMÜRÜ ALANI

İç savaş çözümsüzlüğe sürüklendiği günden bu yana, Türkiye iki kötü seçenek arasında sıkışıp kaldı. Bir yanda enerjisini tüketecek bir savaşa sürüklenme ihtimali vardı. Diğer tarafta ise sessiz kalırsa bölgesel etkinliğini yitirme ihtimali doğuyordu. Türkiye bu ikisinden birini seçmeye zorlanıyordu. Türkiye'nin savaşa girmeme kararlılığı, rakipleri tarafından aleyhine kullanılan bir araç haline gelmişti. Rus uçağının düşürülmesi Türkiye'nin bu cendereden çıkmaya yönelik takındığı yeni bir tavrın sonucu olarak görülebilir. Türkiye, Rusya'nın artarak devam eden sınır ihlallerine net bir cevap vererek, krizi bir öteki safhaya taşıma konusunda karar alma sorumluluğunu Putin'in üzerine yıktı. Bundan sonra Putin'in cevabı krizin alacağı şekli belirleyecektir. Suriye'de savaşan taraflardan biri olmamayı becerebildi. Bu konudaki kararlılık Esed için sömürülmesi gereken bir alan haline geldi.

CAYDIRICILIK POLİTİKASI

Zaman zaman Türkiye'yi zor durumda bırakmak adına Türkiye'yi savaşa davet edici eylemlere girişildi. Türkiye'nin caydırıcılık alanındaki inandırıcılığı Esed rejimi tarafından taciz edilmesine rağmen, savaşa girmemesi bir zayıflık olarak sunuldu. Bunun üzerine Türkiye angajman kurallarını yeniden düzenleyerek, kriz yönetme basamaklarını belirledi. Böylece karşı tarafa verilecek sinyallerini netleştirdi. Tacizlere cevap verileceğine dair kuvvetli sinyaller üretti. Esed rejimi bunu da test etmekten geri durmadı. Fakat bu sefer ilk tacizde rejim uçağı düşürüldüğünde, bunun Esed için daha fazla sürdürülebilir bir yöntem olmadığı ortaya çıkmıştı. Caydırıcılık politikası işe yaramış ve Türkiye Suriye savaşının dışında kalmıştı. Türkiye'yi savaşa sürükleyebilecek faktörler Esed'in yaklaşımıyla sınırlı değildi. Esed'in tahrikçi tavrını son dönemde Rusya devraldı. Esed rejimine oranla caydırılması daha zor olduğu düşünülebilecek olan Rusya, tekrar tekrar Türk Hava Sahası’nı ihlal etti.


KRİZ TIRMANDIRMA TAKVİMİ

Türkiye yine öncelikle diplomatik yöntemlere başvurdu ve angajman kurallarının Rusya'ya da uygulanacağını dile getirdi. Görünen o ki, Rusya bu uyarıları hafife almış. Türkiye'yi hem içeride hem dışarıda zor durumda bırakacak şekilde sınır ihlalleri yaptı. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye kriz tırmandırma siyasetinde karar alma sorumluluğunu Rusya'ya terk etti. Yani alev topunu Rusya'nın kucağına bıraktı. Şimdi Rusya, krizi tırmandırıp tırmandırmama sorumluluğunu sırtında taşıyor. Kendi kriz tırmandırma takvimine sadık kalan Ankara Rusya'ya, "Ben elimden geleni yaptım ve takvimde bildirdiğim tüm adımları teker teker takip ettim" demiş oldu. "Bundan sonrasına sen karar ver" diyerek, Rusya'yı kriz tırmandırma sorumluluğuyla baş başa bırakmış oldu. Şimdi kucağındaki bu alev topuyla Rusya ilgilenmek durumunda. Rusya için iki farklı cevap seçeneği var ortada: Ya krizi tırmandırmayı ve askeri yöntemlerle bir misillemeye girişmeyi deneyecek ya da diplomatik kanalları tercih edecektir.

ARKADAN HANÇERLEME

Şimdiye kadar gelen veriler Rusya'nın ikinci yönteme daha açık olduğu yönünde. Konuyu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne götürmek böyle bir yöntemin ilk adımı olabilir. Aslında Rusya için prestij kaybına uğramak anlamına gelebilir bu durum. Fakat Rusya'nın diğer hesapları göz önünde bulundurulacak olursa, Putin'in halihazırda arkasında NATO bulunan Türkiye ile karşı karşıya gelmekten kaçınacağı öngörülebilir. Putin'in açıklamaları sertmiş gibi görünmesine rağmen, bu tür durumlar için oldukça yumuşak kabul edilebilir. Türkiye'yi açıkça suçlamaktan kaçındı. Uçağın Türkiye füzeleri ile değil, yerden vurulduğunu yani vuranın Türkiye olmayabileceğini ima etti. 'Arkadan hançerlenme' ifadesi bile aslında Türkiye ve Rusya'nın aynı cephede olduğu imasını barındırmaktadır. Fakat Putin bir yandan da iç ve dış kamuoyuna mesaj vermek zorunda. Tabi ki "Sonuçları ağır olur" gibi ifadeler kullanmasa olmazdı zaten.

DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR


Putin ilk defa bu kadar güçlü bir lideri karşısında buldu: Recep Tayyip Erdoğan. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, "Dünya 5'ten büyüktür" demişti. Bu ifade bile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın dış politikada ne kadar kararlılık gösterdiğini anlamaya yeter artar. Putin, Erdoğan'ı iyi analiz etmedi. Rusya bu krizden sonra Türkiye'ye gaz vermezmiş. Türkiye'nin bu yönde de B planı vardır. Ama bilinen bir gerçek var. Erdoğan, Putin'in gazını da havasını da aldı. Pazartesi Paris’te yapılacak toplantıda Cumhurbaşkanımızın görüşme davetine olumsuz yanıt vermesi, Putin'in dünya kamuoyu nezdinde güçsüzlük görüntüsü olacaktır.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap