Birileri bu işi ben diyeyim “cılkını çıkarıyor”, siz söyleyin “sulandırıyor!”, onlar desin “kamufle etmeye çalışıyor.” Hangi işi mi? Temelinde başkaları hesabına misyonerlik ile gerçek manadaki İslâm’a karşıtlığı bulunan, Türkiye için de bir ihanet çemberi olan hareket, ya da kalkışma! Bizim “Dinlerarası Diyalog” denildiğinde karşı çıktığımız; son zamanların kısaca tarifi ile de “FETÖ” olayı... Yarım asrı aşan geçmişi bulunan, bizim gibilerin ise son 10 yıldan beri işin gidişatının farkına vardığımız, ardında ve arkasında uluslar arası güçler ile istihbarat örgütlerinin de bulunduğu böyle bir geleceğe yönelik yıkım hareketini, birileri küçük hesaplar, küçük çıkarlar ve de adeta kendilerini kamufle etme hesabına olurolmaz her yer, her iş, her seçim ile ilişkilendirip duruyorlar. Hem de, çok değil, kimisi 1-2 yıl, bazıları 3-5 yıl öncesine kadar, elele, gönül gönüle, iç-içe olduklarını, her türlü çıkar ortaklığı yaptıklarını unutacak kadar. Ya da unutturmaya çalışacak derecede! Sanırım, ikincisi yani “unutturmaya çalışma” hesabı ve hedefi böyleleri için daha gerçekçi bir ifade olur!

Bakın efendiler! Alemi, kör, sağır ve de özellikle aptal sanmayın! Çok ciddi bir fırtınaya yakalanmış ve bunu atlatma yolunda epey mesafe kaydetmiş Türkiye’ye, Türk Toplumuna, kendinizi kamufle etme hesabına böylesine önemli bir olayı kullanarak kötülük etmeyin. İşi sulandırmayın, cılkını çıkarmayın! Hele hele kendi çıkarlarınız için hiç ama hiç kullanmayın! Bilesiniz ki, bilinçli veya bilinçsizce yaptığınız bu tercihler haklı bir davaya ve doğru bir harekete en büyük zararı vermektedirler. Gerçi; “Haklı bir davaya en büyük zararı onun düşmanları değil onu yanlış bir üslup ve yöntemle savunan kendi inananları verir ” de çok kullanılan bir sözdür ya! Trabzon Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne hızlandırılmış devlet kadrosu yöntemiyle Ali Ayvazoğlu’nun atanmasına “doğru” diyen de var, “Yanlış” diyen de... İlgili, ilgisiz herkes bir şeyler söyleyip duruyor. Ben olsam; “Ayinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz” der, Ali Ayavazoğlu’na yeteri kadar zaman tanıyarak icraatlarına bakar, ondan sonra teraziyi kurardım. Hakkımı öyle yaparak kullanacağım için, şimdilik başarılar diliyor ve “kolay gelsin” diyorum.

TURİZM MÜDÜRÜ İÇİN “İCRAATA BAKARIM…”

Trabzon Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne hızlandırılmış devlet kadrosu yöntemiyle Ali Ayvazoğlu’nun atanmasına “doğru” diyen de var, “Yanlış” diyen de... İlgili, ilgisiz herkes bir şeyler söyleyip duruyor. Ben olsam; “Ayinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz” der, Ali Ayavazoğlu’na yeteri kadar zaman tanıyarak icraatlarına bakar, ondan sonra teraziyi kurardım. Hakkımı öyle yaparak kullanacağım için, şimdilik başarılar diliyor ve “kolay gelsin” diyorum.

“FINDIĞINIZ SATMAYIN” DA GÖRÜN!

Eynesil Ziraat Odası Başkanı’nın, “Fındığınızı pazara getirmeyin, emanete vermeyin” çağrısını okuyunca, aklıma bir yıl öncesi gelmedi değil! Yani; fındık 11-12 liradan satılırken, “satmayın, vermeyin” diyenlere uyanların 8 liraya kadar düşen fiyatlar yüzünden, ben diyeyim ”nasıl kandırıldıkları”, siz söyleyin “nasıl zarar ettirildikleri?” Anlayacağınız, aynı senaryo, aynı adamlarla yeniden sinemalarda sanki! Ama kimse de çıkıp; “Ben filmi seyretmiştim” demiyor! O nedenle gel de Mehmet Akif Ersoy’un o muhteşem beytini tekrar hatırlatma: “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” * Haa, bir de Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Lütfü Bayraktar’ın, “Birliğimiz üreticinin güvenini kazanmıştır” şeklinde gazetelerde yer alan beyanı var ki; “Sanki üreticiler FKB depolarının önüne dizilmiş de fındıklarını teslim etmek için sıra bekliyorlar” da dedirtmiyor değil! * Oldu olacak bir satır da alan bazlı desteğin uzatılmasının “müjde” sayılmasına ayıralım. Verim ve kalitenin artmasına destek değil, köstek olan bir sistemi “müjde” olarak saymak, olsa olsa, Türkiye’de olur! Başka söze hacet yok!