Dünkü gazetelerimizin manşetleri: -”Marka şehir Trabzon’a bak!” -”Kalk ve dilen!” -”Dilendirmeyin bu çocukları!” * Buna benzer manşetler Trabzon’da son 1 yılda o kadar çok atıldı ki... Meslektaşlarım tarafından devlet adına etkili ve yetkililer o kadar uyarıldı ki... Ama neye yarar. Anlaşılan bunların tümünün adı Reşit. Belki de bunlar gibiler için halk arasında “Adın ne Reşit, sen söyle sen işit” deniyor! * Bu iş hoca ile cemaat mukayesesi gibi oldu! * Başta Suriyeliler olmak üzere, Türkiye’de son yıllarda şu dilenmek işi bu dereceye neden ve nasıl vardı, bilir misiniz? Türkiye Cumhuriyeti Devleti bile nüfusunun yüzde 22’den fazlasına, öyle veya böyle, o veya bu gerekçeyle ben diyeyim ‘sadaka’, siz söyleyin ‘katkı’, onlar desin ‘sosyal yardım’ adı altında karşılıksız para vermiyor mu? Veriyor. Daha doğrusu verip, çalışmadan almaya alıştırıyor. Hem de, kayıtlarda da olsa nüfusunun tamamına yakın kısmı “En büyük ibadet çalışmaktır” buyuran İslâm ümmetinden olan bir devlet. Devleti örnek alanlar da dileniyor. Bunun neresi yanlış? Atalarımız boşuna dememişler; “Hoca yellenen de cemaat boca eder” diye.

EŞYANIN TABİATINA AYKIRI!

Borç bini değil, 500 bini aşmış, kulüp iflas batağına dalmış! Kamuoyu nezdinde ne saygı, ne itibar kalmış! Futbol takımı ligde sonlara inmiş, düşme hattına doğru pike yapmış! Ama borç batağına daldırıp, itibarı kaldırıp, küme düşme hattına pike yaptıranlar, “Yeniden adayım” diyor! * “Bu çukurdan kurtulmanın, bataktan sıyrılmanın tek yolu; yek vücut olmak ve bir çatı altında toplanmak, birlik beraberlik içinde olmak” demekten ağzında tüy bitenler, söz konusu ‘Trabzonspor’a başkan olmak’ olunca, seçime 20 gün kala, “1-2 yetmez” neredeyse “Demokrasi bu. 4-5-6 olsun” diye tempo tutuyorlar. * Anlamak zor, anlatmakta! Çünkü burada, Trabzonspor’da,Trabzon’da “Eşyanın tabiatına aykırı bir şey var!” Ama ne?

“40 YIL YANLIŞ YAPTIM” DİYENE, GEL DE İNAN!

Türkiye’de ortalama insan ömrü 60 yıl olarak bilinir. Bunun 10 yılını çocukluğa, 10 yılını da ihtiyarlığa sayarsak geri ne kaldı? 40 yıl. Peki, Allah’ın akıl vererek cüzi irade ile donattığı kullarından biri çıkar da bu 40 yılın neredeyse tamamını yanlış bir yerde ve de günaha bulaşarak yaşadığını söyler hale gelirse; ve de televizyonlarda sizin gözünün içine baka baka akıl vermeye, uyarmaya kalkarsa ona inanır mısınız? Nasıl inanılır ki? Kendi söylemi ile “40 yıl doğruyu göremeden” yaşadığını ifade eden birinin sözüne nasıl itimat edilir? Böyle birine nasıl inanılır ki? Mesela ömrünün büyük kısmını cemaatin zirvelerinde bulunduktan sonra, başka hesaplar uğruna mevziilerini terk-i diyar ettikten sonra ‘o kanal senin, bu kanal benim’ misali tv tv dolaşan “Cemaat mi? Sakın ha!” deyip duran Hüseyin Gülerce misali! Temmuz 2015’de Beyaz TV’deki bir programda “Ben yalan söylüyorsam Allah beni kahretsin” de dedi? Allah kahreder mi? Bilemem! Ama ben böylelerine zinhar inanmam! Suçu ve günahı doğru tarif etseler bile...