GEN. KUR. BAŞKANI, BAŞBAKAN VE C.BAŞKANI’NA

Önce şu konuya dikkat etmek gerekir. Daha doğrusu yetkili insanlarımız (Sayın Genelkurmay Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanımız) şu soruya cevap vermelidir: “Bir takım devamlı savunma sistemi ile top oynarsa o takımın gol atma gibi, dolayısı ile galip gelmek gibi bir şansı olur mu?” cevabı tabii ki belli “Hayır”. Öyle ya siz devamlı kendi sahanızda duracaksınız, düşman size devamlı vurkaç yapacak. Ha, demek ki biz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bu düşman ile mücadele etmekte yanlış strateji uyguluyoruz. Bizim adamlarımız karakol ve kışlada devamlı savunmada bekliyor. Onlar da mobil olarak arkadan önden vurup kaçıyor(!). Bu zaaftan dolayı da düşmanlarınız bunu fırsat bilip bize devamlı gol atıyor. Ha sen de karşı çıkışlarında elbette ona zayiat verdiriyorsun ama senin on şehidinin anti-reklamı onun 100 cesedini örtüyor.

Sen devletsin o asi. Onun öleninin adı sanı yok, seninkilerin rütbeleri ve çoluk çocuğu var. Senin ölenlerinin merasimde ağlayanı var onun kimi kimsesi ortada yok. İsimsiz. Ama dikkat! Adamlar bize göre boş fakat kendilerine göre doğru veya yanlış bir dava için patır patır ölüyorlar. Birisi çıkıp ta bana; “Bu devletin en akıllı askeri uzmanı sen misin?” diye sorabilir. Sorar sormasına da benden cevabını da alır. Bizim bildiğimiz bu devletin Özel harp birlikleri vardır, Özel kuvvetleri vardır, „Polis Özel Harekât timleri vardır. Peki bunlar ne güne duruyor? Bana bir devlet yetkilisi çıksın da anlatsın bakalım. Ha; eşi, dostu, kardeşi bu savaşta şehit olanlar durup ağlayacak ise o zaman onlara önceden tebligat yapılsın. Ağlayacak olanlar, tırsanlar üzerlerindeki elbiseyi çıkarsın, gitsin belediyelerde memur olsunlar. Hani Yavuz Sultan Selim’in askerine dediği gibi “Karıları ile beraber olmak isteyen ordudan ayrılıp memleketine gitsin” diyecek bir komutanımız da mı yok? Hani bu vatan için gözünü kırpmadan canını verecek Subay, Astsubay, erbaşlar, uzmanlar? Hani bizim dağlarda güya aylarca yılan ve akrep yiyerek savaşabilecek yetenekte dediğimiz Komandolarımız? Nerede bunlar? Kurmay subaylarımız, özel birlik elemanlarımız. “Bunlar o dağlarda bir ay çete gibi gezip dağlarda bu it sürüsünü de mi avlayamayacaklar?” İşte bütün mesele askerin, polisin baldırı çıplak bu güruha karşı ‘Siyasi irade ile birlikte’ her şeyi göze almalarıdır. Subay, Astsubay, Polis ne için var? Gün bu gündür. “Salınsın bakalım bu anlı-şanlı eğitim almış elemanlar dağlara”, aynı şartlarla savaşa, şehirlerde polis, dağlarda asker, jandarma özel birlikleri. Ne o yoksa tırsan mı var? Buyurun belediye memurluğuna hazır olun. Bu vatan, Mustafa Kemal’le yedi düvelle harp edip bu sınırları kazandı. Elbette karşımızda Kürt yok. Yedi düvel yine PKK elbisesi altında. İsrailli’si, Ermeni’si, Alman’ı, Fransız’ı bu saflarda Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı savaşıyor. Çanakkale’nin intikamı peşindeler, Selahattin Eyyubi’ye karşı olan kinlerini kusuyorlar. Devamlı savunma ile bu işin kökünü kazıyamazsınız. Ne o adam mı yok. “Acilen bendeniz hazırım, yaşımıza bakmayın, yeterli eğitimi de zamanında aldık”. Çağırın gelelim...