SON DAKİKA



Haber > Gündem > Medya iktidarın sevdalısı değil belalısı olursa,

Medya iktidarın sevdalısı değil belalısı olursa,

04 Ekim 2015 Pazar - 09:20








Gazetecilik mesleğinin belki de en tartışmalı konusu, medya-iktidar, medya-siyaset, medya-güç odakları ilişkileridir. Medyanın özellikle gazetecilik alanı çok çok önemlidir. Çünkü hepimiz, kitle iletişim araçlarının açtığı pencerelerden çevremize ve dünyaya bakmaktayız. Dışarıda olan biteni, anlama ve algılama, gerekirse müdahale etme; kendi düşünce ve kanaatlerimizi başkalarıyla paylaşma açısından gazete, radyo, televizyon, dergi ve internet ortamı bize büyük olanaklar sunar. Medyanın etki gücünün büyük olması, toplumsal iletişim, bilgi ve düşüncenin paylaşımı açısından büyük olanaklar getirdiği gibi, bazı tehlike, tehdit ve olumsuzlukları da içinde barındırır, üzerine çeker. Çünkü herkes bu büyük güç ve etkiden kendi açısından yararlanmak isteyecektir. Sermaye, güç odakları, siyaset medya ortamından yararlanmaya, hatta bu ortamı denetim altına alarak ekonomik, siyasal ya da sosyal amaçlarını gerçekleştirmeye çalışacaktır. Gazeteciliğin temel görevi haber vermek; gerek yönetenlerle yönetilenler, gerekse toplumun kendi arasında demokratik bir bilgi paylaşımı ve geri besleme mekanizmasını işletmektir. Gazetecilik bunu yaparken özgür bir ortamda olmalı, gerçeğe bağlı kalmalı, doğru haber vermeli, insan hak ve özgürlüklerine saygılı olmalıdır.

NASIL BİR İLİŞKİ?

Gazetecilik yapan medya kuruluşlarıyla iktidar, siyaset ve güç odaklarının mutlaka belirli bir mesafede durması gerekir. Çünkü eğer bu olmazsa, basının güvenirliği kalmaz. Gazetecilik iktidar, siyaset, sermaye ve diğer güç odaklarının kendi amaçları için kullandığı bir araca döner. Bu durumda temel görevlerini yapamaz. Basında tekelleşme çeşitliliği, çok sesliliği öldürdüğü için demokratik toplum için bir tehdittir. Bu nedenle basın özgürlüğünü, çok sesliliği ve gazeteciyi güvence altına alacak düzenlemeler şarttır. Gelin görün ki bugün, artık bir sermaye medyasından çok, doğrudan iktidara bağlı bir medya olgusuyla karşı karşıyayız. İktidar ya yandaş iş kesimleri aracılığıyla ya da adamlarına sağladığı büyük kamusal kredilerle medya alanını kontrol etme projesini yaşama geçiriyor. Öte yandan denetim altına alamadığı ya da kendisine muhalif medyayı bertaraf etmek için her türlü gayrı hukuki yola başvurabiliyor.

NASIL BİR GAZETECİLİK

Gazeteci, kişilerin ve güç odaklarının değil, gerçeğin, doğrunun, hakkın, adaletin, vicdanın avukatı olmak zorundadır. Elbette yayın organlarının bir yayın politikası olacaktır. Ama gazeteci ne patronun ne de güç odaklarının maymununa dönmemelidir. Sorgulamayan, soru sormayan, haber kaynaklarının açıklamalarına bağımlı bir gazetecilik olamaz. Gazeteci elbette muhalif duruşu olan kişidir. Herkese ve her şeye karşı doğru, gerçek ve toplum adına sorgulayıcıdır. Muhalifliği sorgulayıcılığından gelir, yoksa siyasal muhalefet olmasından değil. Gazetecilikte en büyük ayıp, toplumu aldatmak, yanıltmak, gerçeğe dayanmayan, manipülatif habercilik yapmaktır.


EKONOMİK BAĞIMLILIK

Medya organlarının ekonomik olarak yaşaması elbette çok zordur. Ama yaşamak için gerçek işlevini, sorumluluğunu kaybetmesi asla kabul edilemez. Bir yayın organının varlığını devam ettirmek için toplumu kandırmak, eksik bilgi vermek, gerçekten ve doğrudan uzaklaşmak, güç odaklarının sözcüsüne, avukatına dönüşmek, bu mesleğin en çok kaçınması gereken utanç verici durumlardır. Eğer sorgulama ve eleştiri yoksa, orada ne demokrasiden, ne çok seslilikten ne de sağlıklı bir yayıncılıktan söz edilebilir.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN NERESİNDEYİZ?

Türkiye’de gazetecilik, basın özgürlüğü ağır saldırı altındadır. Demokrasi, özgür ve bağımsız gazeteciliğin en önemli ölçüsü olan eleştirme ve itiraz hakkı, neredeyse teröristlikle eşdeğer tutulmaktadır. Temel işlevi toplum adına sorgulamak olan basın yayın organları ve gazeteciler, iktidarın hışmına uğramaktadır. Hedef gösterilmekte, saldırılara uğramaktadır. Bugün Türkiye’de gerçek anlamda gazetecilik yapmak kahraman ve korkusuz bir kişiliğe sahip olmayı gerektiriyor. Son birkaç yılda gazetecilere yönelik binlerce kovuşturma soruşturma ve dava var. Birçok gazeteci (bazı özel suçlar dışında) gazetecilik mesleğini yerine getirmekten dolayı yargılanıyor. Sorduğunuz bir soru, tuttuğunuz bir not, yaptığınız bir telefon konuşması yarın karşınıza bir terör davası olarak çıkabilir. Bırakın muhalif basını, merkez medya bile, iktidarı eleştirdi diye mali denetimlere, rekor cezalara uğrayabiliyor. İktidar sahipleri halkı, kendisini eleştiren gazeteleri okumamaya, televizyonları seyretmemeye çağırabiliyor. Patronlara, kendisini eleştiren gazeteci ve yazarları işten atın diyebiliyor. Son birkaç yılda yüzlerce gazeteci, onlarca yazar ve programcı, sırf eleştirel muhalif görüşlerinden dolayı işlerinden oldu.

HUKUK DEVLET VE ÖZGÜR BASIN


Unutulmamalıdır ki, basın özgürlüğünün olmadığı bir ortamda hiçbir özgürlüğün güvencesi yoktur. Demokratik, çok sesli, fırsat eşitliğinin olduğu, özgür bir toplumun en temel ölçüler hukuk devleti ve özgür basındır. İktidar ya da güç odaklarının basını denetim altına alma, engelleme, baskılama çabaları aynı zamanda hukuka ve özgürlüklere baskı ve sınırlandırmadır. İktidar ya da siyaset anayasal çerçevede, gazetecilik ilke ve sorumluluğunda kaldığında, gerçek anlamda bir demokratik toplum olunur.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap