“Trabzon’da Arap şehri kurulacak” haberini okuyunca, “‘Şehir içinde şehir’ nasıl bir şey?... Trabzon’un varlığına, kültürüne ve kimliğine bir tehdit olabilir mi?” diye düşündünüz değil mi? Kentimize tüten baca kazandıramayanların; kent ekonomisini, üreten duruma getiremeyenlerin; kent futbolunu, turizm değerlerini ve doğal güzelliklerini değerlendiremeyenlerin buldukları son çare, kent topraklarını ve kültürünü pazarlamak.

Kısacası, “Trabzon’u 2023’e hazırlıyoruz. Marka kent yapacağız ve de yıldızını parlatacağız...” diyenlerin kentle ilgili ortaya getirdikleri son proje ‘Arap’ça!... Trabzon Valisi Sayın Öz’ün, bu konuyla ilgili yorumları ilginç; insanıyla, kültürüyle, yaşam şekliyle, Trabzon’un Arap dünyasıyla pek çok ortak yönü olduğu şeklinde... Sayın Öz “Son yıllarda bu ortak yönün getirdiği sıcak ilişkiler sonucu turizmde ve çeşitli alanlarda somut sonuçlar elde edilmeye başlandı.

Arap dünyasının ve buraya ilgisi olan diğer ülkelerin turizm başta olmak üzere farklı sektörlerde yatırım yapmak istemeleri, gelişim sürecini ve kurumsal yapılanmayı hızlandıracaktır” diyor. Ortaya konan gerekçe ve öngörüye bakarsak, proje tamamıyla hizmete dayalı, yerele uzun vadede bir kazanç getirmiyor. Tabi sözde yatırımın şeklini öğrenince bu endişemizde, ne kadar haklı olduğumuzu gördük.

Projenin sahipleri, Armada Grup Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Muhammet Raif Hakmi, “Trabzon’u ve insanlarını çok sevdik. Kendimizi evimizdeymiş gibi hissettik. Arap insanları ile Türk insanı arasında pek çok ortak nokta var. Sağlık turizmi, üniversite ve tatil köyü gibi alanlarda uluslararası çapta büyük bir projemiz var” diyor ve devamında, o büyük yatırımın şeklini şöyle tarif ediyor: “Arap Şehri, içerisinde üniversite, hastane, 5 yıldızlı otel ve konaklama merkezleri ve alış-veriş merkezleri ile tek başına bir yaşam alanı olacak.” Sayın Valimize ve projeye destek olanlara göre, bütün bunlar Trabzonumuzun, hızlı bir biçimde gelişmesi anlamına geliyor.

Şimdi soruyorum. 1) (AVM’si, okulu, hastanesi, camisi, pastanesi...) ile kurulacak, ‘Şehir içinde bir şehir’den, Trabzon esnafı nasıl faydalanacak? 2) Büyük bir yatırım olarak ifade ettiğiniz “Arap şehri”, gençlerimize ne tür bir iş imkânı sağlayacak? 3) (İnsanı, kültürü ve yaşam şekliyle) “Arap kültürünün, Trabzon kentiyle pek çok ortak yönü var” derken, bu ortak yönlerin neler olduğu konusuna bir açıklık getirir misiniz? 5) Trabzon’un köyleri bile mahalle oldu. Kent içinde, farklı bir kültürü yeşertmek ve yaşatmak adına projeler uygulamaya konulurken; kentimizin ‘tarihi yapısını ve kültürünü yaşatmak’ adına yaptığınız, elle tutulacak bir çalışmanız var mı? Her zaman söylüyoruz, ‘büyük yatırım’ diye ifade edilen ‘turizm’, bir hizmet sektörüdür.

“Yeşil Yol” projesinin de, Arap yatırımcıların isteği doğrultusunda şekillendiği doğruysa eğer, yabancı şirketlerin etimizden, sütümüzden faydalanmak adına kuracakları yaşam alanları, hiç de övünülecek bir şey değildir. Buna düpedüz, “Dağdan gelip bağdakini kovma” denir. Yerelde bunlar yaşanırken, merkezden bütün bunları destekler mahiyette, daha vahim bir açıklama geldi. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “Yeni ‘zengin Türkler’ yaratmak gerek. Türkiye yıllık yüzde 5 büyüme hedefine kendi iç tasarruflarıyla ulaşamayacak.

Konut satışını artırmak için yabancılara vatandaşlık verilmeli” önerisinde bulundu... “Yeşil Yol” projesini savunanların, bu proje ile Doğu Karadeniz’de turizm, istihdam ve sosyo-ekonomik gelişme yaşanacağını iddia edenlerin gerçek zihniyetlerinin; zengin yaratmak olduğu, bütün bunlarla da, kimlere hizmet verecekleri böylece ortaya çıkmış oldu. (‘Yeşil Yol’ projesinin; arka planda başka amaçlar taşıdığını, bu proje ile güvenliğimizin tehdit altında olacağını tekrar belirteyim) Son olarak derim ki; Arapların, ‘şehir içinde şehir’ kurmalarına gerek yok. Çok sevdiler ve bizleri kendilerine yakın gördülerse eğer, gelsinler Trabzon’da misafirimiz olsunlar. Bacası olan başka yatırımlar yapsınlar... Biz de kazanalım, onlar da kazansınlar. Böylece kimse Trabzon’a ağalık yapmasın...