Kimisine göre Cumhurbaşkanı, kimisine göre Başbakan kabinesi... Doğrusu, belki de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Senkronize olmalı” dediği görünüm... Kimileri de “2023 kabinesi” diyor. O kadar uzağa gitmeye gerek yok... Hele hele; akşamdan sabaha akıl almaz gelişmeler ve değişikliklerin olduğu bir ülke iseniz... * Onun için ben “Zor dönem kabinesi” diye adlandırıyorum. Birkaç istisnayı hariç tutarsak, hemen hemen hepsi adeta ‘zor dönem’ hesabıyla, ustalıkları göz önünde bulundurularak görevlendirilmişler. “Zor dönem de neresi?” diye sormayın. “Bir hafta önce Antalya’da öpüştüğümüz Rusya ile şimdi Suriye ringinde dövüş hamleleri yaptığımızı ne çabuk unuttunuz?” derim... 64’üncü Hükümet’in kısaca genel değerlendirmesi ve bana göre de; mevcut şartlarda olabildiği kadar, ‘doğru seçilen isimler’. * Gelelim özeline, Karadeniz Bölgesi’ne... Samsun’dan Çağatay Kılıç, Ordu’dan Numan Kurtulmuş, Trabzon’dan Süleyman Soylu, Bayburt’tan Naci Ağbal, direk seçim bölgesi üzerinden isabetli tercihler. * Daha özeline Trabzon’a gelecek olursak; sorundan söz eden değil de, sistem içinde sorunu kestirmeden ve çabuk çözme tercihli bir yapıya sahip Süleyman Soylu, pirelerle meşgul edilmez ise yorganı dikmek için iyi işler yapar!

DAMAT DEĞİL, OĞUL BERAT ALBAYRAK...

Bu noktada, ‘doğru yerden bakılmıyor’ düşüncesiyle kalın bir başlık atmak istiyorum! Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’tan sözü getiriyorum. Berat Albayrak’ı gündem ve güncellik hesabına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı olarak görme yerine, donanımlı insan, Çaykaralı Sadık Albayrak’ın oğlu olduğunu hatırlamanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. O nedenle doğru taraftan bakılırsa; Berat Albayrak’ın görev üstlendiği alanda da bilgili olduğunun farkına varılır. İnşallah O da bizim baktığımız yere basarak hareket eder. * Diyeceksiniz ki, Yalçın Akdoğan da var. Var olmasına var da, önce aklıma 2015’in Şubat’ında Dolmabahçe’de gülücükler içinde HDP’lilerle topluma deklere edilen mutabakat geliyor. Sonra da aynı HDP’lilerin ‘PKK ile işbirliği içinde oldukları’nın 7 gün 24 saat söylendiğini hatırlayınca; böyle bir görevlendirme için has beklentiler içinde olduğumu ifade etmek, benim adıma riyakârlıktan başka bir şey olmaz.

USTA’YI TUTTUM YİNE...

Trabzonspor tarihinin en karanlık dönemlerinden birinin başlatıldığı Mayıs 2013 kongresi öncesinde, 6 Aralık’ın başkan adaylarından Muharrem Usta için, “USTA’YI TUTTUM” başlığı atarak, düşünce ve tespitlerimi bu sütunlarda yazmıştım. * Aradan 2.5 yıla yakın bir zaman geçti. Bugünkü Trabzonspor, o günküne rahmet okutacak kadar berbat bir halde. Muharrem Usta, buna rağmen yine aday. Demek ki yol haritası kısa vadeli bir hesap üzerine kurulmamış. Ancak, ‘köprünün altından çok suların geçtiği’ bir süreç yaşandı, yaşanıyor. Hem de bulanık, kapkara sular... Bu seller-suların önünden kurtulabilmek için teklik, birlik ve beraberlik gerekiyor. Yani herkesin bir araya gelmesi... Bakarsınız o da olur. Üstte bu ülkede akşamdan sabaha çok şeylerin değişebildiğinden söz ettik ya... Trabzonspor’da da neden olmasın? * O zaman Muharrem Usta için, Nisan 2013’de yazdıklarımızdan bir kaç satırı hatırlatarak, bir ve birlik olabilmek için umutla bekleyelim: * “Usta’nın söylemleri eyleme dönüşürse, ‘Trabzonspor yaşadı. Ayağa kalkar’ dedirtecek türden. Sayın Usta’nın söylediklerinin tümünü yapması imkansız. Ya da çok zaman alır. Trabzonspor camiasının da ‘çok zaman’a tahammülü zor. Ama, beyan ettiklerinin yarısını yapsın, Trabzonspor rayına oturur.”