Rusya ile yaşanan krizde, “5N-1K” ilkesi ile işini yapma yerine, siyasi çıkar hesapları için çalışan basın-yayın organlarını seyredip, okuyunca “İnsanın nevri dönüyor” desem, yeridir. Krizde; zurnanın son deliği olanların ya da bir iki küçük istisna yaratanların dışında herkes, her zaman olduğu gibi Türkiye için kenetlenmiştir. Ama o da ne? Bir çok medyada dengesini kaybettiği için havuza düşmüş onca televizyon kanalında içeriğe yönelik, yok “Putinciler”, yok “Rusya yanlıları” gibi ibareler, ithamlar gırla gidiyor. Oysa ortada üç beş tane çapulcunun haricinde ne Putinci var, ne de Ruscu! Ama, bunlar adeta ‘öküzün altına buzağı koyarak’, zorla bu ülkede Putinci yaratmanın peşine düşmüşler. Bırakın bu iç siyaset hesabına kafalarda karışıklık ve karşıtlık oluşturma çabalarını da, Türkiye’nin Suriye politikasında taaa başından beri yaptığı affedilemez tarihi hataları ortaya koyun. Belki, etki ve yetki sahipleri “Hatanın neresinden dönülürse kârdır” diyerek akıllarını başlarına toplarlar da, gidişatı daha berbat hale gelmeden bu yoldan çıkarız...

HASAN PULUR’UN ARDINDAN...

Yazan değil, yazar takımının zirvedeki neferlerinden birini daha kaybettik. Burhan Felek, Ahmet Kabaklı, Çetin Altan gibi ‘Şeyh-ül Muharrir’in yani yazarların öncülerinden, ustalarından olan Hasan Pulur da aramızdan ayrıldı. O Kıssadan hisse ile, az kelimeyle çok şeyleri anlatabilen bana göre “Son kalem” idi. Bir yerel medya eğitim seminerinde o yazarlığı, ben muhabirliği anlatmıştım. Dinleyenlerden biri “Bu kadar çok şeyi nasıl biliyorsunuz?” diye sorduğunda, ne cevap vereceğimi düşünürken, “Yeğenim bana bırak” dedi ve ekledi: “Biz çok şey bilmiyoruz ama neyin nerede olduğunu ve nereden alınabileceğini iyi biliyoruz.” Allah gani gani rahmet eylesin.

KOPARICI; RİYAKÂRLAR...

28 Şubat’ta askerlerin dayatması ile tutuklanan gazeteciler için kıyameti kopardılar. Bugün ise aynı şekilde gazetecilerin özgürlüklerini koparıp ellerinden alınmasına bırakın seyirci kalmayı, teşvik bile ediyorlar! Bu kadar da riyakârlık olmaz yaaa!

SABAH “AK”, AKŞAM “KARA”

Akşehir Kadısı Nasreddin Hoca icraatları ile ilgili, günde iki kez açıklama yaparak sabah “Ak” dediğini, akşam “Kara” diye tarif edermiş. “Hoca bu kadar riyakârlık olur mu?” diye soranlara ise; “Sabah gündüz (ak), akşam gecedir (kara)” cevabını verirmiş. Kıssadan hisse; bugünküler de Hoca gibi düşündükleri için sabah başka, akşam başka konuşuyor olabilirler!

GAZETE KAPATMADAN, İÇERİ TIKMAYA...

77 yıl öncesindeki kanun şöyle diyordu: “Ülkenin genel politikasına dokunacak yayınlardan dolayı, Bakanlar Kurulu kararı ile gazete ve dergiler geçici olarak kapatılabilir.” Demokrasimiz gelişti (!), özgürlükler arttırıldı (!) ve 77 yıl sonrasında buna şöyle bir ilave yapıldı: “Gazeteciler de geçici olarak içeri tıkılabilir.”

HEP UZAĞA PEK AĞIR...

Hayat adına Prof. Dr. Hakan Kulaçoğlu, “...gülümsetiyor, ısıtıyor, insanın içine oturan hikayeler anlatıyor... Daima iyicil, hayat dolu ve buruk...” 12 öyküden oluşan 168 sayfalık “Hep uzağa pek ağır” adını verdiği kitabında...