Sadi Tekelioğlu’nun gitmesi yanlış; Hami Mandıralı’nın gelmesi doğru! Diyeceksiniz ki, “Bu nasıl iş Murat?” Nasrettin Hoca fıkrası gibi değil mi? Hani, Nasrettin Hoca’nın karşısına birbirinden şikayetçi iki kişi gelmiş. Hoca birini dinlemiş “Sen haklısın” demiş. Ötekini de dinlemiş, ona da “Sen haklısın” demiş. Onları izleyen karısı da “Hoca bu nasıl iştir? Her ikisi de haklı nasıl olur?” diye sorunca Hoca; “Hanım sen de haklısın” diye ilave edivermiş! Şimdi, bana göre bu tablo içinde Sadi Tekelioğlu gitmese de olurdu. Ama geldiği günden beri altyapıya dönecek şeklinde bir intiba oluştuğu, ya da oluşturulduğu için sanırım ayrıldı. İşte işin hem püf noktası hem de güzel tarafı burada. Çünkü, Sadi hocanın gidip, Hami’nin gelmesi baktığımız noktadan sadece bizim adamlarımızın bir nöbet değişimidir. Kısacası, bu süreçte görev üstelenen doğru adam, görevini o veya bu nedenle önemli değil bir başka doğru adama devretmiştir. Yaptıkların yapacaklarının teminatıdır Sadi Hoca. Emeğine sağlık... Yabancı olmadığın ve ikinci kez üstlendiğin görevinde başarılar Hami kardeşim...

MUSTAFA KOÇ’UN HATIRLATTIĞI...

Bir yanda 70 yıl çalışarak zengin olup, memlekette zenginlik yaratanlar; Mustafa Koç gibi... Diğer yanda, 7 yıl çalıp, akraba-i taalukatını zengin edenler; malum zevat gibi... Bir yanda, hayrı ibadet sayarak gizli gizli yapanlar; Mustafa Koç gibi... Diğer yanda, devlet kesesinden davullu zurnalı para, pul, erzak kömür dağıtanlar... Malum zevat gibi! Ölümün zamanlı zamansızı olmaz denir. Mustafa Koç’un ölümü ile bu gerçekle bir kere daha yüzleştik. Allah rahmet eylesin.

MİNE’NİN ARDINDAN...

O, yani bizim “Mine”, devletin ise nüfus kayıtlarında “Emine Özdemir” dediği eşimin en büyük ablası da içindeki yaşama arzusuna rağmen göçüp gitti. Kendisinden 3 yıl önce giden eşinin yanındaki toprağa döndü... Onca hizmeti, yüzlerce hatırası ile bizi de kendisiyle taşıdı! Fiziki olarak hariç... O da bilmediğimiz zaman gelince olacak... Hakkını helâl et baldız... Mekanın cennet olsun...

HATADAN DÖNMEK FAZİLET İSE; CEMALETTİN’İ İADE EDİN...

Gençlik ve Spor İl Müdürü Cemalettin Aydın’ı, öyle veya böyle, nedenli veya nedensiz görevden alanlar, çıkıp adam gibi “Doğru ettik” diyemiyorlar. Nasıl desinler ki? Tepeden tırnağa kadar yanlış... Hoş bu ülkede artık tıpkı haram ile helâlin yer değiştirmesi gibi, doğru ile yanlışın tarifi de değişti ya neyse! Beyler, bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir... Siz de bunu bilerek, Şerif Özgür’e de yaptığınız ve de düzeltmediğiniz yanlışınızı da hatırlayıp “Hatadan dönmenin de bir fazilet olduğunu” bir kez olsun aklınıza getirip, Cemalettin Yazıcı’yı görevine iade edin.

DAHA BELLİ DEGÜL!

Kıssadan hisse almasını bilenler için Bayburtlu Fıkraları kitabından aktaralım: Bayburt’ta üç kürsüde üç partinin mitingi yapılıyordu. Dinleyenlerden biri, oradan oraya koşuyor ve hepsine de “Bravo… Varol… Yaşasın!” diye bağırıyordu. Bu manzarayı gören yanındaki adam sorar: “Hepsini de alhışlirsan, ama hangisindensen?” Adam boynunu bükerek cevap verir: “Daha belli degül!”