İKİYÜZLÜLÜK

Yemen’de hükümetin ayrımcı, dışlayıcı ve baskıcı politikalarına karşı silahlı isyan hareketi başlatan Şii Husiler, önemli başarılar elde edince, ABD’nin taşeronluğuna soyunan Suudi Arabistan hemen duruma müdahale etti. Mevcut yönetimin çağrısıyla Yemen’deki asilere karşı zalimane bir saldırı başlattı. ABD ve Batı kuklası Körfez ülkeleri ile Erdoğan yönetiminin de desteklediği bu zorbalık, Yemen’de katliamlar gerçekleştiriyor.

Müslümanların kutsal hac görevini yerine getirmesi sırasında, ihmal ve aymazlıkla binin üzerinde hacının katledilmesine neden olan, yazık ki kınanmak yerine Erdoğan’ın destek ve takdiriyle mağdur gibi gösterilen Suudi yönetimi, kanlı bir katliama daha imza attı. Husiler’i desteklediği gerekçesiyle bir yerleşim birimine savaş uçağı ile füze yollandı. Bir düğün yerinde çoluk, çocuk, kadın, erkek tam 131 insan yaşamını yitirdi.

Bu alçakça saldırı karşısında ne Saray, ne hükümet, ne de sözde İslam duyarlılığı bulunan kesimlerden ses çıkmadı. Tek kelime bir kınama mesajı yayınlanmadı. Zorba İsrail’in bir füzesi için en sert açıklamaları yapan Erdoğan yönetimi, söz konusu ‘Müslüman’ın Müslüman’ı katliamı’ olduğunda, büyük bir sessizlik içinde. Hele işin içinde Suudi yönetimi varsa.

İFLAS

Sadece Yemen’de değil, her yerde kanlı yönetimler ve örgütlerle işbirliği görüntüsü var. Bunlardan biri de Suriye. Kardeş Esat’tan düşman Esed’e gelen Erdoğan yönetimi, komşusuna karşı başlatılan yıkım ve iç savaş operasyonunda ne yazık ki başrol oynadı. Kanlı örgütlere açık ya da dolaylı destek sağlandı. Bugün yüzbinlerce insanın ölmesinde, milyonlarcasının mülteci ya da sığınmacı konuma itilmesinde, yakın coğrafyanın tarumar edilmesinde, sözde İslamcı zalim-zorba örgütlerin ortaya çıkmasında bu kanlı ve mezhepçi politikanın sorumluluğu unutulamaz. Bu iflası kabullenmekte zorlanan Erdoğan yönetimi, sonunda ‘Esad’la geçici bir dönem de olsa yürünebileceği’ noktasına getirildi. Bu değişiklikte, başta Büyük Ortadoğu Projesi ile hizmet edilen ABD ve gerekirse Suriye’ye her türlü askeri destek yapacağını açıklayan Rusya’nın büyük etkisi oldu. Davutoğlu ne kadar dirense de, Erdoğan önemli ve hayırlı bir ‘U’ dönüşü yaptı. Çünkü bölgedeki sorunların çözümünde Türkiye, Suriye, İran ve Irak’ın devlet olarak doğrudan işbirliği çok önemli.

TEHDİT

AKP Trabzon Seçim Koordinasyon Merkezi toplantısında sarf edilen, ''Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza ve parti büyüklerimize karşı hakaret eden Doğan Medyasına ve buna benzer yerel medyadakilerle mücadelemiz devam edecektir” sözleri, basına bir tehdit olarak algılandı. Gazete basma, taşlama, gazetecilere yönelik hedef gösterme, hakaret, saldırı, idari ve ekonomik baskıların olduğu, yaygın soruşturmaların yürüdüğü bir ortamda, 'mücadeleden' ne kastedildiği anlaşılamadı. Hukuk devletinde mücadelenin yolu tehdit, şantaj ya da kaba kuvvet değil yargıdır.