Mollamehmetoğlu: AKP Hükümeti, adına ‘’demokratikleşme paketi’’ denilen, ama içinde çok sayıda anti demokratik madde bulunan düzenleme paketini TBMM’ye verdi. Düzenlemenin ruhunu, din-mezhep taassubuna ve Kürt etnik milliyetçiliği ve özgürlük oluşturuyor . Türkiye’nin giderek dini esaslara göre yönetilen bir devlete evrilmesinde çok önemli adımlar atılıyor. Kadınlara örtünme ve topluma din baskısı, demokrasi adı altında güvence altına alınıyor. Bu alanlarda ‘’özgürlüğü savunmayı’’, ‘’din ve vicdan hürriyetini önleme’’ gibi gösteren Ortaçağ çarpıtması sözkonusu. Kürt sorununda ise paket açıklaması, özellikle BDP-PKK başta olmak üzere Kürt milliyetçisi kesimler tarafından yetersiz bulunmuştu. Başbakan Erdoğan’ın Barzani’ye söylediği öne sürülen, AKP tarafından da yalanlanmayan ‘’Kürtçe’nin resmi dil olması için zaman var’’ sözü ‘’şimdilik’’ bu tasarıya yansımadı. Ama çok tartışılacak bir sürpriz var. PKK’YA VE ÖCALAN’A SİYASET YOLU Tasarı yasallaşırsa, "siyasi partilere üyeliği" yasaklayan hükümleri arasından "terör eyleminden mahkum olma" ölçütü kaldırılacak. Böylece Öcalan veya PKK'lılar, BDP, HDP, belki de AKP başta olmak üzere istedikleri partiye üye olabilecekler.. İçişler Bakanı ne kadar ‘’böyle olmaz’’ diyorsa da, çok olmazlar gördük. Bu yol açılınca, iş o noktaya gidecektir. Zaten pazarlıkların en önemli maddesi budur. Aynı düzenleme ile, "kamu hizmetlerinden yasaklı olanlar", yüz kızartıcı suç işleyenler de siyaset yapabilecek. Namuslu insanların, sırf farklı düşündükleri için demokratik hakları kısıtlanırken, yukarıdaki suçları işleyenlere siyasi özgürlük geliyor. Ne diyelim, hayırlı olsun. KÜRTÇE AÇILIMI Erdoğan’ın açıkladığı biçimiyle en önemli maddelerden biri olan ‘’özel okullar’’da Kürtçe eğitim olanağı getirilmesi pakette yeralıyor. ‘’Bu kurumlarda eğitimi ve öğretimi yapılacak dil ve lehçelere Bakanlar Kurulu karar verecek’’ denilerek, diğer dil ve lehçeler için ‘’kısıtlama’’ olabileceği anlaşılıyor. Yani ‘’özgürlük’’ Kürtçe için sözkonusu. Düzenlemenin özel okullarla sınırlı kalması belki kabul edilebilir bir durum. Ama ileride resmi eğitimin Türkçe dışında yapılması, hem yapanlar, hem eğitim sistemi, hem de ülke için çok ciddi kırılmalar getirecektir. Bu bir korku ya da paranoya değil, dünyada yaşanan örneklerde de görülebileceği gibi, bir gerçekliktir. TEK GERÇEK ÖZGÜRLÜK TÜRBANA Düzenlemelere bakıldığında, hükümetin en samimi, en kararlı olduğu yerin türban ve toplumun din-mezhep merkezli kuşatılması-dönüştürülmesi olduğu görülüyor. Kamu çalışanlarının, ‘’dini bir simge olarak’’ türban takmasının önünü açan hükümet, sadece üniversite ya da imam hatipler değil, okulların tümünde türbanı getirecek bir düzenlemeye hazırlanıyor. TCK'nın 112. maddesinde değişikliği öngören ekle, ‘’.. her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine, kişinin eğitim ve öğretim hakkını kullanmasına, öğrencilerin toplu oturdukları binalara girilmesi ve kalınmasına engel olanlara 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilecek’’ deniliyor. Bırakın serbestliği, önlemeye hapis geliyor. Çok ilginç bir madde de, baro ya da odalarda türbanlı avukata kimlik verilmemesine 2-5 yıl hapis istenmesi. Peki ya zorla başı örtülen milyonlarca kadın ve kızın durumu ne olacak? Yasa güvencesini arkasına alanlar, kadınlar ve kız çocukları üzerinde nasıl bir baskı kuracak? Baskı kuranları kim men edecek, kadınları kim koruyacak Bu durum yazık ki, özellikle kırsalda ya da muhafazakar ortamlarda yaşayan kadınlar ve kızlar için felaket demek. HER YERDE NAMAZ VE MESCİT Yine TCK 115’e yapılan ekleme ile, "dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla" engelleyenler 1 yılda 3 kadar hapis cezasıyla yargılanacak’’ denilerek okullardan işyerlerine mescit kurulma zorunluluğu getiriliyor. Peki bir öğrenci ya da öğretmen veya kamu ya da özel sektör çalışanı, okulda dersteyken ya da işinin başındayken, ‘’Ben namaza gidiyorum’’ derse ne olacak? Ya da başka mezhep ve inanç mensupları da ibadet etmek isterse ne olacak? Bu durum her alanda büyük bir kaos demek! ÖZGÜRLÜKLERE KISITLAMA Düzenlemede birçok kısıtlayıcı madde var. Sözgelimi, bütün gösteri ve yürüyüşlerin polis kaydına alma zorunluluğu getiriliyor. Sözde güvenlik kaygısıyla insanlar ‘’resmen’’ fişlenecek. Hangi hukuk devleti, anayasal hakkını kullanan insanların fişlenmesini güvence altına alır? Bu fişlerin başka işlerde kullanılmayacağının garantisi var mı? Öte yandan, ‘’amacı dışına’’ çıktığı belirtilen toplantıların mülk amirin talimatıyla polis tarafından dağıtılması düzenlemesi getiriliyor. En temel hak olan gösterinin kısıtlanması demek bu. Hükümet, daha çok özgürlük istemleri için gerçekleşen Gezi eylemleriyle ortaya çıkan duruma, özgürlükleri kısıtlayarak karşılık veriyor. Ayrıca gösteri ve eylem yerleri kısıtlanıyor. O ZAMAN İLK ERDOĞAN YARGILANMALI AKP hükümeti insanların yaşam tarzlarına saldırı niteliğinde uygulamalar yaparken, "İnanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayanlar 1-2 yıl hapisle cezalandırılır’’ demek samimi değil. Uygulamalara bakıldığında, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere birçok hükümet mensubu ilk yargılananlar olmalı! Bu maddenin de din ve mezhepçiliği koruma amacıyla kullanılacağı açık. Yine ‘’nefret’’ suçlarına eklemeler yapıldı. Cinsiyet ayrımcılığı suç kapsamına alınmadı ama "din, dil, mezhep" ayrımcılığı ya da hakarete ‘’milliyet’’ de eklendi. Oysa kadınlara yönelik ayrımcılık yaygınlaşıyor, kadın cinayetleri katlanıyor. Anlaşılan AKP hükümeti bu durumdan çok memnun. Göktaş: Haklarını iade etme zamanı Bugüne kadar yapılan çalışmalar içinde bir defada yapılan en büyük, en kapsamlı paket diyebiliriz bu paket için. Başbakanın açıkladığı 17 maddelik demokratikleşme paketinde her bir bireyin kendinden bir şey bulacağı ve kendini daha özgür hissedecegini rahatlıkla söyleyebiliriz..Bugüne kadar yıpranan, ezilen, hakir görülen kesimlerin artık haklarını iade etme zamanı geldi.Bu günleri hastle bekleyenlerin duaları kabul oldu.Artık geçmişin kara mazisine bakma zamanı değil gelecegin aydınlık TÜRKİYE'sinde yerimizi alma zamanıdır. Başabakanımızın Sayın Recep Tayyip Erdoğanın dediği gibi korkarak büyük devlet olunmaz, yıllarca bu ülkede sağ sol kavgası ardından teror belası ve irtica korkusuyla insanlarımız meşgul edildi.İnsanımızın gereksiz gündemlerle haksız şekilde uğraştırıldı..AK Parti iktidarı ile kırsal kesim ve bugüne kadar bir değer atfedilmeyen insanlar artık söz sahibi olduğunu anladı.Kendini iktidarda gördü siyasi iktidarda ona bu iktidarı armağan eden bu kesimlerin taleplerini yerine getirmeliydi bu yüzden sürekli demokratikleşme ve normalleşme adlarıyla bir takım paketler açıklandı.Şimdi de en son açıklanan ve meclise sunulan 17 maddelik pakete bir göz atalım. YÜZDE ÜÇ OY ALAN PARTİLERE DEVLET YARDIMI Tasarıda siyasi partilerin beldelerde de teşkilat kurması zorunlu olmaktan çıkarılırken, milletvekili genel seçimlerinde yüzde 3′ün üzerinde oy alan siyasi partiler devlet yardımı alabilecek. Bütçeden siyasi partilere ayrılan ödenek, önceki uygulamada olduğu gibi devlet yardımı almayı hakeden partiler arasında oy oranına göre dağıtılacak. Yapılacak yardım bir milyon liradan az olamayacak. BDP son genel seçimlere bağımsız adaylarla girdiği için tekrar bir genel seçim oluncaya kadar bu düzenlemeden yararlanamayacak.Bu değişim siyasi partileri maddi anlamda bir nebze rahatlatır.Gönül isterdi ki seçime giren tüm partiler bu imkandan yararlansın ama takdir edersiniz ki Türkiyede önüne gelen parti kurabiliyor şu anda 68 tane siyasi parti mevcut buda olayın bir başka boyutu. ÖZELDE KÜRTÇE EĞİTİM Tasarıda ‘Özel Öğretim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerle eğitim ve öğretim yapmak amacıyla, özel öğretim kurumlan açılabilir’ ifadesi yeralıken, söz konusu dil ve lehçeleri Bakanlar Kurulu’nun belirleyeceği belirtiliyor. Bunun yanında Türk alfabesinde yeralmayan ‘x, q, w’ gibi harflerin kullananlara uygulanan 2-6 ay arası ceza da kaldırılıyor. Böylece bu harfler alfabeye girmeyecek, fakat kullananlara karşı yaptırım uygulanmayacak.Bu çok konuşulan ve yıllarca tartışılan ve bu paketin en can alıcı maddelerinden biri belki de. YAŞAM TARZINA GÜVENCE Demokratikleşme Paketi’nin yasalaşmasıyla birlikte TCK’nın ‘inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme’ başlıklı 115′inci maddesine şu hüküm eklenecek: ‘Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayan kişiye birinci fıkra hükmüne göre (1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası) ceza verilir. Bu maddeyle inancında dolayı yaşam tarzına keyfi müdahale engellenmiş olacaktır.Artık kimse çıkıp İrtica söylemleri ile kimseyi hor göremeyecek, hep beraber bir bütünün parçaları gibi uyumlu yaşam tarzımıza müdahale etmeden birbirimize saygı duyarak yaşayacagız.Farklılığımız zenginliğimizdir anlayaşı ile bu ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine hep beraber çıkaracağız. Bunun için birlikte elimizi taşın altına koymalıyız. EĞİTİMİ ENGELEYENLERE DÜZENLEME Meclis’e sunulan tasarı, eğitim ve öğretimin engellenmesi ile ilgili davranışlara verilen hapis cezasını artırıyor. TCK’nın 112′nci maddesinde yapılan değişiklikle cebir veya tehdit kullanarak devletin veya devletin izin verdiği kurumların eğitim ve öğretim faliyetleri ile öğrencilerin kaldığı yerlere yönelik engelleme faaliyetlerinin cezası mevcut hali olan 1 yıldan 3 yıla kadar yerine 2 yıldan 5 yıla kadar şeklinde artırılıyor. TCK’da yapılacak bir başka değişiklikle ise kamu kurumunun faaliyetlerinin engellenmesi başlığı ‘kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi’ şeklinde değiştirildi ve cezası artırılarak ceza üst sınırı 3 yıldan 5 yıla çıkarıldı.Bu maddenin özü aslında eğitim ve öğretimde başörtüsü gibi şeylerle uğraşılmasını engellemektir.